nerden bileceksin benim gülümü?

3.5K 220 36
                                    

bu bolum gunumuzde gecenzi

valla zaten okunmuyo sacmalicam da sacmalicam

"Kim bu kız abi?" siyah önlük boynumdan geçirilip ensemde bağlanırken soruyu yönelttiğim adama aynadan kısa bir bakış attım. "Tanır mıyız, bilir miyiz?" Günlerdir mahallelinin ağzından düşmüyordu bu konu. Görkem Nuh'un aşkı şöyle, Görkem Nuh'un aşkı böyle...Kimdi ulan bu kız? Ben askere gitmeden önce yoktu böyle biri. İlk defa duyuyordum ve bu kadar yakın olmamıza rağmen bana bahsetmemesi keyfimi kaçırmıştı.

Hafifçe gülüp enseme, tam önlüğün düğümünün üstüne vurdu ve başını iki yana salladı.

"Yok be oğlum, sen nerden bileceksin benim gülümü?" alaylı alaylı konuşup sakallarımı şöyle bir yokladığında yüzümü düşürmüştüm. Yaptığı bu gibi şakalaşmalara bazen çok alınıyordum. O hayatımda babamdan sonraki en büyük figür olduğu için onu memnun etmek benim için çok önemliydi. Bu yüzden onun bu küçük, sevimli, beyaz şakaları kendisi için evrene yayılan anlamsız titreşimler olsa da, benim için yaralayıcılardı. Hem onu bunu geçtim, ben birinden hoşlansam koşar ilk ona anlatırdım; o ise bana bahsini dahi açmamıştı. Yolun ortasında umarsızca top oynayan veletlerin bile dilinden düşmeyen sevdadan benim haberim anca oluyordu. Ayrıca ikinci, üçüncü, belki de yetmiş beşinci ağızlardan falan duyuyordum bunu.

Yüzümü düşürdüğümü fark etmiş olacak ki yandaki tabureyi önüme çekip oturdu. Bakışlarını önce dükkanda, sonra sokakta gezdirip acelemizin olmadığına kanaat getirdiğinde bodur tabureye bıraktı kendini.

"Ne bu sıfat şimdi, Şekercik?" duyduğum hitap şekliyle gülümsememek için dudaklarımı ısırmaya başlamıştım. Bu benim ona küçükken taktığım lakaptı. Bu lakabı tarihin tozlu sayfalarından çıkarmak için uygun zamanda olmadığımızı düşünüyordum çünkü biraz daha tavırlı kalmak istiyordum ona.

"Hiç..." mırıldanmamla eş zamanlı olarak omuz silktim ve önlüğümü düzelttim. Ona kırgınlığımı açıklamak istemiyordum. Kendi anlamalıydı.

"Hadi Nuh abi, hallet şu saçımı sakalımı." soğuk çıkarmaya çalıştığım sesimle söylendim ve elimi geriye atıp boynumdaki düğümü biraz daha sıktım. Ona sadece kızgınken "Nuh abi" diye seslenirdim.

Ne olduğunu hala anlamadığını belli eden bakışlarını görünce gözlerimi devirmeden edemedim, bu herif harbiden tam odundu. Bunu alan kız ayvayı yemişti gerçekten.

"Ne oldu oğlum şimdi ya, şakalaşıyorum seninle işte."

"Arkadaşlar bekliyor askerden geldiğimden beri abi, anca buluşacağım onlarla."

Derin iç çekişi kulaklarımı doldururken elindeki tıraş makinesine 0.6'lık başlığı takmasını izliyordum.

"Berkantlar mı?" makineyi çalıştırmadan önce sorduğu soruyla tedirgin bir şekilde başımı salladım. Liseden arkadaşlarımdı, ben onları çok sevsem de Görkem abim pek haz etmiyordu.

"Çok içme, Ahmet." elindeki makine çalıştığı için mi yoksa gerginliğinden mi titriyor anlayamamıştım. Bakışlarını aynadan bana çevirdiğinde güneş vurduğu için yeşil görünen ela gözlerindeki endişeli ifade, birkaç dakikadır zorla tuttuğum gülümsememi ortaya çıkarmıştı. "Onlara uymak zorunda değilsin."

Sözlerine istemsizce kıkırdarken endişeli yüzünde soğuk davranmamdan vazgeçtiğim için olduğunu düşündüğüm bir rahatlama da peydah olmuştu.

"Ulan abi, haftayı meyhanede geçiriyormuşsun ben yokken, duymadım sanma hiç-"

"Duyduysan da benden duymadın çünkü seni özendirmek istemiyorum Ahmet." ben yumuşadıkça o soğumuştu. Sözleriyle yerime sindim. Alkolik olacak değildim sonuçta. İki bira içip taşak muhabbet döndürüyorduk sadece.

Onu dinlemeyeceğimi ikimiz de bilsek de başımı yavaşça salladım ve saçımı kısaltmasına verdim usulca.

kimin bu saçlar? bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin