yavrular bölümle alakasiz ama medyada kemal var. onu cizdim. tesaduf eseri oldu. oyle iste.
Olduğumuz yer "Ne bu hal, Ahmet!?" diye inlediğinde dönmüştüm gerçekliğe. Bacaklarından ellerimi çekmeye cesaret edemesem de yanağımı ayırmış, ona öylece bakmaya devam etmiştim. Çenem kontrolüm dışında zangır zangır titriyordu. Farkındalığın kapkara gölgesi o an çöktü üstüme. Tabi ya, onun bir sevdiği vardı, gülü vardı. Kızlardan hoşlanıyordu, öyle olmasa bile beni kardeşi olarak görüyordu zaten. Az önce alkolün gözümün hizasından ittiği gerçekler bir bir zihnimi talan etmeye başlamıştı.
Bakışları titreyen çeneme kaydığında gözlerini sıkıca yumdu ve başını tavana kaldırıp titrek bir nefes aldı. Her şeye rağmen hala belimin etrafında istediğim elleri saçlarının arasından geçerken onu izlemeyi bırakmadım. Başını indirip bakışlarını bana çevirene kadar ne dizlerini tutmayı bıraktım, ne de onu izlemeyi.
"Ulan Ahmet..." diye fısıldayıp az önce saçlarını karıştıran ellerinden birini yanan yanağıma götürdüğünde gözlerimi sıkıca yumdum. Dokunuşu altında titrerken yanağımı eline bastırdım hafifçe. Kıyamayacaktı bana, değil mi? Lütfen kıyamasın. Silmesin beni öylece.
Elleri yanağımda biraz daha gezindikten sonra çekildiğinde ve yüzümde bir nefes hissettiğimde açtım gözlerimi. O da benim gibi çökmüştü şimdi. Ela gözleri benim mavilerime dikkatle kenetlenmişken seslice yutkundum.
"G-gelirken kızma demiştim sana." titreyen sesimle üzgünce mırıldandım. Farkındalık ve pişmanlık çok ani vurmuştu bağırışıyla. Hayatım boyunca önünden arkasından gezip takdirini kazanmaya çalıştığım adamı kaybedeceğim geceyi yaşıyordum belki de şu anda. "K-kızma..." diye sözlerimi çaresizce devam ettirirken avuç içlerimi çömeldiği için bükülmüş dizlerine sürttüm.
"Eve gideceğiz." dedi alnıma gelen dalgalı saçlarımı geri ittirip söylediklerimi duymazdan gelirken. O günün ertesi günü gidip sakallarımı tıraş ettirmiştim ama saçlarımı elletmemiştim. Uzatacaktım artık. "Eve gidip seni yatıracağız, yarın da sakin kafayla konuşacağız ne olup bittiğini."
Bana kızmamasının kızmasından daha korkutucu olduğunu fark ettiğimde yutkundum. Fırtına öncesi sessizlik derlerdi ya, öyle olmasından endişeleniyordum. Ellerim endişemin de etkisiyle biraz daha titremeye başladı ama dizlerinden çekmedim onları. Onun elleri ellerimin üstüne kapandığında zaten çekemezdim artık.
"Kızmadım." dedi birkaç dakikalık sessizliğin ardından net bir sesle. Bakışlarım hemen az önceki alevin küllerini taşıyan gözlerine kaydığında ellerimi sıktı. "Yani...kızdım da az önce için kızmadım. Kendini bu kadar kaybedecek derecede içmene kızdım." Ellerinden birini kaldırıp tekrardan yanağımı okşadığında az önceki gibi sızlandım. Kalbim kaldırmıyordu bana hissettirdiklerini.
"Senin gülün kim?" diye sorarken az önce anlık gelen çekingenliğim sözlerinin de etkisiyle bünyemi terk etmişti. Duygu değişimlerim çok ani ve radikal oluyordu sarhoşken. Kimdi o kız? Kimi seviyordu, ben askerdeyken kimin için dağıtmıştı kendini o kadar?
"Ahmet." diye uyarıcı bir tonla konuştuğunda ve yanağımdaki eli sorduğum soruyla durduğunda kaşlarımı kaldırdım. Neden bana anlatmıyordu? Madem kardeşi olarak görüyordu, bu durum bir işe yarasaydı anasını satayım! Herif bana hayatındaki en hassas derin mevzuyu bile açabilecek kadar yakınlık hissetmiyordu.
Ona kızmak, bağırmak istedim; bunun için harekete geçecektim hatta ama beni bir anda kucakladığında bütün planlarım suya düştü. Kollarım ve bacaklarım yere doğru sallanırken ona sinirle baktım. Yine anlatmıyordu, yine söylemiyordu bana.
"Sarıl. Düşme." deyip kaşlarıyla kollarımı işaret ettiğinde onu ikiletmeden kollarımı boynuna sardım. Sözünü hemen dinlesem de sinirim hala geçmemişti, ona bakmıyordum bu yüzden şimdi. Kapıdan çıktık, mahalleye kadar kucağında boynuna sarılı durdum ama yine bakmadım.
Mahalleye giren sokağın başına geldiğimizde beni kucağından indirdi. Yere indiğim gibi sarsak adımlarla evime doğru yöneldim ama bu hamlemin belime sarılan kollarla engellenmesi çok uzun sürmemişti.
"Dur bakalım, Şekercik. Öylece gidemezsin." bana kızmamasına, belimdeki ellerine bile sevinemiyordum; çok sinirlenmiştim ona.
"Giderim, gideceğim." kendimi tutuşundan kurtarmak istedim fakat çok sıkı tutuyordu. Belimi sıkıyordu. "Nuh," dedim. "Bırak." Nuh dediğimde elleri daha da sıkılaştı. Ona ne zaman öyle desem bu oluyordu zaten. Belimi sıkması yaklaşık yarım saat önce olacağı kadar etkisiz olmazken keyifsizce sızlandım.
"Nuh sana gerçekten ölür ya..."
"G-gülüne ölür Nuh." diye imalı imalı konuşup onu ittirmeye çalıştığımda kıkırdadı. Ben gülüşünden gözümü alamazken belimdeki ellerinden birini geçen gün hafif kat attığı saçlarıma çıkardı.
"Evet," dedi. "Nuh, gülüne ölür." sözleri kulaklarıma ulaştığında göğsüne vurup ona bana anlatmamasıyla ilgili çemkirecek oldum. Sözlerin anlamları sonradan dank etti ama. Ne demişti o?
eed arkadaslar. olanlar oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kimin bu saçlar? bxb
Teen Fiction"yanlari al ustu kalsin abi" 14.02.2023 boyxboy #13 15.02.2023 boyxboy #8