San hemen anladı.
Arsız sayılacak kadar yoğun olan o yeşil elma kokusu burun deliklerine ulaşır ulaşmaz, başının belaya gireceğini biliyordu. Er ya da geç, son birkaç aydır görmediği ilgiyi talep etmek ıçin ortaya çıkacağını bılıyordu.
Ancak, endişelenmek ya da benzeri bir şey olmak şöyle dursun, kendini gizli bir sıkıntıyla iç çekerken buldu. Alacağından emin olduğu anlamsız şikayetlerle uğraşacak havasında değildi. Tekrar masanın uzerinde duran tablete odaklanmaya karar verirken gozleri oradan kendi telefonunda
görüntülenen ajandasına gıtti.San, görüntülenen etkinliğin ustunü çizmek için parmağını ekranda kaydırdı
ve o gün bu yukümlulüğu yerine getirip getiremeyeceğini kontrol ettikten
sonra, bir kalemle kendısını yanına yeni bır gun ve saat yazmaya adadı. Kendisinden daha iyi kimse çalışma faaliyetlerini yenıden planlayamazdı, bu yüzden bir sonraki kızgınlığı için izin başvurusunu gönderdikten sonra bunu yapmak içın birkaç dakıka ayırmaya karar vermişti.Ne yazık ki, gayretinden kaçmanın imkansız olduğunu çok iyi biliyordu.
"Hiçbir şey varsaymak istemiyorum ama benden kaçındığına dair küçük bir şüphem var."
Alfa, toplantı odasının içinde yankılanan, günün geri kalanında artık meşgul olmayacağını bildığı ıçin bıraz sessizlik sağlamak içın kullanmaya karar verdiği yumuşak ses karşısında gözünü bile kırpmadı.
"Varlığın benim içın kayıtsız, Wonhyuk," dıye açıkça cevapladı, sesi o kadar tembeldi kı herkesi titretebilırdi.
Ancak Wonhyuk isimlı beta yan yan gulümsemekter başka bir şey yapmadı. Tıpkı gözlerindeki ışıltı ve doğru zamanda saldırmak için avını takıp eden bir avcı gibi alfaya doğru yurume şekli gibi, haylazlık ve duygusallık yayan basit bir jest.
"Ee neredeydin?" Ayni ses tonuyla, neredeyse şakacı bır şekilde konuştu. Bu aylarda seni çok özledim San.
San, burun deliklerine beta aroması hakim olduğunda burnunu hafifçe kırıştırmaktan hıç çekinmedi. Bu ona her zaman düzgün bir koku gıbi görünmüştü ve bu yüzden, aynı yatağı her paylaştıklarında, onları basıt bir fiziksel ihtiyacı karşılamaya götüren bır çekiciliğin rehberliğinde, aromalarının birleşmesi sorunu yaşamamıştı. Ancak bu sefer bunu çok dayanılmaz bulmuştu.
Tıpkı o tatlı yasemin olmayan tum kokular gibi.
"Sana kendimi açıklamak zorunda değilim," diye yanıtladı hemen, bır şey söyleyemeden. Başını kaldırma zahmetine bile girmedi, bunun yetine tabletteki programların ustunu çizmeye devam etti.
Beyaz saçlı beta yüzunü yana yatırırken, "Her zamanki kadar arkadaş canlısı," diye homurdandı, sallanan kulakları bu hareketle hafifçe şıngırdadı. "Ama seni suçlayacak değilim çunkü biliyorum ki tüm alfalar kızıştıklarında dayanılmaz huysuzlardır.
San, kendisini takip eden kötü ruh hali karşısında, iç huzurunu bozan bu varlığın bir ürünü olarak şakağına masaj yapma dürtüsüne kapıldı. Kalemi masanın üzerine koydu ve ona bakti, betanın giydiği birkaç ayrı düğmeli beyaz gömleğe en ufak bir ilgi göstermeden, soluk tenini geçmişte
işaretlemek isteyeceği kadar ortaya çıkardı, onun dişleriyle..Bununla birlikte, San çoktan eskisi gibi olmaktan çıkmıştı, bu yüzden bu
görüntü onun için hiçbir şeye neden olmadı."Git ve beni rahat bırak, Wonhyuk."
Adı geçen kişi, hemen önündeki masaya oturmadan önce dudaklarını buruşturmuştu. Kollarını kavuşturmuş, kibirli bakışları diğerini analiz etmekle görevliydi, gri süveter ve boynundan zar zor görünen beyaz gömlek ve irislerinin gösterdiği tehlikeli parlaklık. Her ne planlıyorsa onu durdurması ve buradan defolup gitmesi için onu sessizce uyarıyor gibiydi ama umurunda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
epiphany
Fanfiction"Ruh eşleri ne olursa olsun tanışmak ve birlikte olmak için doğmuşlardır." "Şu andan itibaren seni eşim olarak tanımıyorum, omegam olarak reddediyorum ve bizi birleştirecek her türlü bağı reddediyorum." Sesi, merhamet belirtisi olmadan sert çıkıyord...