40. Bölüm

280 14 0
                                    

Bir insanın hayatını karartmak ya da hayatına renk getirmek arasında vereceği kararlardan biri hiç şüphesiz hayatına alacağı kişiyle de eş değerdi. Bu seni pişman da edebilirdi ya da aksine şükür etmeni de sağlayabilirdi. 

Evin salonuna annem ve babamın elini öptükten sonra giren adam hep bana olumlu hissettirmeyi başarıyordu. Zamanla bu değişirse tek üzülmekle kalmayıp yıkılırdım. En güvendiğim dal kırılırdı. 

İnsanları hayatının merkezine alıp onları her şeyi yapan biri değildim ama Miraç herkes değildi. Belki de bunu bana hissettirmesindeki en büyük sebep karakteri ve bana verdiği sevgiydi. 

İçeriye herkesin geçmesiyle kapıyı örtüp onlara eşlik ettim. Salonun konsoluna elimdeki mis gibi kokan çiçekleri ve çikolatayı koyup kapı önüne doğru çektiğim sandalyeye oturdum. 

Üçlü koltuğun birinde annem ve babam otururken diğerinde Ahzap, Atakan ve Miraç oturuyordu. Tekli koltuğa geçen Resul ise oldukça rahattı. Ali ve kızlar yemek masasının içeriye bakan sandalyelerine oturmuşlardı. 

Kimseyi öpüp sarılmadığım için uzaktan seslendim. "Hoş geldiniz hepiniz." 

"Hoş bulduk güzelim." Resul hepsi yerine cevaplamış gibi diğerleri başıyla selamlamıştı. 

Atakan boğazını temizleyip dikkatleri üstüne çekti. Her zaman biraz da olsa ciddiyet hissettiğim adam şimdi mimiksiz ve resmiydi. "Nasılsınız, iyisinizdir inşallah efendim?" Annem ve babama karşı konuşmuştu.

"İyiyiz evladım Allaha şükür. Sizler nasılsınız?"

"Elhamdülillah efendim." Söylemine kendine tutamayıp gülen Melike 'pardon' anlamında elini kaldırıp dudaklarını gizlemek için örttü. 

Ortamın gerginliği biraz dağılırken sohbeti tırnaklarımla oynaya oynaya izliyordum. Sanki üstümdeki yükü anlamış gibi Miraç'ın gözleri gözlerimi buldu. Göz kırpıp önüne döndüğünde kimse görmese de ben görmüştüm. Öyle güzel de bakmazsın be...

"Oğlumuz ne iş yapar? Var mıdır evi arabası?" Ama baba biz bunları konuşmuştuk ya. 

"Benimde çalıştığım radyo kanalını sahibi kendisi. Evi de arabası da var efendim. Çalışkandır oğlumuz daha işini aksattığı görülmemiştir." Yalandı. Çoğu zaman yükü Atakan'a atıp gezip tozmuşluğumuz vardı ki Miraç bir dönem kanalın önünden bile geçmemişti. 

"İyi iyi. Bu devirde ilk iş önemli. Ev bakarken tek kişinin çalışmasıyla olmuyor arık bu devirde." Anneciğim merak etme biz işimize çok sadığız (!) Eczanenin batmamasına yardımcı olan çalışanlarım olmasa galiba bu ortamın işsizi ben olurdum. 

"Miraç'ı yıllardır tanırım efendim. Babasını genç yaşında kaybettiği için evin yükünü yüklenmeye senelerdir vakıf." Fısıltı şekilde dökülen baş sağlığı dileklerini Miraç sessizce kabul etmişti. 

"Kızım evinin bir tanesidir. İlk göz ağrım benim. Sana güvendiğim de pişman edersen..." 

Miraç'ın özlediğim sesi bu gün ilk defa döküldü. "Size kendimden emin sözler sarf edemem efendim. Bunu yaşadıkça anlayacağınızı umarak şunları diyebilirim ki; kızınız benim enkazıma yeniden umut ekti. Onu ilk gördüğümde tanışmak için amansız bir telaşa düştüğümde bu günün geleceğini seziyordum." Ah o kanlı gece. Hala o günün bendeki etkisi duruyordu. "Zamanla, birlikte zaman geçirip onu tanıdıkça da emin oldum. Üstünden belki de sizi tatmin edecek kadar zaman geçmedi ama insan anlıyor. Alnında yazılanın kim olduğunu hissediyor. Ben Evreni canımdan çok seviyorum. Gözünden yaş gelmeyecek diyemem, belki mutluluktan ağlar belki aksilikler bizi bulur. İki gözünden akan yaş benim yanlışım yüzünden olursa, sizi pişman edersem dilediğinizi yaptığınızda engel olmayacağıma söz veriyorum." 

İLAÇ FREKANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin