27. Bölüm

347 25 6
                                    

Ölmedim sadece vizelerim vardı...

İnsanın kalp sesi aslında ne hissettiğini belli ederdi ama insan korksa da sevinse de heyecan yapsa da kalp atışı artardı. Bunun desibeli değişse de hepsi kalbin ritmini değiştiren şeylerdi. Peki şuan sarıldığım kalbin bu kadar hızlı atmasının sebebi neydi?

Miraç sinirliydi. Yaslandığım göğsünden gelen ritim seslerinin sebebi sinirdi. Beni itmemişti ama sarıp sarmalamamıştı da. Çok fazla şeyi yanlış anlamıştı. Giderken Berkay'ın bana olan tavırlarını hatırlayınca yanlış anlamasını anlayabiliyordum.

Tepe de sadece ikimiz dikilmiş ben ona sarılmış şekilde duruyorduk. "Beni dinleyecek misin?" Nefes alıp vermesiyle göğsü yükselip alçaldı. "Dinlemezsen sabaha kadar böyle kalırız." Kalamazdık çünkü kalbim dayanmazdı.

Kokusunu bu kadar uzun süre solumamın da elbette yan etkileri vardı. "Dinlediğimde duyacaklarımdan korkuyorum Evren. Tamam sana hesap sorma hakkım yok biliyorum ama merak ediyorum. Cevaplarından da korkuyorum. Dünden beri o kadar çelişkideyim ki sana kaç kere yazdım kaç kere sildim hatırlamıyorum." Yazıp cevabı alsaydı belki şuan daha güzel bir gün geçiriyor olurduk.

"Yazsaydın ya da gelip o an sorsaydın Miraç. Arkana dönüp gittiğini gördüm." Elleri beline sarılı olan ellerimi buldu ve beni geri çekti.

"Neyin olarak?" O an gerçekten sorgulamadım. Neyim olarak? "Sana deseydim o kim diye sana ne bile demen hakkındı. Lanet olsun ki zaten cesaret edemedim. Evren insan arkadaşına böyle hesaplar sormaz, zaten biliyor olur ve hayırlı olsun der geçer en fazla. Ben bunu yapamazdım." Sen arkadaşım değilsin ki...

"Hala sormuyorsun. Yargısız infaz da yakışmıyor sana. Direk bana böyle bir yakıştırma yapamazsın. Sanki sana umut vermişim de başkasına gitmişim gibi davranamazsın. En azından olayın aslını öğrenmeden." Bu beni gerçekten sinir etmişti.

"Sana öyle bir şey demedim sadece bana karşı olan tavırlarını yanlış anladığımı düşündüm. Senin öyle bir insan olmadığını biliyorum ki öyle bir şey olsaydı şu an karşı karşıya olamazdık." Arkasını dönüp biraz nefeslendi.

"Bu mu yani? Her gördüğümüze inanıp birbirimize sırtımızı mı döneceğiz? Korkuların yüzünden böyle devam mı edeceksin? Ben sana bütün korkularımla cesurca geliyorum." Duyduklarıyla nefessiz durdu. "Bir yola böyle mi gireceğiz?"

"Yol?"

"Önce açıklamamı dinle." Bana doğru dönüp kafasını evet anlamında salladı. "Berkay... Benim kuzenim. Amcamın oğlu."

"Neee." Ya ne tabii ne.

"Ali gibidir benim için kardeşim sayılır. Tamam gördüğünde samimiydik ama o da Berkayın cıvıklığı. Sana hesap vermiyorum sadece yanlış anlamını düzeltiyorum ki gelip güzelce sorman hesap sormak olmuyor Miraç bey." Yüzünde az öncekinden barizce farklı bir sırıtma oluştu.

"Şimdi o adam değil mi? Seninle evlenmek isteyen, annenin damadı olan, seni buradan almak isteyen lavuk çok affedersin ama lavuk değil mi?" Şapşal gibi kalması beni güldürmüştü.

"Değil. Hem ben sana onu açıkladım görüşmeyeceğim bile onunla. Annem gitti Berkay götürdü onu. İllaki bir yer de ikna olacak o da." Bu günü asla böyle hayal etmemiştim. "Tamam güven problemi hepimiz de var ama benim sana olan davranışlarımı asla yanlış anlamadın ve ben sana güvensizlik verecek bir şey yapmadım."

Miraçı nişanlısı terk etmişti acaba ondan kalan yaraları var mıydı? "Sana güvenmemek değildi bu. Kendim sarpa sardım. Tabii ki o o adam da olabilirdi bu benim güvenimi kıracak bir şey değil. Tamam Allah şahit yıkılırdım hatta aklımla kalbimle biterim ama güvenim de sorun olmazdı çünkü sen bana net bir umut vermedin."

İLAÇ FREKANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin