34. Bölüm

313 15 0
                                    

Sabah alarmı sesi yerine Miracın telefonunun zil sesiyle uyanmıştık. Tek başına yaşamanın verdiği alışkanlıkla başka bir sesle uyanmayı garipsesem de ilgilenmeyip uyumaya devam etmiştim. 

Miraç yaptığı konuşmanın ardından odaya gelip gitmesi gerektiğini, evden kahvaltı yapmadan çıkmamı ve öğlen Nisanın restoranın da olmam gerektiğini söylemişti. Gitmeden önce öpmeyi unutmasa da beni soru işaretleriyle bırakıp gitmişti.

Hala içimde olan tedirginliklerle erkenden kalkıp dediğini yaptım. Önce kahvaltılık bir kaç şey atıştırıp sonra eve geçmiştim. Öğlen gelmeleri için bizimkilere de haber verip hazırlamaya başladım. Uzun zamandır topluca bir şeyler yapmamanın verdiği özlemle rahat şeyler giyip hazırlandım. 

Bir yandan merak duyan yanımla Miraçtan bir mesaj bekliyordum. Böyle bir şey yapacağına dair bir şey söylememişti ama yine de bekliyordum. Restoranda toplanma saatimize daha kırk beş dakika vardı. Zaten yakın olan mekana beş dakikada ulaşacağımı bildiğim için evde oyalandım.

Daha fazla merakla beklememin bir mantığının olmadığını düşünüp yazdım. 

Açelya: Ne yapıyorsun?  

Miraç: Atakanın yanındayım sevgilim. Kayıt listesi kaybolmuş tekrardan yazıyorum.

Miraç: Sen ne yapıyorsun? Evimde misin?

Açelya: Hayır, eve geldim üstümü değiştirdim. Birazdan mekana geçerim, sen ne zaman gelirsin?

Miraç: Yarım saate ordayım. 

Açelya: Tamam canım kolay gelsin. 

İçimdeki huzursuzluk iki mesajla yok olmuştu. Ona dünden sonra güven duysam da içimdeki acabalara dur diyemiyordum. 

Hazır olduğumdan emin olup evden çıktım. Erken gidip Nisaya yardım etmek evde oturmaktan daha iyi olduğuna emindim. Zaten sürekli kalabalık olan mekanda bize zaman ayırdığı için ona minnettardım üstüne bir de yük olmak istemiyordum.

Yeşilin can bulduğu mekana girer girmez içeceklerin verildiği bar kısmındaki Resul dikkatimi çekmişti. Bar sandalyesine oturup zaten uzun olan boyunu daha da uzatmıştı. Tam seslenecekken içeriden elinde kahve olduğunu tahmin ettiğim bardakla Nisa çıktı. Yüzünde her zamanki tatlı gülümsemesiyle bardağı Resule verdi.

Resul rahat tavrıyla teşekkür ederek yanağına öpücük kondurdu. Aslında temastan hoşlanmayan Nisanın bu hareketle kızarması hoşuna gittiğini belli ediyordu. Üstünde ince kazak, altında siyah etek ve penye şalıyla çok tatlı görünüyordu. Daha fazla sapık gibi dikizlemenin mantığının olmadığını bildiğim için yanlarına ilerledim.

"Selam millet." Sesimle ikili bana dönerken Nisa zaman kaybetmeden yanıma gelip sarıldı.

"Hoş geldin canım." Sarılışına bütün hislerimle karşılık verirken o benden ayrıldı. "Kahve içiyorduk sana da istememi ister misin? Hava hafif soğuk için ısınır." Anaç tavrıyla karşılaması her zaman hoşuma gitmişti.

"Yok canım açım yemeğe saklıyorum kendimi. Kahve midemi bulandırır." Biz konuşmaya dalmışken böğüren bir öksürme sesi bizi böldü.

"Hani bende buradayım ya. Canın, ciğerin, abin, bir tanen..." Kedi yavrusu gibi iki metre boyundan utanmadan dikkat çekmeye çalışan Resule gülmeden edemedik.

Gözlerini devirip arkasını dönünce yanına gidip sarıldım. Onu ve diğerlerini özlemiştim. Eskisi kadar yakın olmamak, herkesin iş hayatına zaman ayırmasından dolayı vakit geçirememek beni üzüyordu. "Bazen büyüdüğünü fark edemiyorum Resul." Tribini kesip beni kolları arasına aldı.

İLAÇ FREKANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin