31. Bölüm

317 22 0
                                    

***

Günler birbirini kovalarken oldukça yoğun günler geçiriyordum. Aksattığım işleri halletmeye çalışırken bir yandan evimle ilgilenip bir yandan Miracın yanında olmaya çalışıyordum.

İki hafta bu üçgende geçerken hala kara bulutların üstümüzde olduğunu hissediyordum. Miraç hala ilk günkü kadar olmasa da perişandı. El verdikçe onu yalnız bırakmamaya çalışsak da gece kendisiyle baş başa kaldığında kendi kendini yiyip bitirdiğini biliyorduk.

Bu gün eczaneden gelir gelmez kendimi banyoya atıp güzelce temizlendim. Evi temizlememde gerekiyordu ama kendimde o enerjiyi bulamıyordum. Hatta saçlarımın kuruması için eli kaldırıp saçlarıma müdahale edecek bile halim yoktu.

Hem fiziken hem de ruhen üstümde olan yorgunluğu atmak için dinlenmem lazımdı. Oturma odasına geçip ses olsun diye televizyonu açtım. Kanepeye kendimi atıp gözlerimi yumdum. Arka da dönüp duran saçma salak reklamları bile duymayacak kadar yoğundu beynim.

Aslında bazen düşünmek benim en kötü dostum oluyordu. Tam olarak beni yiyip bitiren kendi düşüncelerimdi. Olan olmayan her şeyi beynimde kurmak beni yoruyordu. 

Dakikalarca gözlerim kapalı bir şekilde dururken telefonum çaldı. Sanki haber bekliyormuşum gibi ekrana koştum. Arayanın Atakan olması beni daha da panik yaparken hızla yanıtladım. "Efendim Atakan." 

"Açelya rahatsız ediyorum ama Miraca ulaşamadım eve geldim evde de yok acaba senin yanında mı ya da nerede olduğunu biliyor musun?" İçimi kaplayan korkuyla ayaklandım. 

"Hayır değil bu gün hiç konuşmadık. Nerede olabilir ki? Nisayı aradın mı?" Kendi başına kalmasından bu yüzden korkuyordum. Bırakır gider ya da kendine zarar verir diye ödüm kopuyordu. 

"İlk onu aradım ama onunda haberi yok. Sen telaş yapma belki markete falan gitmiştir gelir birazdan. Ben bekliyim eğer ulaşamazsam ararım tekrar seni." Sanki ondan haber bekleyebilecekmişim gibi boşa nefesini tüketiyordu. 

"Geliyorum oraya beraber bekleyelim, olmadı beraber arayalım meraktan ölürüm." Daha cevabını beklemeden hızla hırkamı alıp dışarı çıktım. Üstümde pijamanın aksine daha günlük kıyafetler olduğu için giyinmekle uğraşmamıştım.

Yönümü mahallenin bir ucuna verip büyük adımlarla Miracın evini buldum. Kapının önünün de büyük ihtimalle elinde ki telefonla Miracı arayan Atakanla karşılaştım. "Bir haber yok mu?" Kafasını olumsuzca salladı.

"Yok. Anahtarla eve girdim ama yok içeri de. Hayır telefonu niye kapatırsın ki?" Elindeki telefonu var gücüyle sıktı. "Bir süre daha duralın olmadı polise bile giderim.

Ona ayak uydurup beklemeye başladım. Sanki beklediğimiz dakikalar asır gibi geliyordu. Islak saçlarımın hala kurumayıp üstüne soğukla daha da nemlenmesi beklememi zorlaştırıp beni üşütüyordu. 

"Ne yapıyorsunuz burada?" Melikenin sesiyle bir an arkamı döndüm. "Noldu ikinizde perişan gözüküyorsunuz? Miraca mı bir şey oldu?" Telaşla yanımıza geldi.

"Yok ortada arıyoruz açmıyor da. Bizde merakla bekliyoruz belki bir yerden çıkar diye." Atakan öfkeyle soludu. "Ama o karşıma çıksın ilk işim ağzıyla burnunu yer değiştirmek olacak. Şerefsize bak götümüzü yırtıyoruz ona bir şey olacak korkusuyla o habersiz yok oluyor." Atakanı haklı bulsam da gün sonunda yine Miraca hak vereceğimi biliyordum. 

"Durmasanıza burada. Senin kaç senelik arkadaşın değil mi? Eee Açi sende az çok tanıyorsun gidin arayın. Gelirse Şeref amcagil size haber eder." Bazen aramızdaki tek zekinin Melike olduğunu düşünüyordum. En olmadık anlarda onun parlak fikirleri bizi ipten alıyordu. 

İLAÇ FREKANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin