15. Bölüm

486 22 1
                                    


Günün nasıl geçtiğini anlamamıştık. Sanki biz konuştukça zaman hızını arttırıyordu. Elimde süper bir güç olmasını dilerdim. Zaman şuan yavaş aksın ben bir süre daha Miraçla güleyim bu huzurlu manzaranın tadını çıkarayım isterdim.

Biz konuştukça konu konuyu açıyordu. Eski okul anıları, üniversitenin zorlukları, Sevgi teyzeyle anıları bazen babasıyla olan anıları anlatıyordu. Ben de ona çocukluk anılarımla eşlik ediyordum.

Bu kaçamağa ondan çok benimde ihtiyacım olduğunu omzumdaki yüklerin azalmasıyla fark ediyordum. Okul bitti iş hayatı başladı, ben eczane açtım onun masrafı telaşı derken nefes almayı unuttuğumu şu an anlıyordum.

Havanın kararmasıyla toplaşıp eve gitmeye başlamıştık. Yol boyunca sohbetimize devam etsek de çoğu zaman sessiz müzik eşliğinde geçmişti.

Kafamı koltuğa yaslayıp yüzümü Miraç'a döndüğümde düşünceli tavrı dikkatimi çekti. "Ne var aklında?" Yüzüne sorumlu tebessüm eklendi.

"Aklıma girsen çıkamazsın İlaç hanım." Belki de oraya girip orada kalmak istiyordum. En azından şu an aklından geçenleri bilmek için güzel bir fırsat olurdu.

"Bazen aklında kendi kendini yönetecek birinin olduğunu düşündüğün oluyor mu? Mesela hata yaptığında seni dürten seni uyaran biri var mı?" Saçmadan seçmeler adlı sorularımla belki aklındakileri öğrenebilirdim.

"Var ama daha çok hata yapmadan uyaran biri. Biraz fazla hayatıma müdahale ediyor galiba. Mesela şu an burada olmam gerektiğini söylüyor." Tamam bu beklenmedikti işte.

"Pişman mısın? Bütün gün benimle olduğuna." Pişmanım desem ne derdim acaba.

"Tabi ki hayır aksine çok güzel bir gündü. Ama o içimde bahsettiğin ses evde olmamı söylüyor ya da eksik kalan işleri halletmemi. Bu akılla kalp arasında ki bir şey değil kafam da yıllarca büyüttüğüm sadece nefes alan adamın sesi."

"Peki kalbin ne diyor?"

"Oraya girmeye çalışma zaten or-" Kelimeleri bıçak gibi kesildi. Sonlara doğru sesi kısık çıktığı için zaten anlamamıştım ama daha fazla zorlamak istemedim. Onun da aşması gereken sorunları vardı ve zamana ihtiyacı vardı.

"Yarın yapar mıyız rakı-balık müsait misin?" Yarın ne kadar iş başı olsak da akşama toplayabilirdik.

"Tabi olur haberleşiriz."

Yolun geri kalanı sessiz geçmişti. Biz gidene kadar geceyi bulmuştuk. Ne kadar pek bir şey yapmasak da yorgun hissediyordum.

Araba apartmanımın kapısının önünde durdu. İnmeden önce Miraç'a döndüm. "Her şey için teşekkür ederim." Pek sıkıştırmak istemesem de yine de söyledim. "Bir dahaki planda görüşürüz."

"Rica ederim. Bir dahaki plan sen de çağırırsan seve seve gelirim." Genellikle vedalarda ya sarılma ya da öpüşme olurdu ama biz henüz o kadar yakın değildik. Elimi kaldırıp saçma bir sallama yaptım.

Arabadan indim. Ardımdan Miraç inip bagajdan sepeti alıp elime verdi. Kafa selamıyla teşekkür edip apartmana yürüdüm. Arabaya yaslanmış girmemi bekliyordu. Daha fazla bekletmeden hızlıca içeri girdim.

Yalnız kalınca bir an boşlukta hissettim. Konya dan bu şehre gelince kendim yaşayacağım diye tutturmuştum. Melike benim ardımdan geldiği zaman kendine başka bir ev tutmuş ısrar etmemişti. Sonra ayrı ayrı yaşamaya devam ettik.

Ne kadar Resul'gilin evinde 2 kişi hatta 3 kişi yaşasalar da çoğu zaman hepimizin aynı evde toplanmamızı istiyorlardı. Ama hepimizin meslekleri ya da yaşamak istedikleri ilçeler farklıydı. Ben mesela bu mahallede huzuru bulmuş ve burada devam etmek istemiştim.

İLAÇ FREKANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin