28. Bölüm

345 24 1
                                    

Denizin maviliği ve berraklığı ne kadar huzur verse de kıyıdan ileri gidememiştim. Koşa koşa geldiğim denizine sadece ayaklarımı sokmuştum.

Yüzmeyi az ok biliyordum ama uzun zamandır pratik yapmadığım için korkuyordum. Her denize geldiğimde ister istemez o sonsuz görüntü beni ürkütüyordu. İçinde milyonlarca hayatın son bulduğunu düşünürsek bu korkum boşa değildi.

"Orada öyle beklersen gün bitecek Evren." Miraç benim fazlaca ötemde deniz seviyesi omuzlarına gelecek şekilde duruyordu. Eminim ben onun bulunduğu yerde olsam su başımı aşardı.

"Cesaret edemedim, sen oyalan geliyorum ben yanına." Kafasını suya daldırıp çıkardıktan sonra saçlarını savurdu. Güneş ışığında sarıya çalan kumral saçları alnına döküldü. Yeşil gözleri daha net ortaya çıktı.

"Yardım etmemi ister misin?" İncelememi sesi bölünce benden bağımsız kafam onayladı. "Peki o zaman." Büyük adımlarla yanıma gelip önümde dikildi. "Ellerini boynuma sar."

"Ne yapacaksın?" Soruyu sorsam da cevabını almadan çoktan kollarım boynunu bulmuştu. Onun elleri belimde yerini alırken ayaklarım kısa sürede yerden kesildi. "Hayır hayır, dur bak hemen olmaz."

"Bence sabahtan beri yeteri kadar suya alıştın. Hem direk girersen çabuk alışırsın. Güven bana." Kollarımı sıkılaştırıp daha çok bana yakınlaşmasını sağladım. "Evet korkak hanım öncelikle sakin olun."

"Korkmuyorum. Sadece kendimi garantiye alıyorum Miraç." Hafif kıkırtısı kulaklarıma dolduğunda aslında ne kadar yakın olduğumuzu fark ettim.

"Tamam o zaman neden bu kadar korkun tetiklendi." Denizin varlığı bile bazen beni ürkütüyordu. 

"Bir kere boğuldum, bir kere amcam beni deniz yatağında unuttu ve ben denizin ortasına kadar sürüklendim bir de denizin sonsuz görüntüsü beni geriyor." Aslında yüzme bilen birine göre bunları yenerdim ama şuan kitlenmiş gibiydim. 

"Şimdi sana terapi yapalım." Elleri belimden inip baldırlarımı bulduğunda onun seviyesinden yükseldim. Dizimin arka kısmına geldiğinde dizlerini kırıp bacaklarımın beline dolanmasını sağladı. "Öncelikle yüzme bildiğinden eminiz değil mi?"

"Tabii ki. Havuz da daha iyi olsam da biliyorum." Bir Konyalı olarak yüzmeyi tabii ki havuz da öğrenmiştim. 

"O zaman problem yok. Kasma kendini bana bırak, kollarını biraz daha sararsan boğulacağım." Sıkı olan kollarımı aniden bırakıp geri çekildim.

"Özür dilerim bilerek olmadı." Ne kadar geriye çekilsem de yakınlığımızda bir azalma olmadı aksine yüz yüze geldik. 

"Çok tatlısın." Ağzım açık beklemediğim cevap karşısında dondum kaldım. "Böyle şaşkın bakınca ayrı tatlısın." Bu adama bir şeyler oluyordu. Ağzının çok açılması dışında bu gün çok fazla gülüyordu. Ben onun gülüşüne odaklanmışken onun burnuma değen parmağıyla hapşurmam bir oldu.

Bu benim hoşuma gitmese de Miraçı gereğinden fazla güldürmüştü. "Komik değil insanların zaaflarıyla oynuyorsun..." Aklıma onu sinir edebilecek en çetin şey geldiğinde söyledim. "Efe."

"Ah unut şunu." Bence gayette ona yakışan bir isimdi. "Babamla beraber gömdüm sanmıştım ben o ismi. Annem olmasa sende bilemezdin." 

"Eminim bir gün kimliğinle bana gelirdin. Unuttun mu ben senin mahallenin eczacısıyım." Dengede kalmak için omuzlarına tutundum. Çıplak tenine böyle yakından dokunmak bana okşama isteği verse de durdum.

"Unutmak mümkün mü ilaç hanım." Doğru bizim bu anımıza sebep olan yer oraydı. Eczanem. "Bacaklarını yere indireceğim ama seni bırakmayacağım korkma." Kafamla onayladığımda belindeki bacaklarımı saldı ama  tek bir sorun vardı, ayaklarım yere değmiyordu.

İLAÇ FREKANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin