16. Bölüm

434 24 3
                                    

Sağlık çalışanlarının ağzından çıkan 5 kelimelik cümle Miraçla benim başıma yıkılmıştı. Nabzı alınmayıp kalbinin durduğunu söyledikten sonra içeri almışlardı. Benim dinmeyen gözyaşlarıma Miraçta eşlik ediyordu. 

Resule müdahale yapılmıştı. Bulunduğumuz alanı öğrenip geleceğini söyleyip telefonu kapatmıştı. Yanında Melike ve Ahzapın olduğunu bildiğim için gelmesinin sorun olmayacağını düşünmüştüm.

Ölüm belki de şuan Nisanın uğradığı son duraktı ve bunu düşünmek bile benim kalbime ok saplıyordu. Ölümden bahsetmemize izin vermeyen, ağzına ölüm lafını alınca küfür etmiş gibi tiksinen kızın az önce kalbi durmuştu.

Daha gencecikti. Ölüm kimseye yakışmazdı ama ona şuan hiç uymuyordu. Yeni genişlettiği mesleği. Aşk olduğu adamdan alacağı olan karşılıklı aşkı. Yıllar sonra bir araya geldiği arkadaşıyla dertleşmesi gereken zamanı. Biz arkadaşlarıyla daha yapması gereken çok şeyi vardı.

Ben ağlamaktan artık yerimde duramıyordum. Miraç kızarmış gözlerinden akan boncuk boncuk damlalara rağmen yanıma gelip beni koltuğa oturttu. ''Miraç..." Hıçkırıklı çıkan kelimelerim anlamsızdı. "Ben Resule nasıl diyeceğim kalbi durdu diye?" Tek umudum müdahalenin işe yaramış olup kalbinin tekrar atmasıydı.

"Hişş demek yok. Emin değ-" Onunda kelimeleri zor çıkıyordu. Sanki Nisayla beraber bizimde nefesimiz kesilmişti. "Değiliz. Bak hastanedeyiz eminim müdahale işe yaramıştır. Resulde yaralıdır o araçtan sağlam çıkma şansı yok zaten. Birde net olmayan bir haberle daha da kötü yapmayalım onu."

"Peki. Yıkıldı o da kendini suçluyor." Kazadan sonraki kelimeleri beynimde dönüyordu. Nisanın o halleri gözümün önünden gitmiyordu. Şuan uyku da olduğumu ve bunlar kabus olduğunu diliyordum.

Koridorun sonunda Resulun güçlü sesini duyduğumda olduğum yerden kalktım. Sesin olduğu yere döndüğümde yıkılmış bir Resulle karşılaştım.

Üstü değişmişti eşofman takımı vardı. Kolu alçıdaydı, kafası sargıdaydı. Hafif topallayan ayağıyla ayağının da incindiğini fark ettim. Ama neredeyse koşarak buraya geliyordu.

Arkasında onu takip eden Ahzap ve Melike ne kadar dil dökse de koridoru aşıp yanımıza geldi. "Yaşıyor de bana." Bu sefer o kadar kolay çıkmadı kelimeler ağzımdan.

"İçeriye aldılar müdahale ediliyor. Haber bekliyoruz hiçbir şey net değil." Yüzündeki umut kırıntıları da yüzünden silindi. "Resul lütfen yıkılma."

Olduğu yerde sarsıldı bir koluna Miraç atılırken diğer koluna Ahzap girdi. "Kendi ellerimle ölüme götürdüm lan ben onu. Ben süreyim dedi amına koyduğum inadıma ben süreceğim dedim." Artık 2 tane adam da mukayyet olamıyordu. "Dikkat etmedim yola çıkarken. Kalbim deli gibi atıyordu heyecandan sevdiğimi söyleyeceğim diye. Belki reddedecekti ama ben haykıracaktım bir kere yüzüne sevdiğimi. Şimdi arkasından acı çığlıklarımı haykırıyorum." Arkadan dayanamayan Melike yere çöküp ağlamaya başladı.

"Resul, sen olsaydı da gene acı çeken Nisa da aynı duaları edecekti sakin ol." Miraç, Resulun kafasından tutmuş dinlemesini sağlıyordu. "Bak bana. İçeri de müdahale ediliyor tamam durumu kötü ama son dakikaya kadar Allahtan umut kesilmez. O ölüme yaklaşamaz o ölümü ağzına bile almaz sence ölümü yaşar mı?" O da biliyordu ölümün geleceğini ama şuan Resul kendine gelmeliydi.

"Abi geç kaldım abi." Feryat ederek kendini yere attı. Son anda Miraçın omzundan destek aldı kafası ikisi aynı anda yere çöktü. Ahzap arkalarından sarıldı. Daha fazla bu manzaraya dayanamadım arkamı dönüp müdahale odasının önüne gittim.

Bir insanı sevdiğimizi anlamamız için herhangi bir olaya ihtiyacımız yoktu günlük hayatta da eğer seviyorsan bilir ve belli ederdik. Bunun aksine biri için nelere geç kaldığımızı fark etmemiz için başına bir şey gelmesine ya da ölümden dönmesine ihtiyacımız var gibiydi. Resul ise şu an en çok geç kaldıklarına pişmandı.

İLAÇ FREKANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin