7 Aralık 2022, Ankara.
Ayas. Daha birkaç gün önce Ayeda'ya bir yabancı olan o adamın ismi buydu. Ayas. O buraya geldiğinden beri başı dertten eksik olmasa da Ayeda'yı buradan çıkaran da bizzat kendisiydi.
Kuntay, Yiğit ve Kemal ile.
Ayeda, hayatı boyunca hiçbir zaman erkek arkadaşlara sahip olmayan biri olarak tam şu an bu insanlara minnet duymak, yanlarında kendini güvende hissetmek gibi düşüncelere kapılmıştı bile. Oysa belki de en aptalca olandı onlara güvenmekti. En azından iç sesi öyle söylüyordu.
Ayas ise onlara bu kadar güvenen bu kadının onlara oyun oynuyor olma ihtimalini düşünüp durdu. Bu işin bu kadar kolay olmasını beklemiyordu. Yine de içini rahatlatan bir şey vardı Ayas'ın: Kızın gözlerinde gördüğü saf korku. Evet, bu onu memnun ediyordu çünkü saf korku bir şekilde Aleda'ya olan güvenini dinç tutuyordu.
Bakışlarını omzunda uyuyan kıza çevirdi ve o an içinden çok nadir olan bir şey geçti. Gülmek istedi Ayas. Tüm gece tetikte olmak adına gözlerini açık tutup onları soru yağmuruna tutan kızın sabaha karşı omzunda mışıl mışıl uyumasına gülmek istedi.
Peki nereye mi gidiyorlardı?
Ankara'ya. Çok kan kaybetsede umursamadı, bir süre dayanabilirdi.
Ayas kızı orada soruşturacaktı. Kendi hakkında birçok bilgiyi orada alacaktı ondan. Ardından ne olurdu bilmiyordu. Belki de kızı koruma görevini üstlenir ve onu da kendisiyle birlikte Hakkari Yüksekova'ya götürürdü onu.
Onu neden görev bölgesine götürmek istiyordu ki?
Ayas nefesini verdi ve tekrar camdan dışarı baktı. Ayeda ise her şeyden habersiz onun omzunda uyuya kaldı.
Kuntay ise Ayeda'nın omzunda uyurken burnuna dolan yasemin kokusuyla kendini mutlu hissediyordu. Yaseminler hep annesi gibi kokardı eskiden. Beş sene önce başına gelen olaydan sonra annesi bir daha hiç yasemin kokmamıştı. Oysa severdi Kuntay bir yasemin kokusunda uykuya dalmayı.
Ayeda ona annesi gibi hissettirmişti ve bunun mutluluğu vardı üzerinde.
Ön koltukta oturan Yiğit ile Kemal ise iki arkadaşının düşüncelerinden, hislerinden bir haber sohbet ediyorlardı. Türkü söylüyor, kendilerince eğleniyorlardı. Bir saat kalmıştı Ankara'ya.
"Sizce bir iz bulabilir miyiz komutanım?" Bunu soran Kemal'di.
"Bana şunu söyleme Kemal," dedi hızla Ayas. Sonra gözleriyle Ayeda'yı kontrol etti. "İsmimle konuşmak bu kızın yanındayken serbest."
"Emredersiniz."
"Ve sorunun cevabına gelirsek eğer bilmiyorum. İçimden bir ses cevabın evet olduğunu söylüyor ama her zaman hislerle hareket edemeyiz."
"Emredersiniz." Diye kendini tekrarladı Kemal.
Daha sonra sessizce devam ettiler bir süre yola. Yiğit ise gözünü birkaç dakika kızın üstüne dikse de bir şeyi farkedince duraksadı. "Ayas," dedi daha demin yapılan uyarıdan dolayı ona komutanım demek istemedi. "Ben deliriyorda olabilirim ama bir şey dikkatimi çekti."
"Söyle." Dedi Ayas anında Yiğit'e dönerek. Merak etmişti.
"Kız sürekli kolyesiyle oynuyor, uyurken bile."
"Stres altında hissettiği içindir." Diyerek mantıklı bir sebep sundu Kemal.
"Bende ilk başta öyle dedim ama şu an bir şey dikkatimi çekti." Dedi Yiğit ve ardından arkaya dönüp kolyeye uzandı. Ayas ise anında elini kaldırıp eline vurunca şok içinde komutanına baktı. "Ne oldu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL KOKAN HAYALLER
Mystery / ThrillerSahi büyümek neydi? Büyümek; Bir çocuk kırılganlığında kurulmuş hayaller, temizlenmesi gereken ruhlar, sönmesi gereken yangınlar ve umut adına yapılmış fedalardı. Öyleyse yangınlar, hayallerinden kurtulması gereken bir çocuğa mı aitti; yoksa umudun...