AİLE

142 9 11
                                    

13 Ocak 2023, Sınır.

Eskiden bir ailem vardı. Annem, ben ve babamdan oluşan küçük bir aile. Sıcak, sevgi dolu. Kimi zaman özlemle boğulsada her zaman güzel ve en az bir çiçek kadar ferah. Her şeyden önce mutlu. O yuva ilk darbesini annem öldüğünde almıştı. O günden sonra hiçbir şey iyi olmamışken ben babama sığınarak sanki iyiymiş gibi davranırdım. Belki de sığınacak tek liman babam olduğundandır bunca şeye uzun zamandır kör oluşum.

Bu hikayede belki de en suçsuz olan kişilerden biriside bendim. Yine de sanki ellerim kana bulanmış gibi hissetmeden edemiyordum. İçimde büyük bir endişe vardı, öylece kopup gidemezdi benden. Oysa insanlar çok meraklıydı onu benden çalmaya. Canlarının ne denli yanacağı, bunun bende bırakacağı etki bile belki de onları durdurmazdı.

Böyleydi hayat çünkü. Bazen bir şeylerin düzelmesi, birilerinin iyi olması için bazı insanlar gözden çıkarılmalı, değersizleştirilmeliydiler.

Ve Devin Kor Gökalp, belki de o insanların başını çekiyordu.

Ona haksızsın diyemezdim, ona o çorbayı neden içmedinde diyemezdim. Babam annemle bir aile kurmak istediği için onun annesini, çocukluğunu mahvetmişti... Ona nasıl kızabilirdim? Hakkım var mıydı gerçekten buna? Hiç sanmıyordum.

O çorbayı içmedi. Ben o çorbayı içeli üç dakika olmuştu ve o hala o çorbayı içmemişti. Gözlerimin içine bakıyordu öylece. Çaresizlik yüzüne vurmuştu. Bir uyuşturucu bağımlısı gibi bedenim titremeye başlamıştı. Ter içinde kalmıştım ve şimdiden nefesim yavaşlamaya başlamıştı. Ölüm ağır ağır üzerime çöküyordu.

"Sizden bir şey isteyebilir miyim?" Diye sordum zorlukla.

Gözlerini yumdu. "İste." Dedi.

"Eğer ben ölürsem," bir öksürük kaçtı dudaklarımdan. Yere yan bir şekilde devrilmiş, bacaklarımı kendime çekmiştim. Kollarım bacaklarımım etrafına sarılmış, dört büklüm yatıyordum yerde. Gözlerim onun üzerindeydi. "Beni alıp annemin yanına gömer misin?"

"Yaparım."

"Bilmiyorum fazla mı oluyorum ama sizden bir şey daha isteyebilir miyim?"

"İste."

"Ayas çok üzülür ben ölürsem," dediğimde gözlerini açıp bana baktı. "Ayas'a söyleyin, üzülmesin olur mu?" Zorla bir hıçkırık kaçtı boğazımdan. "Ölümüm onun suçu değil, o beni bu dünyada tüm kötülüklerden koruyabilecek kişi belki de. Ona böyle söyleyin."

"Büyük ihtimalle beni öldürecek." Dedi. "Ama yine de söylerim."

"Öyleyse ona bunun siz dahil kimsenin suçu olmadığını söyleyin lütfen," gözlerimi tavana çevirdim. "Olması gerekiyordu ve oldu."

"Eda," dedi mutsuzca. "Özür dilerim. Benim bir ailem var, onları düşünmem gerekiyor." Bende sizin ailenizim... Ya da boşverin, aile olmak için illa kan bağına gerek yok. Ben sizin hiçbir zaman aileniz olamayacağım.

"Size kızmıyorum. Haklısınız, sizin aileniz var. Buradan oldukça uzaktalar belki de. Benim bir ailem yok. Benim ölmem daha mantıklı." Artık sanki dayanacak gücüm kalmamıştı. Bir öksürük kaçtı boğazımdan ve ardından burnum kanadı. Kan burnumdan akıp dudağımda süzülürken tadını alabilmiştim.

"Böyle olsun istemezdim." Dedi gözleri yerdeyken. Ona bir şey söylemedim. Ben bir şey söylemezken kapı açıldı ve içeri babam girdi. Gözleri önce beni ve ardından karşımda oturan Kor'u buldu.

"Hala içmemişsin çorbanı," dedi yanımıza gelirken. "Cidden onu bu kadar mı önemsemiyorsun? Görüyor musun Eda, bana tercih ettiğin insanları görüyor musun kızım?" Gözlerimi yumdum. Sesini de duymak istemiyordum yüzünü de görmek istemiyordum. Keşke varlığı silinip gitseydi tamamen. Alt dudağımı dişledim. Kan tadı iyice sindi damağıma. Metalik o tadı iyice alabildim.

KÜL KOKAN HAYALLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin