20 Mayıs 2023, Ankara.
Kaybetmek hayatın bir parçasıydı. Tercihler gibi. İnsanlar tercihler yapar, kazanır; tercihler yapar, kaybederlerdi. Ve tüm hayat sadece bu düzen üzerinde ilerlerdi.
Kaybettiğim çok şey olmuştu. Hangi tercihlerin veya kimin tercihlerinin sonucu olan kayıplardı bunlar bilmiyorum. İlgilendiğim kısımda zaten kaybettiklerimdi.
Kaybettiklerimiz.
Ancak güzel olan şeylerde vardı. Kazandıklarım vardı. Ayas mesela. Hayatımın en kötü döneminde, her şeyimi kaybederken uzanıp beni oradan çıkarmıştı. Onu kazanmamı sağlamıştı. Abimi, ailemin küçük bir kısmını... Her şey Ayas'ı kazanmamla başlamıştı.
Ve hangi tercihimin ödülüydü bu bilmiyordum.
Tek bildiğim ben bu hikayenin köylü kızıydım ve Şövalyem benimleydi. Belki yaraları vardı, en az benimkiler kadar aşılması zor yaralar, ama biz birlikte iyileşmenin yollarını da bulurduk. Bulacaktık. Çünkü kazançlarımız, kayıplarımızdan daha fazlaydı.
Ayas'ın sarı saçlarını sevmeye devam ederken düşünce denizinin içinde boğuluyordum. Ancak umut vardı. Umut hâlâ oradaydı. "Uyudun mu?"
"Uyumadım." Dedi yorgun sesi. O gün o adamı öldürüp gelmişti. Saatlerce duşta durmuştu. Kapısında oturup çıkmasını beklemiş, bir an olsun kapısından ayrılmamıştım. Çıktığında ise ona sarılmış, öpmüş ve teselli etmiştim. Benden binlerce kez özür dilemişti ertesi sabah. Tatilimizi mahvettiğini söyleyip durmuştu. Önemi olmadığını idrak etmesini sağlamak zordu. Ondan sonraki günlerde onu toplamaya çalışmakta. İşe her gittiğinde büyük bir korku yaşıyor, sık sık Evren ve Kor'a yazarak bilgi edinmeye çalışıyordum. Ancak artık iyiydi. Birazda olsa bir şeyleri atlatmıştı sanki.
"Filmi sevmedin mi? Hiç sesin çıkmıyor." Şu anda onun evinde oturmuş birlikte film izliyorduk.
"Romantik komedi pek tercihim değil sanırım." Dedi sakince.
"İstemiyorsan izlemek zorunda değiliz demiştim."
Gözleri bana döndüğünde gözlerimin içine her zerremle onun her şeyiymişim gibi baktı. "Sen istiyorsan izlemek bana sadece lütuf olur demiştim bende."
"Ama sevmemişsin."
"Sen sevdiysen sorun yok." Bir saç tutamımı geriye atarken yanağımı öptü usulca. "Sevdin mi?"
"Sona doğru biraz sıkıldım ama olsun, sevdim sanırım." Yanağını okşadım. Yüzünü sevmek çok güzel hissettiriyordu bana.
"O zaman ortada sorun yok." Dedi yine oldukça sakin bir şekilde. Gözlerine her nasıl bakıyorsam, "İyiyim ben Eda." Diye eklemek zorunda kaldı.
"Bana bakma sen. Tabiki de iyisin." Yanağını öptüm. Kollarımı sıkıca sardım ona. Koltuk biraz küçük olduğu için bedenlerimiz zor sığıyordu. "Kokun uykumu getiriyor." Diye mırıldandım boynuna doğru.
"Uyu o zaman benimle." Eğilip saçlarımı öptü. Kısa bir sessizliğin ardından devam etti. "Kız istemeye ne kadar kaldı? Gün kavramı biraz kaydı bende yavrum, kusura bakma."
"Sorun değil. İki gün kaldı. 22 Mayısta geleceksiniz General ile."
"Artık gelmek ister mi emin değilim," dedi sessizce. "Her ne kadar adamın kendini yaktığını iddia etsekte o da içten içe onu öldürenin ben olduğumu biliyor."
"Gelmek isteyeceğine eminim. Hamit Albayın en yakın arkadaşıydı o. Can dostuydu. Seni yalnız bırakmak istemez."
"Umarım." Dedi saçlarımı bir kez daha öperken. "Hangi çiçeklerden alayım benim güzelime?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL KOKAN HAYALLER
Mystery / ThrillerSahi büyümek neydi? Büyümek; Bir çocuk kırılganlığında kurulmuş hayaller, temizlenmesi gereken ruhlar, sönmesi gereken yangınlar ve umut adına yapılmış fedalardı. Öyleyse yangınlar, hayallerinden kurtulması gereken bir çocuğa mı aitti; yoksa umudun...