İKİ MEZAR

74 6 0
                                    

21 Nisan 2023, Ankara.

Gözlerimi babamın mezarının üzerinde gezdirdim. Bir avuç toprağını aldım ve ardından geri bıraktım. Mezarına güzel çiçekler ekmişlerdi. Oysa ölümü böyle güzel çiçeklerle kutlamaları bana saçmalık gibi geliyordu. Benim babam ölmüştü, neyi kutluyorlardı ki?

Gözlerimi yumdum. "Seni özledim, koca adam." Bana cevap veremezdi. Artık veremezdi. O gün yanındaydım, o adamı fark etseydim babam bana cevap verirdi. Ama vermiyordu. "Özür dilerim, baba. Gerçekten sana laik bir evlat oldum mu bilmiyorum." Gözlerim hemen yanındaki mezara kaydı. Nigar Balsak. "Ona kavuştun, ha? Umarım orada seni üzmüyordur. O ne kadar seninke gurur duymasa da ben hep duydum, baba, bunu unutma. Seni çok seviyorum. Senin tek bir sözünün bendeki yerini bilseydin keşke."

Gözlerimi gökyüzüne çevirdim ve mezarının yanına tamamen oturdum. Başımı mezar taşına yasladım ve toprağını sevmeye devam ettim. "Sen, seni nasıl sevdiğimi bilseydin eğer gitmekten utanırdın baba. Seni sağ bırakmadılar ama bana. Ne yapacağım ben bununla bilmiyorum. Geriye bir Eda kaldı işte. Onu da kaybedersem ne yaparım?"

Kaybetmeyeceksin Evlat, derdi burada olsa.

"Eda için seninde canını çok sıktım, değil mi? Üzdüm seni. Bağırdım, çağırdım. Sevdiğim bir kişiyi daha kaybedeceğim diye ödüm kopuyordu, sana bağırmak istemedim. Özür dilerim." Gözyaşımı sildim hızla. "Dün senin istediğin gibi yeniden hayatıma başladım. Fetih amca bugün beni yanına çağırdı. Bir şekilde iyileşiyoruz hepimiz. Ancak öyle bir şey var ki," mezarının üzerine bıraktığım mektuplara baktım. "Ona baksam paramparça olurmuşum gibi hissediyorum baba."

Korkma Evlat, korkarak bir yerlere varamazsın, derdi şimdi. Gülümsedim bu sebepten ötürü. O sırada arkamdan adım sesleri işittim. Kızarmış gözlerimle arkama döndüğümde Eda ile karşılaştım. Hemen az gerisinde Kor kalçasını arabaya yaslamış bize bakıyordu.

Göz göze geldiğimizde başını hafif eğip selam verdi. Ardından geçip arabanın içine oturdu. Sanırım bizim için biraz alan tanıyacaktı. Buna sevindim. Eda'yı hep babamla tanıştırmak isterdim ama öyle birkaç dakika ile değil, otursun ve babamla saatlerce konuşsun isterdim. Babam Eda'yı sevsin, ona götürmem için beni hep teşvik etsin isterdim.

"Seni hep babamla tanıştırmak, uzun uzun konuşturmak isterdim. Bir sabah alayım ve akşama kadar üçümüz vakit geçirelim diye can atardım. Seni sevsin, kızı gibi görsün... Senin beni ne kadar mutlu ettiğini görüp mutlu olsun." Gözlerim yere indiğinde yanıma gelip oturdu ve uzanıp gözümden akan yaşı sildi. "Olmadı."

"Buradayım," dedi. "Bol bol, uzun uzun tanışalım. Buradayım ben Ayas, hâlâ bir şansımız var sevgilim."

Burnumu çektim. "Babama da bir gün portakal suyu sıkmalıydın." Dediğim anda gözlerini yumdu. "Ona sarılsan, portakal suyu ikram ederken kocaman gülümsesen seni anında benimserdi. Tanırım ben babamı, onun koca yüreğini. Seni sevdi zaten sevmesine de... Ne bileyim işte Eda, böyle olsun istemedim ben hiç. Zaten ben ne zaman bir sey istesem elime yüzüme bulaşır, istediğime pişman ederler beni. Bak, yine ettiler."

"Ayas," diyerek beni göğsüne çekti ve omzunda içli içli ağlarken sevdi beni. O an 26 yaşında bir adam değildim. Belki de sadece 6 yaşında bir çocuğa dönüştüm. "Seni çok seviyorum. Ben, babanla uzun uzun tanışayım isterdim. Belki ben onu tanımam ama istersen kendimi ona uzun uzun tanırabilirim. Sever beni gibi. Sen sever diyorsan kesin sever hatta."

"Sever." Dedim gülümseyerek. "Eda, babam sana mektup bırakmış."

Şaşırdı söylediğime. "Bana mı?"

KÜL KOKAN HAYALLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin