KÖYLÜ KIZI İLE ŞÖVALYE

147 11 1
                                    

31 Aralık 2022, Hatay.

Vazgeçmek kelimesi hep bir anlık olayların tescili sanırdım. Öyle değilmiş. Bir ömür tescilleniyormuş insanların üzerine. Önce annem gitti, hayat ondan vazgeçti. Sonra arkadaşlarım gitti, babam gitti. Her biri benden vazgeçti. Ardından hayallerim gitti, bana geri dönemez hâle geldiler. En son ise Ayas gitti. Annemden sonra her şey, herkes gitti. Dur dediklerim bile.

Ancak Kuntay gitmem dedi. Bunun için mutluyum. Evren beni hep abin olarak gör, dedi. Bunun içinde mutluyum. Çünkü herkes gitse de dostum var diyebileceğim iki adam geldi hayatıma. Nereye gidersem gideyim onların kardeşiymişim. Bu beni çok mutlu etti. Hep bir abim olsun, beni korusun ve sevsin isterdim. Şimdi iki abim vardı.

Evren ile konuşmuştuk bugün sabah, gelmişlerdi. Dün geceden beri karargâhta işleri olduğu için gelememişlerdi ama bugün akşam kesin geleceklerdi. Bugün yılbaşına girecektik, gelmezlerse hepsiyle çok fena küserdim. Bunu biliyorlardı ve bu yüzden beni yalnız bırakmayı göze alamadılar tabi. Behit eşini de getirecekmiş. Tanışmamı istiyormuş eşiyle. İçlerinde evli olan sadece oydu. Eşini çok merak etmiştim.

Şimdi ne mi yapıyordum?

Onlara yemek hazırlıyordum. Bugün Ayas'ta olacak ama ona rağmen ben moralimi bozmayacaktım. Güzel yemekler hazırlamak istiyordum. Evren hepsinin et yemeği tarzı şeyler sevdiğini söylemişti. Ben ise et yemeği yapmayı pek bilmiyordum. Sorun tam olarak burada başlıyor sanıyor olabilirsiniz ama hayır, sorun telefondaki kadının anlattığı hiçbir şeyi anlamamamda başlıyordu! Bu kadın başka bir dil kullanıyor olabilir miydi?

"Şimdi çığlık atacağım ama he!" Diye bağırdım canıma tak ettiğinde.

"Daha çok telefonu kıracak gibi duruyorsun." Ayas'ın sesiyle başımı çevirip ona baktım. Günlerdir onu göremiyordum. İçime bir mutluluk dolarken iç sesim yapmamam gerektiğini bağırıp duruyordu. Oysa gözlerine bakmak, iyi olduğunu kontrol etmek istiyordum. Her şeyden öte ona sımsıkı sarılmak geliyordu içimden. Oysa hayatınızdan çıkmış birisine sarılmazdınız...

Benim urganım sensin, dedikten sonra nasıl sarılayım Balsak? Kollarımı boynuna sarsam boğulacakmışsın gibi bir his doğurdun içimde, uzandı kalbimi parçaladı.

"Bir merhabayı bile mi haketmiyorum?" Diye sordu başını yana eğip dudak büzerek.

"Merhaba." Sesim oldukça güçsüz çıkmıştı. Bunun için kendime lanet okudum. Birazdan kalbime pençesini saplayacak yırtıcıya kalbimi emanet etmek gibi bir şeydi bu.

"Merhaba," durduğu yerden bana doğru yaklaştı ve arkama geçti. Ne yaptığını anlamak ister gibi suratına baktım. "Etleri daha küçük doğraman gerekiyor," uzanıp bıçağın olduğu elimi tuttu ve bir eti kesti. Sanki birlikte yapmışız gibi duruyordu. "İşte böyle." Nefesini kulağımın arkasında hissettiğimde kalbim ekseninden fırladı ve boşlukta kayboldu.

Hiçbir şey söyleyemedim. Ağzımı açıp konuşursam gitmesini isterdim ondan, oysa kalmasını istiyordum. Yine de konuşsam kal diyecek kadar gurursuz değildim. Susmak, kalıp gitmek arasındaki kararı ona verdirtmek daha mantıklıydı.

Yırtıcım biraz daha sokuldu bana. "Mutfakta seni bulmayı özlemişim Eda," dediğinde gözlerimi yumdum. Neydi bu his? Bana tam olarak ne yapıyordu şu anda? "Kokunu, uyanınca kızaran yanaklarını, gülümsemeni... Gülüşüne henüz kavuşmuş değilim ya orası ayrı konu."

"Giden birisine göre fazla cesur laflar bunlar." Dedim. "Ağlattıktan sonra gül demek kolay tabi."

"Haklısın." Alnını omzuma koyduktan sonra bir süre durdu öyle. Haklı olmak istemiyordum. Haklı olmak canımı yakıyordu. "Şu gece bir bitsin, sana bir haberim var."

KÜL KOKAN HAYALLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin