KORKU

240 14 2
                                    

17 Aralık 2022, Hatay.

Saat gece on ikiyi geçmişti. Ayas'ın odasından kovulalı saniyeler bile olmamıştı. Burada güvende olduğumu düşünürken sadece onun odasından kovulduktan saniyeler sonucunda karşımda dikilen şey belanın ta kendisiydi. Karşımda son zamanlarda hayatımda büyük dertlerden birisi duruyordu.

İhsan Ayan.

Gerçi neden şaşırıyordum ki?

Ben hep bir dert edinir ve onunla yaşarım. Sonra çözüm arar, aradığımı bulamaz ve ilk kendi hayallerimden vazgeçerim. Oysa ben hayal kurmayı çok seviyorum. İnsan çaresiz kaldığında ilk hayallerinden vazgeçermiş, sayamadığım kadar fazla hayalden vazgeçtiğimde anladım.

Ve en sonuncusunun sebebi karşımda duruyordu. Beni mesleğimden, hayallerimden eden adam tam karşımda duruyordu. Gözleri hedefine kitlenmiş bir avcı'dan farksız değildi. Ve tam üzerimde geziniyordu. "Merhaba."

"Sen," dedim ve korkuyla bir adım geriye ilerledim. "Senin ne işin var burada?"

"Senin için geldim." Dedi omuz silkerek.

"Ben," şaşkınca baktım suratına. "Ben seninle hiçbir yere gelmiyorum! Bak üst katta Ayas var, sana yapabileceklerini tahmin bile edemezsin!"

"Evine girdiğimi ruhu bile duymadı." Dedi pişkin bir şekilde gülerek. Bu konuda haklıydı. Adamın ruhu bile duymamıştı. Yukarıda duş alıyordu ve benim burada canım tehlikedeydi.

"Yaklaşma çığlık atarım!" Dediğimde beni asla dinlemedi. Tam çığlık atmak için ağzımı araladığımda ağzımı kapattı hızla.

"Bak," dedi. "Dışarıda tam on beş adamım var. Eğer sevgiline seslenirsen onu gebertmem saniyelerimi alır, duydun mu?" Yapardı. Ayas tek başınaydı ve bir anda hiç beklemediğinde ona zarar verebilirlerdi. Sessizliğim onu mutlu etmiş olacak ki belinden çıkardığı silahı kafama dayadıktan sonra elini ağzımdan çekti. "Güzel. Hadi yürü şimdi!" Dediğini yaparak ilerledim.

Kapıdan çıkarken korkudan ayaklarım titriyordu neredeyse. "Nereye götürüyorsun beni?"

"Sus ve yürü," dedi gülerek. "Seni babacığına kavuşturacağım."

Adımlarım anında durdu. "Ne?"

"Önce senin yüzünden başıma gelenlerin hesabını vereceksin," dedi beni arkamdan ittirerek tekrar yürümemi sağladı. "Daha sonra babanın yanına gideceksin."

"O," derken sesimin titremesine bir türlü engel olamadım. "Nerede?"

Güldü. "Cehennemde."

Beni bir kez daha ittirdiğinde çıplak ayakla merdivenleri inmeye başladım. Bir yandan da Ayas'ın hiçbir şey duymaması için adeta yalvarıyordum. Bu heriflerin şakası yoktu ve ben, onun başına yeterince bela olmuştum. Canından olmasına da sebep olmak istemiyordum.

Gözyaşlarım gözlerimi terk ederken korkudan gerçek anlamda titriyordum. Ne Kuntay ne de Evren, ikisi de duymadı. Aynı Ayas gibi. Ben öylece gidiyordum ve ruhları bile duymuyordu.

"Cehennemde derken?" Dedim yine. Beynimin içiyle baş başa kalmak istemiyordum.

"Suriye'de." Dedi. "Orada benim tutsağım olarak tutuyor. Seni ona kavuşturduktan sonra ikinizinde kafasına sıkacağım. Ama önce sebep olduklarınızın hesabını vereceksiniz. Özellikle de sen. Yazık babana cidden. Senin gibi bir kızı var maalesef. Sırf bu yüzden bile yazık, senin yüzünden ölecek olması ne acı."

Senin yüzünden ölecek olması ne acı. Burnumu çektim acıyla. Gerçekten bir kez daha bana Ayeda olduğumu hatırlattı bu adam.

Canım çok acıyordu. Ben adım adım ölüme gidiyordum ve kimse beni kurtarmıyordu. Ben ölüme kendimle birlikte babamı da sürüklüyordum. Belki de onunla birlikte ölmek büyük bir zulüm olacaktı bana.

KÜL KOKAN HAYALLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin