19 Ocak 2023, Sınır.
Üç kelime. Sadece üç kelime. Daha demin dudaklarımdan firar eden şey sadece üç kelimeydi.
Evren Beyazıt vuruldu.
Canımı yakan çok fazla şey yaşamıştım bu hayatta. Ve bu üç kelime bir yenisi olarak eklenmişti listeye. Evren, bir süredir ilgi alanımda bulunan kidemli başçavuş. Şu an hemen kollarımın arasında kanlar içinde yatıyordu.
"Ülkü!" Kor'un korku dolu sesini duydum. O sırada üzerimize açılan ateşlerin bir önemi yoktu sanki. "Bana ses ver!"
Gözlerim dolduğunda Evrenin göğsmde olan yüzüne baktım. Bana ateş edilen kurşunun önüne atlamış ve üzerime, kucağıma devrilmişti.
"Kor," dedim titreyen sesimle. "Evren vuruldu." Kuntay ile Yasemin hızla bizi bir kayanın arkasına çekmiş ve adamlarla çatışmaya başlamışlardı. Koca bir kayanın ardından küçücük ellerimle onun yarasına baskı uyguluyordum. Bu pozisyonda sanki birbirimize sarılıyormuşuz gibi duruyorduk.
"Sakin ol. Bende kal, Ülkü. Bana nerede olduğunuzu söyle."
"Sizin bulunduğunuz bölgeden altı veya yedi kilometre ileriye yürüdük."
"Hangi tarafa doğru?"
"Doğu." Dedim. "Ben onun yarasını koruyorum ama gözleri kapalı. Kor, o vuruldu. Ölecek mi?"
"Sakin ol. Geliyoruz! Yarada ki kanamayı azalt. Bekleyin bizi!"
"Acele et lütfen." Derken yanaklarımdan yaşlar akıyordu.
"Sakin ol, geliyoruz." Dedi. Daha sonra telsizi kenara koydum ve Evrene dönüp yüzüne dokundum.
"Evren," dediğimde gözlerini zorla açtı. "Ülkü," diye mırıldandı. Bana genelde ismimle seslendiği olmazdı. Üsteğmenim der dururdu sadece. Burnumu çektim. "İyi olacaksın."
"Ağlama," dediğinde sesi oldukça yorgun çıkıyordu. Ağlama dediği an sanki bunu dememesi gerekiyormuş gibi daha çok aktı yaşlar gözlerimden. "Ağlamak sana hiç yakışmıyormuş."
"Ölmezsen ağlamam." Dedim burnumu çekerek. "Dayan lütfen. Seni buradan çıkarmanın bir yolunu bulacağım."
"Ölmek gibi bir niyetim yok, merak etme." Dedi ama çoktan gücünü yitiriyordu bile. "Yara tam olarak nerede?"
"Sırtında, omzunun biraz altında." Diye fısıldadım. "Sol tarafın olsa kalbine denk geliyordu. Öylece önüme atlamaman gerekirdi!"
"Seni solundan vuracaklardı, benim kurtulma şansım vardı." Gülerek burnunu çekti. Nasıl gülebilirlerdi. Üstelik beni solumdan vurmuşlardı.
"Ölümün sağı solu mu olur aptal herif!" Diye bağırdım. Burnumu çektim ardından. Bir burnum eksikti gerçekten.
"Doğru, olmuyor."
"Konuşma artık."
"Ölmeyeceğim." Dedi gözlerime alttan alttan bakarken. Ela gözleri kahvelerime tutunmuştu resmen. "Ağlama."
"Senin için ağlamıyorum. Yani senin için ağlıyorum ama sensin diye değil." Yaptığım açıklama onu gülümsetti. "Neye gülüyorsun?"
"Öylesine."
"Değil."
"Ne?"
"Hiçbir şey öylesine değil." Dedim tekrar. Gözleri kapandı birkaç saniyeliğine.
"Ölesiye mi peki?" Dediğinde ne demek istediğini anlamadım. "Gözyaşların." Dedi çatılan kaşlarıma bakarak tebessüm ederken. "Gözyaşların adam öldürürmüş gibi. Öylesine değil, ölesiye gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL KOKAN HAYALLER
Mystery / ThrillerSahi büyümek neydi? Büyümek; Bir çocuk kırılganlığında kurulmuş hayaller, temizlenmesi gereken ruhlar, sönmesi gereken yangınlar ve umut adına yapılmış fedalardı. Öyleyse yangınlar, hayallerinden kurtulması gereken bir çocuğa mı aitti; yoksa umudun...