20 Nisan 2023, Ankara.
Kaybetmek. Kaybetmek, hayatın bir sitemi gibiydi. Bu sitem kocaman oldu uzandı bizi yerle bir etti. Aylarca bu sitemin altında ezildim durdum. Onunla beraberdi bu elbette.
Kor, babamı öldürdüğünde, ki onun babamı cayır cayır yaktığını Kor ve Ayas konuşurken tesadüfen öğrenmiştim, bile bu kadar acı çekmemiştim. Ayas babası tarafından gerçekten seviliyor ve bu sevginin belki de kat ve katını hissediyordu. Babasına düşkün bir çocuk, bir genç ve bir adam olmuştu. Yetmişine dahi gelse bu böyle olacaktı.
Tek fark artık babası yanında olmayacaktı. İki aydır olduğu gibi...
Hamit Barça Balsak şehit olmuştu.
Bunu söylemek kolay gelebilirdi ama değildi. Üstelik Ayas gün geçtikçe nefret ve acıyla kavrulurken hiç kolay değildi. O, her yerde babasının katilini aramıştı. Sonra o adamı bir enkazın altından çıkardıklarında deliye dönmüştü. Önce onun tedavisi için her şeyi yapmış ve ardından onu kendi elleriyle öldürmüştü. Acı çektirerek, işkencelerle. Yine de bir işe yaramamıştı. Hissettiği hiçbir şey dinmemişti. Ve bu sürede belki de en uzak durduğu kişi bendim.
İki aydır onunla kalıyordum. Tuğrul dayım bana kendi soyadını vermiş, babamın soyadından beni kurtarmıştı. Ayeda Gökalp olmuştum. Ancak bu mutlu haberi sevgilime veremeden onun kaybı ile yüzleşmek zorunda kalmıştım. Soyadım değişse de, onları ailem olarak bilsem de hiçbirini dinlememiş ve Ayas'ın beni defalarca kovmasına rağmen hiç sevdiğim adamın yanından ayrılmamıştım.
Öfkeliydi ve o adamı öldürene kadar eve doğru düzgün gelmemişti bile. Bu tam 16 güne tekabül ediyordu. O 16 günün ardından eve gelse de benden uzak durmuştu. Bir ay sonra yemek yemeye başlamıştı ancak. Ve tüm bu süre içerisinde alkol sebebiyle beş kere hastanelik olması işleri daha da zorlaştırıyordu.
Alkolü bırakması için ona yalvardığım günden beri içmiyordu. En azından bu konuda beni üzmemek istemesi beni mutlu etmişti. Sabırla iyileşmesini bekliyordum ki şu günlerde tekrar benimle yakın olması da iyiye işaretti. Üç kez Kor tarafından beni üzdüğü için hırpalanmıştı üstelik. Öfkeyle beni terk etmesini beklemiştim her seferinde ama o beni defalarca kovmasına rağmen gelip kucağımda ağlamıştı. Ertesi günü tekrar aynı soğukluğa dönmesini saymazsak beni bir nebze de olsun ilişkimiz açısından rahatlatmıştı.
Şimdi ise 20 Nisan sabahındaydık. Ayas hareketleri sebebiyle General Fetih Beyazıt tarafından iki hafta kadar askeriyeden uzaklaştırılmıştı. Ve yarın bunun son günüydü. Onun kendini toplamak için bolca zamanı olmuştu.
Üst katta duş alıyordu. Ben ise sofrayı kurmuştum. Ekstra olarak ona portakal suyu sıkıyordum. Sürekli zihnimde dönen şeyler beni bile yorarken sevgilim ne haldeydi kim bilir. Zihnini bana açmıyor oluşu beni üzüyordu ama en azından artık benimle konuşuyordu.
Bir keresinde bana, "Benim en çok sevdiklerim gidiyor benden," demişti ve şöyle devam etmişti: "Üstelik bu öyle basit bir gitme eylemi bile değil, Eda. Sende git. Ölesiye değil ama, öylece git. Senin arkanda kalan ben olayım ama sen bu süreçte nefes al istiyorum." Beni kendinden deli gibi uzaklaştırma sebebide buydu zaten. Beni kaybetmekten korkuyor, bu sebeple uzak duruyordu benden.
"Dudaklarını büzmüş ne düşünüyor öyle?" Ayas'ın sesiyle portakal suyunu boşalttığım sürahiyle ona döndüm. Altında lacivert bir eşofman altı vardı ama üstünde bir şey yoktu. Saçının ıslaklığı buradan belli oluyordu.
"Öylesine."
Gözleri elime döndü ve portakal suyuna baktı. "Ayeda," derken nefesini verdi.
"Birlikte portakal suyu içelim mi?" Dedim neşeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL KOKAN HAYALLER
Mystery / ThrillerSahi büyümek neydi? Büyümek; Bir çocuk kırılganlığında kurulmuş hayaller, temizlenmesi gereken ruhlar, sönmesi gereken yangınlar ve umut adına yapılmış fedalardı. Öyleyse yangınlar, hayallerinden kurtulması gereken bir çocuğa mı aitti; yoksa umudun...