BÖLÜM 14
NEFES
"Tüm dengelerim bozulmuştu sanki... Sanki etrafıma yalnızlığı alan, kendimi görünmez duvarlarla kaplayıp, insanlara karşı kapatan ben değilmişim gibi hızla ona doğru çekilmem hayatın bana oynadığı büyük oyunlarından biri gibiydi... Ne yapmam gerektiğini bilemeden hızla ona doğru çekilirken, onsuz kaldığım her anın acısını ruhumdan çıkarıyordum. Karanlığı seven yanım şimdi onun sıcağıyla aydınlığa kavuşurken 'oh olsun sana' diyordu... Neden? Neden böyle hissediyordum ki? Saatler geçmiyordu, günler geçmiyordu... Onu gördüğüm o kısacık anlar bile yetmiyordu bana... Dile getiremediğim, getirmeye korktuğum o kadar çok duygum vardı ki... Biri firar edecek olsa kalbimden dışarı ödüm kopuyordu... Ondan korkuyordum ama bu halimle bile onsuz kalmaktan daha çok korkuyordum. Dedim ya dengelerim bozuldu diye, gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum... Yalnızlığımın ortasına gelip oturmuştu... Gözleri bitirmişti soğukluğu... Kapalı birer kutu olan zihnim, kalbim onu gördüğü an sabah sefası gibi yapraklarını aça aça ona bakıyor, gözlerim buzdan camlarını kırıp benim bile bilmediğim bir sıcaklıkla bakıyordu. Onu gördüğüm her anda yeniden doğuyordum... Daha sıcak, daha güzel hissediyordum kendimi... Ama korkuyordum da... Ben böyle değildim ki... Böyle hissetmeye hiç alışık değildim... Sudan çıkmış balık gibi yanında duruyor, onun bana dokunmasına, öpmesine, beni yönlendirmesine izin veriyordum... Kocaman gövdesine alıp beni sarmasına, saçlarımı koklayıp öpmesine ve derin derin gözlerimin içine bakıp beni mahvetmesine, ruhumu talan edip, orada sakladığım beni çıkarmasına izin veriyordum... Ama seviyordum da... Deli gibi korkuyor olsam da kalbimin pır pır etmesini, karnımın kasılmasını, onu gördüğümde hissettiklerimi buna rağmen bana ayrıca hissettirdiği her şeyi seviyordum da... Her şeye rağmen dengesiz ruh hallerimi sevemiyordum..."
Genç kız, üzerini giyinip odasından çıktığında kendisini beklemekte olan arkadaşına gülümseyip yanına gitti. "Çok bekletmedim umarım?" diye sorarak annesinin bırakmış olduğu un kurabiyesinden alıp ağzına attığında, uzun sarı saçlarını omzunun üzerinde toplayan Ebru da çayından bir yudum alıp gülümsemişti. "Hayır canım, biz de Talu Teyze ile konuşuyorduk"
"Anıl ile nikâh masasına oturmaları gerektiğini konuşuyorduk" diyen annesine bakan Nefes, tek kaşını havaya kaldırdığında "Önce bir aileler tanışsın da nikâh en kolay iş" dedi. Dudaklarına bulaşan un lekesini, tabağının kenarına bırakılmış olan peçeteye sildi. Ebru'nun konuşmadığını görüp, bu konunun kapatılması gerektiğini düşünürken annesi oturduğu yerden ayağa kalkıp "Peki o halde, ben mutfaktayım" diyerek yanlarından ayrıldıktan sonra Ebru, hızla Nefes'e dönüp ellerini tuttu "Bana her şeyi anlatmanı istiyorum güzelim!" dedi heyecanla "En ince ayrıntısına kadar!"
Nefes "Neyi anlatacakmışım ki?"
Ebru "Ah, bana maval okuma Nefes! Şu haftalardır görüştüğün Ateş denilen adamı elbette! Senem, bir şeyler anlattı ama ben senden duymak istiyorum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HATTA AŞK VAR (ESMER SERİSİ -5)
Lãng mạnÜzerine giymiş olduğu ince askılı, krem rengindeki yazlık elbisesiyle bahar gibi temiz ve cıvıl cıvıldı Nefes... Etrafındaki insanlarla konuşup, gülümserken onu izlemek en güzel görüntüyken kıskanç kalbimin beni ele geçiren tarafı tarifi imkansız bi...