Bölüm 29

94 17 0
                                    

BÖLÜM 29

"Eğer benim yanıma taşınırsan sana CENNETİ altın bir tabakta sunarım.Kendimle birlikte elbet..."

-JUDİTH MCNAUGHT/ CENNET-

Bölüm şarkımız : Nickelback / Far away

Yemeğin ardından soluğu iskelede almıştı genç kız. Bacaklarını aşağı sarkıtmış, öylece lacivert denizi izliyordu. Kokusunu içine çekip dururken, buranın kendisine huzur verdiğini hissediyordu. Kucağında birleştirdiği ellerine bakarken yanına gelen Senem'e çevirdi bakışlarını aniden "Bir şey mi oldu?"

Senem, elindeki portakal suyunu kıza uzatıp yanına otururken "Yok" dedi. Nefes, gülümseyerek kıza omzuyla vururken Senem elinden tutarak ellerini kenetledi "Poyraz, bugün biriyle tanıştığından bahsetti"

Nefes, uzun zamandır ilk defa içten gülümseyerek baktı arkadaşının gözlerine "Uydurmuş. Tanışmadım sadece yardım etti" derken gülümsemesi bütün yüzüne yayılmıştı. Senem de ona da eşlik ederken Nefes durularak içini çekti. Denizin ona vermiş olduğu huzurla bir kez daha gülümsedi ardından acı içerisinde inledi. Ellerini karnının üzerine bastırıp öne doğru eğilirken, dudaklarından kendisinin bile adını koyamayacağı bir çığlık dökülmüştü. Hissettiği acı o kadar fazlaydı ki canının ardı ardına yanıyor olduğuna inanası gelmiyordu. Yanı başında oturmakta olan Senem "Nefes, iyi misin?" diye endişeyle sorup ardından "Poyraz!" diye bağırırken genç kız Senem'in elinden tutup, ayağa kalkmıştı. Abisi gelmeden, hızlı adımlarla kendisini Portofino'ya atarken, sesi duyup yanına gelmek üzere olan Poyraz, kardeşinin sendelediğini görüp, onu yakalamış, hemen sonrasında da Nefes bayılmıştı.

Genç kız, abisinin kucağında başını omzuna dayamış kendisine gelmeye çalışırken "Nefes!" diye bağıran abisinin sesiyle gözlerini aralamaya çalışıyordu.

"Beni korkutuyorsun ağabeycim, neyin var?"

Poyraz'ın elleri yüzünü sevip, okşarken ılık nefesi tenini ısıtıyordu.

"Ambulans çağıralım mı?" diye soran Özge'nin sesiyle acı içerisinde inleyerek başını iki yana sallayan genç kız, güç bela doğrulup "Su..." dedi. İçinin acısı hala yerli yerinde dururken tek istediği, su olmuştu. Emrah abisinin verdiği su bardağını titreyen ellerinin arasına alıp, dudağına götürürken Ateş askeriyeye yapılan ani saldırıyla irkilmiş ve cehennemin ortasında kalakalmıştı...

*****

Merkez de yaşanan çatışmalardan sonra protesto gösterileri hız kazanmıştı. Pek çok parti binası yakılıp, yıkılırken halk tepkisini göstermek için birlik olmuş ancak araya giren birkaç provokatör işleri çığırından çıkarmıştı. Yavuz, çıkan kargaşada askerlere kesin emirler veriyor ve kendilerine çekilen her silaha acımamalarını söylüyordu. Ateş ise deli gibi oradan oraya koşturuyor, elinde silahı, onlara saldıranları alaşağı ediyordu. "Çocukları koruyun! Allahın belaları!" diye bağıran Yahya komutanlarının peşinden giderken sağ kışlanın güvenliğinin sağlandığından emin olan Ateş; arkasını döndüğü vakit Yavuz'a doğrultulmuş silahı görmüş ve koşarak "Yavuz!" diye feryat etmişti.

Yumruklarını konuşturan arkadaşı, Ateş'in sesini duymasıyla dişlerini sıkarak arkasına dönmüştü. Yüzüne doğrultulan silah birden yön değiştirip, Ateş'e doğrulurken, gecenin karanlığında çıkan kurşun sesi geriye Yavuz'un bağırışlarıyla birlikte mahşer yerine çevirmişti alanı...

"Ateş!"

Elindeki silahı kılıfına yerleştirip, yerde yatmakta olan arkadaşının başına koşarken "Yiğit! Yahya!" diye bağırıyordu bir yandan. Dizlerinin üzerine çöküp, Ateş'i tokatlarken, bakışları yerde yatmakta olan diğer adama kaymıştı. Arkadaşını vuran adama... Silahını kılıfından çıkarıp, adama doğrulturken "Ya sen ölürsün ya da seni ben öldürürüm!" diye tıslıyordu. Adamın, irileşen gözbebekleri duydukları karşısında korkusunu gizleyemezken duyulan sesle Yavuz bakışlarını az ileriye çevirdi. Yiğit Astsubay'ın tek el ateş etmesiyle adam oracıkta ölüvermişti. Yavuz, titreyen ellerini arkadaşının göğsünde dolaştırmaktan vazgeçmiş, dizlerinin üzerinde oturuyordu. Ağlamalı mıydı?

HATTA AŞK VAR (ESMER SERİSİ -5)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin