Bölüm 8

125 17 0
                                    

8

Ateş, iki haftadır İstanbul'da olmanın vermiş olduğu sıkıntıyla görevde olduğu süre boyunca askerlere cehennem azabı yaşatmış ve kaybolan telefonunu bulmaları için Ankara'da ki askeriyeyi birbirine katmıştı. Elindeki telefonu kapatıp cebine koyan Ateş kendisine doğru gelmekte olan Yavuz'a anlamayan gözlerle baktı ve "Ne oluyor?" bakışı attı.

Yavuz, sonunda Ateş'in yanına geldiğinde arkadaşının hoşuna gidecek bazı şeyler bulmuştu.

Yavuz "Ne haber ağabey?"

Ateş, Yavuz'un taklidini yaparak ona ters bir bakış atmış ve "Ne haber mi? Nasıl olduğumu söyleyeyim bir hafta sürmesi gereken eğitim kampı bir aya uzatıldı ve ben bu lanet şehirde kapana kısılmış gibi hissediyorum kendimi!" dedi.

Yavuz, elindeki belgeleri Ateş'e vererek sırıtmaya devam etti ve Ateş'in belgeleri okumasını bekledi kendisinden emin bir şekilde.

Ateş "Bunlar ne?"

Yavuz "Benden Nefes Altun'u araştırmamı istemiştin!"

Ateş'in gözleri birden iki hafta öncesine gitti ve kendindeki hareketliliğe şaştı.

Ateş "Ne buldun?"

Yavuz "Pek fazla bir şey değil!"

Ateş, belgeleri karıştırırken başını kaldırıp şüpheli bakışlarla arkadaşına baktı "Nasıl yani,ne demek bu?" diye sordu.

Yavuz "Nerede oturduğu, nerede okuduğu, ailesinin işi, kaç kardeş olduğu filan hepsi bu belgeler de açık açık yazıyor ama..!"

Ateş "Ama?"

Yavuz "Ama kiminle konuştuğunu ya da son zamanlar da kimle mesajlaştığını bulamadık!"

Ateş "Bu ne demek!"

Yavuz "Telefon numarasına ulaşamıyoruz demek!"

Ateş "Nasıl olur ağabey yani bu kız telefon kullanıyor olmalı değil mi? Kızılderililer gibi duman yoluyla anlaştığını sanmıyorum."

Yavuz "Hala araştırıyorum ağabey!"

Ateş "Ne olursa olsun rehberindeki herkesi öğrenmeliyim beni anladın mı?" Dedi ve arkasını dönüp onu bekleyen mutluluğa doğru yürümeye başladı.

Yavuz "Nereye?"

Ateş, yarı tebessümle "Nefes almaya!" dedi ve arabasına binip Nefes'in çalıştığı yere doğru yola çıktı.

Yavuz,onun arkasından bakarken iç geçirerek başını salladı ve "Onun kimin kardeşi olduğunu söylememe izin verseydin komutan" dediğinde sıkıntıyla kaşlarını çatmıştı.

Nefes, metrobüsten inip insanların arasından zor da olsa çıkmayı başarmış ve çalıştığı hastanenin önüne gelmişti. Önüne çıkan arabadan kıl payı kurtulan Nefes derin bir "Oh" çekmiş ve valelerle konuşmuştu. Tam içeri girecekken hastanenin sadece yöneticilere ait olan arabaların park edilmesine izin verilen yerinde Siyah Audi A4 06 plakalı bir araba görünce kalbi küt küt atmaya başlamış, sanki o oradaymış gibi heyecandan kıpkırmızı olmuştu. Bir süre daha arabayı izledikten sonra kendine gelen Nefes kendi kendine "Yok artık daha neler"demişti.Ve arkasını dönüp hastaneden içeri adımını attığı anda tesadüf adıını verdiği bu şeyin artık onun kaderi olduğundan habersiz çalıştığı kata doğru dahası onu bekleyen Ateş'e doğru yürümeye devam ediyordu.

Nefes, çalıştığı odasına girip çantasını ve ceketini asınca doğru masasına gidip telefonunu eline almıştı. Kafeteryayı arayarak kendisine sütlü bir kahve isteyen genç kız abisinin uğraşmakta olduğu 'Altuğlu meselesini' düşünmeye başlamıştı. Koltuğuna oturup başını arkaya atan Nefes "Of kim bilir bugün hangi türden insanlarla uğraşacağım" diyerek masasının üzerinde duran ajandayı alıp bugün kü programına göz gezdirmeye başlamıştı.Telefonun çalmasıyla irkilen Nefes telefonu kulağına yaklaştırıp cevapladığında "Tamam geliyorum" deyip telefonu kapadı ve Ateş'e doğru yürümeye başladı.

HATTA AŞK VAR (ESMER SERİSİ -5)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin