BÖLÜM 40 / FİNAL
NEFES
"Nikâh tarihini tam da Ateş'in dediği gibi bir gün sonraya almıştık. Ateş'in, sert bakışları haşin tavırları zavallı memurlara zor anlar yaşatsa da Ateş'in özel durumuyla birlikte bu mesele de çözülmüştü. Akşam ki partiden önce Senem, yarın evleneceğimi duyunca çıldırmış telefon da Ateş'e demediğini bırakmadıktan sonra beni arayıp eşyalarımı toparlayacağını söylemişti. Bizse Ateş ile birlikte bir markete girmiş mutfak alışverişini yapıyorduk. Elimizde kocaman bir araba reyon reyon dolaşırken gülmekten kendimi alamıyordum. Tamam, yemek yapabiliyordum ama artık evli olup eşime yemek yapacağımı hiç düşünmemiştim şimdiye kadar! Ateş, bir kolunu omzuma atmış sahilde yürür gibi aheste aheste yürüyordu. Ona sırasıyla almamız gerekenleri söyledikten sonra marketten tam anlamıyla bir buçuk saatte çıkabilmiştik. Elindeki poşetleri arabanın bagajına koyarken, telefonum çalmaya başladı. Senem'di.
"Efendim?" diyerek telefonu açtığım sırada "Kapının önündeyiz!" diye bağırdı. Hangi kapının diyemeden, telefon suratıma kapanınca kaşlarımı kaldırarak ekrana baktım. Bana gerçekten kızmış olmalıydı. Ateş, yanıma gelip yolcu kapısını açarken "Buna gerek yok" diye söylendim. Tek kaşını havaya kaldırıp, güneş gözlüğünü gözüne geçirmeden hemen önce bana 'sen öyle san' bakışı atarak göz kırptı. Oturduğum koltukta emniyet kemerimi takarken kapımı kapatıp, arabanın etrafından dolaştı ve sürücü koltuğundaki yerini alırken, yarın gerçekten benim evim diyebileceğim evimize doğru yola çıktık."
***
Kapının önüne geldiklerinde Nefes'in dikkatini çeken ilk şey koliler olmuştu. Kaşlarını çatıp, arabadan apar topar çıktığında Ateş bir süre onu izlemiş ardından bagaja yönelmişti. Genç kız, elindeki anahtarla kapıyı açıp kolileri ayağıyla içeri ittirirken "Bunları burada bırakıp gittiğine inanamıyorum!" diye söyleniyordu. "Bana bırak!" diyen Ateş elindeki poşetleri salonun ortasına bırakıp kızı içeriye çekti. Eğilip kolileri içeri taşırken, hepsini yan yana dizip kapıyı kapattı. Nefes, önce mutfağı halletmeleri gerektiğini söyleyerek genç adamı çekiştirirken Ateş bir kez daha eğilip kalkmak zorunda kalmıştı.
Elinde havuçla yatak odasına doğru koştururken heyecanlıydı. Senem, eşyalarının çoğunu koymamıştı. Eline aldığı beyaz bluzu gardırobun sol tarafına asarken "Kitaplarımı getirmek zorundayız" dedi "Belki birkaç tanesini evde bırakabilirim"
"Neden?" Ateş, maket bıçağıyla kolileri açıyordu.
"Şey, sen Ankara'ya gittiğinde büyük ihtimal ben annemlerde kalırım" dedi Nefes yerinde zıplarken "Burada tek kalmama izin vermezler"
Ateş, başını kaldırıp kıza baktı. "Seni tek bırakmam ben de" dedi "Benimle gelirsin!"
"Gittiğin her yere mi?" diye sordu Nefes.
"Gittiğim her yere! Benimle, olur mu?"
"Şey, normal şartlarda yaşıyor olsaydık belki olurdu ama değiliz!"
Ateş, doğrulup kıza baktı. "Neden?"
Nefes, derin bir nefes alarak gardırobun kapısını kapadı. Ellerini birbirine sürtüp, diğer kutuya doğru yürürken "Çünkü ben hala öğrenciyim. Bir okulum var, maalesef" diye söylendi. Eğilip iç çamaşırlarını eline alırken doğrulup Ateş'e baktı "İnan bana burada tek kalmam benim açımdan sorun değil ama öğrendikleri an onlarla kalmamı daha doğru bulacaklar. Hem zamanla aileye alıştıkça sen de bunun gerekli olduğuna inanacaksın!" dedi. Ateş, hala düz bir ifadeyle kızın suratına bakıyordu. Bu fikirden hoşlanmamıştı. "Baban bu yüzden mi Gül Konağı'nda yaşamamızı teklif etti?" diye sordu. Nefes, şaşkınlıkla ona bakınca "Elbette hayır" dedi "O sana blöf yapıyordu sadece"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HATTA AŞK VAR (ESMER SERİSİ -5)
RomanceÜzerine giymiş olduğu ince askılı, krem rengindeki yazlık elbisesiyle bahar gibi temiz ve cıvıl cıvıldı Nefes... Etrafındaki insanlarla konuşup, gülümserken onu izlemek en güzel görüntüyken kıskanç kalbimin beni ele geçiren tarafı tarifi imkansız bi...