"Burayı seviyorum!"
Yaklaşık bir saattir Paşa da oturmuş havadan sudan konuşuyorlardı. Yemeklerini ve ardından gelen tatlılarını tadını çıkara çıkara yerken biri diğerinin asıl konuyu açması için bekliyordu. Nefes, elleri buz kesmiş her an panik atak geçirebilecek bir korkuyla oturduğu yerde kımıldanmaya devam ederken Altuğ Bey derin bir nefes alıp gülümsemiş, başını iki yana salladıktan hemen sonra arkasına yaslanmıştı.
"Annen bana bir şeyler anlattı Nefes?"
Genç kız, kaşlarını kaldırıp derin bir nefes aldı. 'İşte başlıyoruz' diye düşündü. Yüzüne düşen bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırırken başını salladı.
"Onu ne kadar tanıyorsun?"
'Çok değil' diyemedi.
Kızının her sessiz kalışında bir baba olarak kaşları daha çok çatılıyordu. Dişlerini sıkarak masanın üzerinde durmakta olan elini yumruk yaparken "Ben Ateş ile evlenmeni istemiyorum!" dedi. Sesi boğuk çıkıyordu. Nefes, başını aniden kaldırıp şaşkınlıkla kendisine bakınca başını sallamış "Sen Ateş ile mutlu olamazsın!" demişti. Nefes'in an be an kararan bakışları, çatılan kaşları fırtına öncesi sessizliği andırırken Altuğ Bey "Onun gibi adamlarla sen yapamazsın! Hem senden de büyük!" dedi. Dişlerini bu kez sıkan Nefes'ti. Neden önyargılı davranıyordu? Dudaklarını birbirine bastırıp, öfkesini kontrol etmeye çalıştı bir müddet. Ateş'i 'çok iyi' tanımıyor olsa da onu kalbi tanıyordu. Kalbi, onu biliyordu. Onu seviyordu. Ona güveniyor ve inanıyordu. Kendisini ne kadar kırdığı, incittiği, hırpaladığı umurunda bile değildi. Bu raddeye, bu yaşa gelene kadar ne kırılmışlıklar, ne acılar yaşamıştı. Üstelik bunu yapan da ailesiyken! Nefes, solmaya başlayan yaşam enerjisinin içinde kurumuş bir yaprak gibi titreyip, dalından koparken babasına baktı. Sadece baktı. Ona kızmaya, karşı gelmeye gücü yoktu. Bağırıp çağırmakla hiçbir şeyi halledemeyeceklerini de biliyordu. Boğazındaki yumruyu geri gönderip, gözlerini kırpıştırırken "Eve gidelim mi?" diye söylendi. Altuğ Bey "Nefes..." diyerek elini tutup sıktığında genç kız "Yoruldum baba!" diye uyardı.
Ölü gibi oturduğu yerden ayağa kalktığında babasının da peşinden geldiğini biliyordu. Arabaya doğru yürüdükleri sırada cebindeki telefonun titremesiyle, irkildi. Elini cebine atıp, ışığı yanmakta olan telefonunun ekranına baktığında, bir yeni mesajının olduğunu görüp duraksadı. Ateş'tendi. Yeni evinin adresini atmıştı. Kaşlarını kaldırıp, gözlerini yakan yaşları geri göndermeye çalıştı. Babasına bakmadan arabanın kapısını açıp, ön koltuğa otururken başını cama yaslayıp, derin bir nefes aldı. Kolay olmayacaktı biliyordu ama daha da zorlaştırmalarına izin de vermeyecekti!
**
Akşam yemeğinin ardından sesini çıkarmadan odasına çıkarken peşinden babasıyla konuşmakta olan abisini duyabiliyordu. Onun Ateş'i savunuşunu, koruyuşunu duydukça içi rahatlıyor ama tam anlamıyla huzurlu hissetmesine neden olmuyordu. Senem'e kızgın bir bakış atarak merdivenleri tırmanırken dişlerini sıkıyordu. "Nefes, konuşalım ne olur" diyen genç kızın suratına kapıyı çarpmadan önce dik dik baktı. "Sahi mi? Ne konuşacağız ki?" diye sordu.
Senem "Bak Altuğ babam da belli ki benim gibi düşünüyor!"
"Senin ne düşündüğünü umursuyor gibi mi gözüküyorum?"
Senem, kızdı. "Saçma sapan konuşup benim canımı sıkma Nefes! Ateş'in, bizimkilere benzer hiçbir yanı yok!"
"Ve bu onu kötü biri yapıyor öyle mi?"
Senem "Hayır! Ama iyi biri olduğunu da söyleyemem ki?!"
Nefes, gözlerini kısıp odaya girerken Senem de peşinden gelerek kapıyı kapatmıştı. "Onunla birlikte olan benim! Onu seven benim! Onun hakkında iyi ya da kötü bir karar vermesi gereken benim! Neden sürekli hayatıma müdahale ediyorsunuz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HATTA AŞK VAR (ESMER SERİSİ -5)
RomanceÜzerine giymiş olduğu ince askılı, krem rengindeki yazlık elbisesiyle bahar gibi temiz ve cıvıl cıvıldı Nefes... Etrafındaki insanlarla konuşup, gülümserken onu izlemek en güzel görüntüyken kıskanç kalbimin beni ele geçiren tarafı tarifi imkansız bi...