BÖLÜM ~20
NEFES
" Duymak istemediğim, görmek ve yaşamak istemediğim pek çok şeyle karşılaşmıştım şu kısacık hayatımda. Bana zor geldiğini düşündüğüm ve bunun için etrafımdaki insanlara zarar gelmemesi için sustuğum anlar o kadar çoktu ki... Şimdi... Senem'in söylediklerinin üzerimde bıraktığı etkiden yavaş yavaş kurtulmaya çalışırken, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Tek bildiğim iki göğsümün ortasında kocaman bir boşluk hissettiğim ve o boşluğun içinde canımın yavaş yavaş çekilmeye başladığıydı. Karanlığı her zaman olmasa da kimi zaman sevmiştim ama şimdi ilk defa nefret ediyordum. Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Senem,kendince beni korumaya çalışırken ulaştığı bütün bilgileri, kendince bütün eksik parçaları birleştirip önüme koyarken ve ben onu dinlerken ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Ateş'e mesaj atalı iki saat olmuştu ve ben o iki saat boyunca, ağlamaktan bitkin düşmüş, yatağın cam kısmında, başımı cama yaslamış bir halde sallanan ağacın yapraklarını izliyordum. Tıpkı ruhum gibiydiler. Hafif hafif salınıyorlardı. İğne gibi batan gözlerimi kapatıp, derin bir nefes alırken Senem'in kaygılı bakışları hala üzerimde gezinmekteydi. Benden bir şeyler duymayı bekliyordu. Bir tepki vermemi istiyordu ama yapamıyordum. O kadar boş hissediyordum ki kendimi? Ateş'in beni istemesinin sebebinin; benimle yatmak olduğuna inanmıyordum. Hiçbir zaman insanlara ön yargıyla yaklaşmamış, dinlemeden yargılamamıştım. Ama şimdi, Senem'in önüme koyduğu deliller ve benim yaşadıklarım... Ateş ile Mustafa'nın hayatıma girdiği o kısacık zaman dilimindeki yakınlıklar... Üstelik aynı askeriyenin içinde olmaları?
Of... Bir şeyler bana göre de eksikti ama bunu tamamlayacak cevap benim düşüncelerimde değil, Ateş'in dudaklarından dökülecek olan gerçeklerdeydi. O telefonun Mustafa ne işi olduğunu bilmiyordum? Ateş'in kaybettim dediği ve peşinden Ankara'ya gittiği telefon buysa eğer, konuşmaya gerek duymadığı, gizlediği her şey, gerçekten devlet tarafından önemli olduğu için miydi yoksa Senem'in tezlerinin doğruluğundan mı anlamıyordum? Kaşlarımı çatıp derin bir nefes alırken "Senin gitmen gereken bir dans gecen yok muydu bu akşam?" diye söylendim.
Senem "Seni bu halde bırakıp gideceğimi sanıyorsan yanılıyorsun Nefes!" diyerek ellerime uzandı. Buz gibi olan ellerimi ondan uzaklaştırmaya çalıştığımda, üzerimde baskı kurup, tırnaklarını narin tenime geçirdi. Sıcacık elleri benimkilerle birleşince "Bunu yapma Nefes..." dedi. Sanki buzul çağının başladığını görebiliyormuş gibi direk gözlerimin içine bakıyordu. Soğuk bir şekilde gülümseyerek başımı yana eğerken "Bir şey yapmıyorum" diye mırıldandım.
"Kendini yeniden kapatma! Bunu sakın yapma! Özellikle de o pislik için!" diye diretirken kaşlarım benim isteğim dışında çatılmıştı. Ateş'i ne yapmış olursa olsun seviyordum ve ondan bu şekilde bahsedilmesi kanıma dokunuyordu. Gözlerimin ne hal aldığını bilmiyordum ama bu Senem'in bana bakan sert ifadesinin yumuşamasına neden olmuştu. Ellerimi ovalayıp dururken "İçine kapanmanı istemiyorum Nefes... Ateş, bu dünyadaki tek erkek değil" diye söylendi. Başparmaklarımı işaret ve başparmağının arasındaki boşluklara bastırıp, bana bakmasını sağladığımda "Doğru dünyadaki tek erkek değil zaten" dedim "Ama benim dünyama girebilen tek erkek" diyerek ellerini bırakıp geriye doğru çekilirken "Beni yalnız bırakır mısın?" diye sordum. Hayır diyeceğini bildiğimden "Yalnız kalmak istiyorum Senem" dedim "Buna ihtiyacım var. İhtiyacım olduğunu biliyorsun. Beni yalnız bırak ve abimle birlikte o dansa gidin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HATTA AŞK VAR (ESMER SERİSİ -5)
RomanceÜzerine giymiş olduğu ince askılı, krem rengindeki yazlık elbisesiyle bahar gibi temiz ve cıvıl cıvıldı Nefes... Etrafındaki insanlarla konuşup, gülümserken onu izlemek en güzel görüntüyken kıskanç kalbimin beni ele geçiren tarafı tarifi imkansız bi...