Bölüm 26

84 17 0
                                    

BÖLÜM 26

Sabah olmuştu... Nefes, Özge ve Ümit bir saat süren yolculuklarının ardından yeniden İskenderun'daydılar. Hava çok sıcak olduğu için Poyraz kız kardeşine şapka almış ve Nefes'in tüm itirazlarına rağmen o şapkayı ona zorla da olsa giydirmişti... Öğleye kadar İskenderun'un, altını üstüne getiren gençler, o kadar yorulmuşlardı ki çareyi sahilde bulunan ünlü Teysir sahil kafede geçirmek durumunda kalmışlardı.Ümit ve Poyraz bira alırken,Senem ve Özge kola almış Nefes ise sadece su ile yetinmişti..

Ümit "Aslında sen de kola içebilirsin!"

Poyraz "Unut gitsin abi! Hava çok sıcak! O ne kadar ben iyiyim dese de kola ona dokunur!"

Nefes "Abim haklı, ben böyle iyiyim.."

Senem "Ee,bu kadar mı yani dönüyor muyuz?"

Özge "Bilmiyorum!"

Nefes "Ben Primeall'a gitmek istiyorum!" dediğinde Poyraz "Aynı Cevahir gibi Nefes" dedi "Ya da Kanyon"

Nefes "Olsun ben yine de gitmek istiyorum. Kitapçıya uğrarım hem" dediğinde Poyraz "İnatçısın inatçı!" deyip birasından bir yudum aldı. Nefes "Bö!" deyip dil çıkardıktan sonra önüne dönerek etrafını incelemeye başlamıştı. Poyraz, uzanıp kardeşinin yanağını okşadıktan sonra "Bir daha aynı hareketi yaparsan ısırırım o yanaklarını prenses" deyip arkasına yaslandı. Senem, harıl hurul aldıklarına bakarken dış dünyadan soyutlanmış gibiydi. Genç adam gülerek önüne döndüğünde, Nefes de gülümseyerek omuz silkmiş ve suyundan içmeye devam etmişti. Bir elini cebine atıp, telefonunu çıkarmak istediğinde eline gelen tek taşla, taş kesilmişti oturduğu yerde. Bütün keyfi birden kaçarken gözleri dolmuş, bakışlarını yeniden etrafındaki insanların üzerinde dolaştırmaya başlamıştı.

Kafe'den çıktıklarında saat dörde geliyordu...Poyraz, her ne kadar Nefes'e gitmemesi için dil döktüyse de vazgeçirememişti onu..

Poyraz "İnatçı keçi!"

Senem "Uğraşma onunla!"

Poyraz "Elimi tut, yanımdan ayrılma uğraşmayayım!"

Senem "Ne yani,tüm bu uğraş benim için miydi?"

Poyraz, çapkın çapkın gülümseyerek Senem'i kendisine çekti. "Hımm,olabilir!"deyip küçük dokunuşlarla karısının dudaklarına dokunurken Senem kıkırdayarak "Ya Poyraz!" dedi.

"Ne Poyraz ne? Elindeki poşetleri benden daha çok seviyorsun!" dediğinde Senem daha fazla kıkırdadı "Ama toplum içindeyiz ve çok ayıp!" dedi.

Poyraz "Banane ya! Ben medeniyet görmemiş adamım kardeşim ve sevdiğimi öpmek istiyorum! Buna kim karışır!"

Senem "Güvenlik!"

Poyraz, kafasını güvenliğe çevirince "Ben o güvenliğin var ya ağzını burnunu..."

Senem "Ha ha, gel buraya asabi poyrazım benim!" dedi. Ellerini sımsıkı tutarak Primeall'dan içeri girerlerken Poyraz şimdiden sabır duası ediyordu içinden. Bir saat boyunca alışveriş merkezinde oyalanan gençler artık yorulmuşlardı ama Nefes hala dolaşmak istediğini söyleyip duruyordu. En alt kata indiğinde Nefes, abisinin ve diğerlerinin üçüncü katın balkonunda olduğunu görmüş ve araya girmeden önce onlara en alt katta olacağına dair işaret vermişti. Nefes, erkek giyim mağazasına girecekken karanlık taraftan bir çift güçlü kol onu kendisine çekerken ve Nefesin çığlığını kimse duymasın diye dudaklarının üzerine kapanan iri eller kızı susturup duvara mıhlamıştı...

NEFES

"Korkmuştum... Kim korkmazdı ki? Bir anda biri sizi iradeniz dışında kolunuzdan çekip duruyor, bağırmamanız için eliyle ağzınızı kapatıp, karanlık bir köşeye çekiyordu. Bu alışveriş merkezi henüz yeni yapılmıştı ve bu katta mağazalar olmasına rağmen, aralar oldukça tenhaydı. Neden buraya gelmek istediğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sadece kendimi biraz daha yormak ve eve gittiğimde 'onu' düşünmeden uyuyakalmak istemiştim. Ancak şimdi yaşadıklarım. Kalbim ağzımın içinde atıyordu sanki? Başım dönüyor, midem bulanıyordu korkudan. Yer ayaklarımın altından kayıyormuş gibi hissederken çaresizce beni tutan adama tutunuyordum. Korkudan bayılmak üzereydim ve konuşamadığım her an gözlerim yanıyordu. Gözlerimi kapatıp, titrememi bastırmaya çalışırken aylardır rüyalarımı kâbusa çeviren adamın sesini duymamla yine o sanrılardan birini yaşıyordum sandım. Ancak ne zaman sıcak dudaklarını benim buz tutan tenimin üzerinde hissettim, o zaman anladım onun burada olduğunu..."

ATEŞ

"Sabahtan beri onu izliyordum. Gittiği her yere peşinden gitmiş, oturduğu kafede onunla birlikte oturmuş, soluklanmıştım. Dudaklarımdaki susuzluğu, boğazımdaki kuruluğu bile onu izleyerek yok etmiştim. Dermanı kalmayan bacaklarım onun benden sakladığı gülümsemesiyle yeniden can bulmuştu. Ben can bulmuştum ve yavaş yavaş yeniden doğuyordum. Nereye gittikleri hakkında en ufak bir fikrim olmaksızın avare gibi peşinde dolaşıyordum. Senem ile Poyraz'ın aşık halleri, arkadaşı olan kızla adamın yakınlığı... Onun yalnızlığı... Beni öfkelendiriyordu... Saatler geçmişti, özlemim, ona dokunma ve sesini duyma isteğim an be an kabarırken daha fazla kendime hakim olamayacağımı biliyordum. Üçüncü kattan aşağı inerken nereye gideceğini bilmiyordum. Zaten bu kadar tenha bir yere neden inmek istemişti onu da anlamamıştım. Erkek giyim mağazasına gireceğini anladığımda adımlarımı hızlandırıp, önüne geçtim. Beni fark etmedi. Beni fark etmeyecek kadar kendinde değildi çünkü. Gülüyordu, etrafındakilerle konuşuyordu ama bunu bilinçli yapmıyordu, programlanmış bir robot gibiydi hareketleri daha çok... Mağazanın arka tarafına geçip onu beklemeye başladığımda, başını kaldırıp abisine bir şeyler söyledi. Ardından omzundaki bez çantayı düzeltip mağazaya doğru yönlendirdi adımlarını. Birileri benim onu çektiğimi görebilirdi ama görmemişlerdi... Öyle bir tutmuştum ki kolundan ve öyle bir kapatmıştım ki dudaklarını çığlık atmasın diye, şimdi gözleri kapalı, kuş gibi küçücük yüzüyle avuçlarımın arasında dururken onu ne denli korkuttuğumu biliyor ve kendime daha çok kızıyordum. Derin bir nefes alıp alnımı alnına yaslarken "Nefes..." diye inledim. Kısılı sesim onun korku dolu sesinin iniltilerine karışırken sustu, neler olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. "Benim..." dedi. Sanki kötü bir şey söylemişim gibi çırpınmaya başladı. Kalp atışlarının sesini duyabiliyor, görebiliyordum. Kötü bir şey olmasından korkar gibi, onu sakinleştirmek için dudaklarımı buz tutan tenine bastırıp kokusunu içime çekerken "Benim, Ateş" dedim. Duruldu. Hala aynı kalbinin atışları ancak çırpınmayı kesmişti. Ağırlaşan bedeninin yere düşmek için zaman kolladığını biliyordum. Ve o tüm güçsüzlüğüne rağmen iki eliyle onun dudaklarını kapatmış olan elimin bileğine tutunmuş, düşmemek için dayanıyordu. Ancak... Tüm bunlardan benim onun gözlerine bakmaya ihtiyacım vardı. "Nefes..." dedim sıcak, kuru nefesimi yüzüne vererek "Aç gözlerini..."

Bir an umutsuzca gözlerini aralayışını bekledim. Diledim hemen yapmasını ancak yapmadı. "Nefes..." dedim yeniden "Seni görmeme izin ver!"

Sonra aralandı göz kapakları, beni benden alan yeşillerini gözlerime dikerek. Ürkek, ağlamaklı bakışlarla bakıyordu gözlerimin ta içine... Elimin altındaki teni alazlanmış, kızarmaya başlamıştı. Dönüyordu Nefes'im bana yeniden. Can buluyordu benim onda bulduğum gibi. Isınıyor, yeniden yeşeriyordu bahar dalları tıpkı benim de küllerimin yeniden alevlendiği gibi. Mahvolmuştum ben! Bitmiştim! Kelimenin tam anlamıyla ona esir olmuştum da haberim yoktu... O bana böyle baksın, varsın dünya batsındı..."

HATTA AŞK VAR (ESMER SERİSİ -5)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin