Then
Castiel, "Ulusal Marş'ta ustalaşmadım," diye mırıldandı. "Ben sadece- şimdiye kadar zorlandım. Hala berbat edebilirim."
"Evet, pekala- hazır gelmişken bazı müzikleri onurlandıran toplum görevlerini yerine getir."
Now
Bando odasından çıkıp orkestra odasına girerken, okul gününün bitiminde bekçilerin istiflediği sandalyeleri taşıma işlemini tekrarladılar. "Namus cemiyeti başkan yardımcısı olarak sorumluluklar seni bu kadar rahatsız ediyorsa neden yarıştın?"
Gabriel, "Eğlenceli olacağını düşünmüştüm," diye çıkıştı. "Hangi -başlangıçta, kulübün yarısından fazlasının pul pul döküldüğü Noel tatilinin sonrasına kadar öyleydi de. Şimdi -zar zor bir kulübüz ve hepsi Metatron'un boktan liderliği yüzünden!"
Castiel gelişigüzel bir şekilde, "Bu yıl mezun oluyor," dedi ve birkaç sandalyeyi daha kaldırıp sıralarına yerleştirdi. "Neden onun yerini almak için yarışmıyorsun?"
"Dostum, bu kulüpte kimse beni ciddiye almıyor," diye ısrar etti Gabriel. "Ben- ben aptal bir adamım, herhangi birine zaten bilmedikleri ne haltı diyeceğim ki? Ben -vizyonerim ya da her neyse."
Castiel gülerek, "Gabe, burası bir lise kulübü," dedi. "Fazla bir vizyona gerek yok."
"Ve bir şey daha," dedi Gabriel, "İstemiyorum. Demek istediğim- toplantı yaptığımız zamanın yarısında Metatron gelmiyor ve onun yerini almam gerekiyor ve sonra ben -yetki bende oluyor ve bundan nefret ediyorum. Bu -yeniden kilisede olmak gibi! İnsanların beğendiği adam olmak istemiyorum, tamam mı? Ben sadece- bu ben değilim. Bu tür bir baskıyı kaldıramam ve eskiden takıntılı olduğum bu kulüp şimdilerde sadece nefret ettiğim bir şet. 'Çünkü yeterince umursamadığım zaman, yetki bende."
Castiel, "Bu önemli bir iş," diye ısrar etti. "Umursamalısın. Pek çok öğrenci bu kulübü gerçekten önemsiyor."
Gabriel, "Liderlik için gerçekten uygun değilim," dedi. Sonra duraksadı, sandalyeleri düzeltmeyi bıraktı ve doğrudan Castiel'e baktı, Castiel'de irkilip başını kaldırdı. "Ve, ah- bilirsin, bilgin olsun, az önce söylemek istediğim noktayı kanıtladın."
"Ah- ne noktası?"
"Ben başkanlığa aday değilim," dedi Gabriel. "Ama sen olmalısın."
Şimdi bu- pek mantıklı gelmedi. "Ne?" dedi Castiel bir kahkaha patlatarak. "Bu- bu tamamen saçma!"
"Hayır, saçma değil!" diye bağırdı Gabirel. "Sen- sen benim hiç olamayacağım kadar sorumluluk sahibisin, biliyorsun! Ayrıca, kesinlikle bu kulübün sahip olduğu en iyi müzisyenlerden birisin"
"Bu - bu doğru değil."
"Düzenlisin," diye devam etti Gabriel, bir süredir düşündüğü çok iyi düşünülmüş bir söylentiye kendini kaptırarak. "Ve ajansa defterindeki çok renkli kalemler ve post-itlerden bahsediyorum, bir nevi organize! Müzik bölümündeki herkesin sana sanki bir öğretmenmişsin gibi saygı duyduğundan bahsetmiyorum bile!"
"Onlar yapmıyor-!"
"Koro şefimiz zile geç kaldığında," diye ısrar etti Gabriel, "Piyanonun başına geçip bir akor çalar ve herkesi ısıtırsın. Seni dinliyorlar, Cassy!"
"Onlar sadece -acıyorlar! Ya da iyi olmaya çalışıyorlar! Yapacağım herhangi bir profesyonel girişi gerçekten dinlemeyecekler!" diye ısrar etti Castiel. "Sadece öğretmen olmak istediğimi biliyorlar."
"Hayır dostum, senin muhtemelen bu liseden mezun olacak en yetenekli insanlardan biri olduğunu biliyorlar," dedi Gabriel. "Ve biliyor musun? Eğitim derecesi istediğini söylemek için kendimi şartlandırmanı anlıyorum, ama- siktir et, adamım, yapabilirsin. Hollywood veya Broadway gibi bir tür 'başar'. Sende, kelimenin tam anlamıyla şimdiye kadar tanıştığım herkesten daha fazla yetenek var."
Castiel şok içinde sessiz kaldı- koyduğu sandalyeye yaslanmış, Gabriel'e sevgiyle bakıyordu. "Ben- Sen çok iyi birisin," diye mırıldandı başını eğerek. "Ben- ben o kadar da önemli değilim, Gabe."
"Evet, pekala, biliyor musun, Cassy? 'yapamayanlar öğretsin.' Ve sen, dostum, bunu herkesten daha iyi yapıyorsun. Öyleyse, bunu yaparken dışarıda olabilecekken neden öğretmek istiyorsun?"
Cevap veremeyen Castiel belli belirsiz omuz sikti. Müziği ve oyunculuğu her şeyden çok seviyordu- her zaman orada yerini bulacağını bilmesine yetecek kadar. Bunu her zaman hayatında, bir kariyer için kullanmak istemişti. Etkilenebilir, idealist bir çocukken, herkese büyük, çok büyük bir yıldız olmak istediğini söylerdi.
Bugünlerde bunun pratik olmadığını biliyordu. Müzik öğretmeni olmak mutlu bir ortamdı; lise mi yoksa üniversitede mi öğretmenlik yapmak istediğine karar verebilirdi- ya da belki özel bir öğretmen olup vokal veya piyano öğretebilirdi. Bundan henüz tam olarak emin değildi.
Zaman geçtikçe Gabriel biraz rahatlamış görünüyordu. Tam başka bir sandalye almak üzereyken, orkestra odasının ahşap çift kapıları açıldı ve amigo kız üniformasıyla müzik onur derneği sınıf arkadaşlarından Kali'yi ortaya çıkardı.
Elinde çelloyla odaya daldı, eğlenmeye benzer bir ifadeyle Gabriel'e baktı. "Hey, siz ikiniz," dedi aletini köşeye koyarak. "Yardıma ihtiyacınız var mı?"
"Erken geldin," dedi Gabriel, hafif bir endişeyle ona bakarak.
"Tezahürat antrenmanım vardı. Çantamda siyah bir elbisem var. Eve gitmek için yeterli zamanım olmadı." Kali birkaç sandalye aldı (yine Gabriel'in taşıdıklarından fazlaydı) ve onları kendi alanlarına yerleştirdi.
"Neden, beni burada istemiyor musun?"
"Ben- hayır," dedi gönülsüzce, "Yardıma ihtiyacımız var ama..."
"Ama Castiel'in solosu sana sadistçe neşe getirmeden ısınmaması?"
"Ben- ne- hayır!"
Kekeleyen Gabriel'e gözlerini deviren Kali, Castiel'e baktı. Neredeyse gülümsüyordu- Gabriel'in acınası mırıldanmalarında onu güldüren bir şeyler vardı. "Devam et," dedi. "Buradan alabilirim."
"Sen- emin misin?"
"Kesinlikle. Koro odasına gir; hala boş ve içinde bir piyano var."
Castiel başını sallayarak derin bir nefes aldı. "Doğru," dedi. "Haklısın, gitmeliyim- teşekkür ederim." Odanın köşesindeki masadan ceketini aldıı ve kapıya yöneldi.
"Ah, ve Castiel?"
Castiel arkasını döndü.
Kali tezahürat antrenmanı sırasında at kuyruğu yaptığı saçlarını açıyordu. "Oyumu alacaksın."
Gabriel'in kafası aniden kalktı, görünüşe göre onun herhangi bir sıfatla onunla aynı fikirde olması karşısında şok olmuştu. Bu arada Castiel kızardı ve başını salladı. "Um. Teşekkürler Kali."
"Elbette." Kali daha sonra ağzı açık kalan Gabriel'e baktı. "aman tanrım. Bana neden öyle bakıyorsun? Aptal gibi davranmadan tek bir şey söyleyemem, değil mi?"
"Hey!" diye bağırdı Gabriel. "Ben aptal değilim! "
"Aaah, evet. Sen değilsin."
"Ben- kapa çeneni ve sandalyeleri istiflemeye devam et!"
"Üzgünüm, az önce bana emir mi verdin?" Castiel, orkestra odasından çıkarken kulak misafiri oldu. "O kadar aptal olmadığını biliyorum, Shurley."
"Bana Shurley deme!" diye tersledi Gabriel. "Eğer her zaman tam bir baş belası olacaksan, bana neden yardım ediyorsun, ha?"
"Belki de seni acı içinde görmek hoşuma gidiyordur.
"Ah, çünkü- CASSY, GERİ GEL!"
*19.08.2023*

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Smile With Your Teeth / Destiel
Fanfic*Tamamlandı *Çeviridir *** Castiel çuvallamıştı. Lise hayatının sonunun ve Hristiyan bir ailede büyümüş olan gizli gey olan küçük çocuk olmanın getirdiği baskılarla mücadele etmek zorunda olmasının yanı sıra, Meg Masters'a hayatının en büyük sırr...