Bölüm 40

28 6 0
                                    

Then 

"Tamam. İyi geceler."

"İyi geceler, Anna."

Sonunda -sonunda- gitti. Castiel, gözlerini ovuşturarak ve yatağa girerek, uzun süredir acı çekiyormuş gibi bir iç çekti. Işıklarını söndürüp gece için içeri girdiğinde az önce cezalı olduğundan oldukça emin olan biri için garip bir şekilde memnun hissetti.

Hmm. Garip.

Now 

Castiel cezası sırasında -garip bir şekilde- kız kardeşleriyle çok zaman geçirdi. Zaten okuldan sonra evde mahsur kalmıştı. Ebeveyn denetimleri ve Hıristiyan dostu kanalların sınırlamaları göz önüne alındığında, televizyonlarında ne varsa onu izlemeye başladılar. 

Bir sonraki kilise ayinine katıldıklarında, tüm döngüden yeterince sıkıldığını fark etti ve Milton'lar evlerine gittiklerinde evlerinin önlerine park ermiş tanıdık bir araba bulmak hoş bir sürpriz olmuştu. 

Parlak, siyah bir 1967 model Chevrolet İmpala'ydı. Dean haftalarca Castiel2e o araba hakkında söylenip övmüştü. O lanet şeye aşıktı. Dean'e göre, o ve Sam çocukken o araba çok kötü bir kazaya karıştığında babası sarhoştu, ve bu yüzden yetim kalmışlardı. Artık üvey babaları olan Bobby amcaları, arabanın kalıntılarını kurtarmış ve bazı zor kısımlarını tamir etmişti- ta ki Dean on beş yaşındayken arabayı tamamen yenileyene kadar. 

O araba Dean'in gururu ve sevinciydi. Dean'in bebeğiydi- ve o arabayı evinin önünde görmek Castiel'e dilediğinden çok daha fazla mutluluk getirmişti. Ailesinin arabası park edilir edilmez araçtan atlayarak yol kenarındaki arabaya doğru koştu. 

"Ne-?" diye soludu Castiel, "-burada ne yapıyorsun?"

"Dur bir saniye," dedi Dean, tüfeğini sürerken yanındaki Sam'e. Daha sonra kapıyı açtı ve-çıktıktan hemen sonra- endişeyle ayağa kalktı. "Tamam dostum -okulda bana ailenin falan olan her şey için kızgın olduğunu söylüyorsun -yani, bu kısmen benim hatam-"

"Bu senin hatan değil," diye ısrar etti Castiel, bu ilk sefer değildi. 

Dean başını salladı. "Öyle," diye bastırdı. "Ve- ben sadece- bak, seni özledim, tamam mı?"

"Beni özledin mi?"

"Evet," dedi Sam, sarsıcı bir şekilde Dean'in yanın yaslanıp kafasını pencereden dışarı uzatarak. "Daha önce yapışkandı, ama şimdi o sadece-"

Korkunç bir misilleme olarak, Dean arabanın kapısını tekrar açtı. Sam ciyakladı, neredeyse yere düşecekti ama daha çok emniyet kemeri yüzünden bundan kurtulmuştu. "Dostum," dedi Dean, Castiel'e dönüp kardeşini tamamen görmezden gelerek, "Sen... yani, seninle takılmak önemli."

"Takılabileceğin başka arkadaşların var, Dean, " dedi Castiel sırıtmasını bastırmaya çalışarak ama başaramadı. 

"Senin gibi değil," dedi Dean. "Yani- tabii ki Charlie ve Benny var ama- yani onlar bir sen değilsin."

Ve bu yürekleri ısıtan bir duyguyla, Milton ailesinin arabasının kapıları bir törenle kapandı. Dean ve Castiel irkilerek arabadan inen Milton'lara bakmak için döndüler. 

"Yani- bak, annenle babanın benim en büyük hayranlarım olmadığını anlıyorum," dedi Dean, "Ama ben- çıldırıyorum, Cas. Ben- yani, benim- sana ihtiyacım var."

Şimdiye kadar aldıkları herhangi bir ilana en yakın olanıydı. Castiel, Dean2in kekeleyen ve kızan yüzünün görkemiyle, Sam'in öğürüyor numarası yaparken aptal gibi sırıttığını görünce donakalmıştı. Uzaktan, yaklaşan ayak seslerini duydu- ve sonra, aniden, ebeveynleri yanındaydı. 

"Castiel," dedi babası, Dean'e ters ters bakarak. "Arkadaşın geri dönmüş."

Dean, Castiel konuşma şansı bulamadan konuştu. "Evet, efendim," dedi, Castiel'in yapabileceğinden daha iyi bir duruş sergileyerek. Belki- belki de bu yüzden en başta Dean'e bu kadar kafayı takmıştı. İnatçılık, karalılık, pes etmeyen tavrı -o kadar tarif edilemez bir şekilde Dean'di ki, Castiel engel olamadı ama her saniyesine de bayıldı. 

"Hmm." Zachariah önce arabaya, sonra tekrar Dean'e baktı. "Sende biraz cesaret var, biliyor musun?"

"Bana- bana daha önce söylenmişti, e-evet."

"Hah. Bahse girerim söylenmiştir." Zachariah elini uzattı- 

Castiel bir an kendi aldığı nefeste boğuldu. Dean de sendeliyor gibiydi. Her nasılsa, küçük bir şekilde, evreninin büyük patlaması köreldi. 

-Dean minnetle kabul etti.  El sıkıştılar ve -Castiel hava değişimde bir şey hissetti. Belki de sebebini anlayan babasının gözlerindeki takdirdi. Hoşuna gitmeyebilirdi ama onaylamamazlık yapmamıştı. İzlemesi... rahatlatıcıydı. 

"Ah," dedi Naomi, Hannah'nın eli elinde, park halindeki İmpala'ya doğru  ilerlerken. Anna bir şeye kıkırdayarak yakından takip etti. "Bakın kim döndü."

"Merhaha -B-bayan Milton," dedi Dean gergin bir şekilde. "Siizi yeniden görmek de güzel."

"Hmm."

"Ben- Cas -ah- geleceğimi bilmiyordu," diye devam etti Dean hızlıca. "Ama -yani, Sammy ve ben bu lokantaya gidecektik. Cas ve ben her zaman -ah, neyse. Yani lokanta. Biz de Cas'i yanımıza almanın uygun olup olmadığını öğrenmek istemiştik."

Naomi, omuz silken Zachariah'a bir baktı. Sonra dudaklarını büzerek ve hafif bir eğlenceyle Castiel'e bakarak, "Neden olmasın anlamıyorum." dedi. 

Castiel, annesiyle babasına bakarak duraksadı. Uzun ve kuşkusuz içten bir konuşma yapmaya hazırlanan Dean duraksadı. "Ben- sen ne?"

"Peki, Castiel?" dedi annesi, "Arkadaşlarınla gitmek istiyor musun, istemiyor musun?"

Castiel suskun bir halde bocaladı. Bu hileli bir sorumuydu? "Um. Evet?" 

"Harika," dedi Naomi. "On birde evde ol, Bal Arım."

*26.08.2023*

Smile With Your Teeth / DestielHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin