Kafasında sorularla bana bakıyordu. "Hocam bu ders bence çok zor ve ben bu dersten kalırım en iyisi gitmek" ne saçmalıyordum bilmiyorum ama heycanlanmıştım. "Senin beynine oksijen gitmiyo galiba" dedi. Gözlerimi kısıp baktım "ok atmak konusunda iyi değilim ! Ne yapıyım yani ?" diye sordum gözlerini devirip "tekrar dene !" dedi.
Eli tekrar elime gidince "dur ben anladım kendim yaparım" dedim neden panikliyordum ! Bu çok sinir bozucuydu. Bir iki adım geriledi. Tuttuğu gibi tuttum ve sadece ağca odaklandım. Tek gözümü kırpıp ağcın bana yakın olduğunu ve okun ağca saplanacağını düşündüm.
Oku bıraktığımda ok ağca kılpayı saplandı ve ben sevinçle koraya sarıldım. Çok soğuk duruyordu benden böyle birşey beklemiyordu gerçi bende kendimden beklemiyordum. Sadece sert sert baktı hemen kollarımı boynundan çektim "ım şey sevinince" diye mırıldandım.
"Olmazya olurda birinin yanında sevinirsen asla sarılma ! Sadece benim yanımda böyle mutlu ol !" dedi. Kızmamışmıydı ? Neden başka birinin yanında mutlu olmayım ? Başkasına sarılmayayımmı ? Hem ben niye bir tek onun yanında mutlu oluyorum !.
Bir sürü atışlar yaptık yarısı tuttuysa yarısı gözden kayboldu ama sonunda ata biliyordum. "Koray artık gidelimmi ben çok acıktım" diye mız mızlandım. Bir şey demeden arabaya doğru yürüdü bende arkasından seke seke gidiyordum. Arabaya binip yola koyulduk ikimizde bir şey demiyorduk. Sessizliği tam bozacakken koray bir şeyler mırıldandı.
"Melis evleniyor" dedi. Doğrumu duymuştum melis evleniyormuydu ? Şok olarak kaldım ne diyeceğimi bilemiyordum. "Ne diyim çok şaşırdım" dediğimde yüzünü ekşitti. "Süpriz oldu" dedi. Tekrar aramızda bir sessizlik oldu sonunda kır bahçesine gelmiştik. Burası çok güzeldi. Arabadan inip içeri girdik. Etraf sakindi elini belime sardı ve yön verdi. "Cam kenarına oturalım" dedi. Ona uyup bir tane masaya geçtik.
Garson yanımıza hemen damladı "ne isterdiniz ?" izin verde menüye bakalım ama dimi. "Masa sende güzel bir kahvaltı yapmak istiyoruz" dedi koray. Bir garsona baktım bir koraya baktım. "Bir de sade kahve istiyorum" dedi. Garson bana döndüğünde ikisinin yaptığı öküzlükten dolayı onları kınadım. 'Erkek milleti her zaman öküzdür !' garson benden cevap bekleyince "portakal suyu" dedim.
Koray'a baktığımda elinde telefonuyla bir şeyler yapıyordu. Yaklaşık on dakika sonra masa donatıldı. "Düğün ne zaman ?" diye sordum bir umut kafasını kaldırıp bana bakmasını düşündüm ama yok ! Masadan kalkıp gitsem ruhu duyarmıydı ?
"Yarın akşam" dedi. Bu kadar çabuk mu ? Ne bilim herşey hazır herhalde. "Sen ve tuğçe ikinizde geliyorsunuz" dedi. Bir sorar adam gelmek istiyormuyum ? Tabiki de istiyorum. Tekefonu masaya bırakıp kahfesini yudumladı. "Çok zor bir düğün olucak herkes yarın bize geliyo bütün akrabalar ve hepsi seni görücek en kötüsüde ben koşuşturuyo olucam" dedi.
Yandan çizilmiş profiline şöyle bir baktığımda bu kadar yakışıklı olduğunu hiç fark etmemiştim. Gözlerinde öfke , nefret , acı yatıyordu ve soğuk bir tül çekmişti. Dudağının hemen yanında gülmeyi bekleyen çizgiler vardı ama bu çizgiler silik silikti çünkü bu dudaklar içten bir gülücükle hiç kıvrılmamıştı.
Yüz kasları hep gergindi her an birşey olabilir diye tetikte duruyordu bedeni. Kaşları çatık kirpikleri kaşlarına göre model alıyordu. Ne kadar çatarsa kaşlarını kirpikleri o kadar kaşlarına deyiyordu.
Gözlerim birden boğazına gitti. Beynim gözlerime komut verdi adeta ve hemen gözlerimi çektim. "Düğün günü annemin yanından ayrılmanı istemiyorum !" dedi. Bu sert çıkışı bütün dikkatimi dağıttı. "Tamam" diye mırıldandım. Arkasına yaslanıp rahat bir tavırla "afferim benim uslu kızıma" dedi.
Bu kızım lafı çok hoşuma gitmişti.
O keyifle kahvesini içerken bende kahvaltımı yapıyordum. "Sen yemiyormusun ?" diye sordum. "Yok" dedi ve dışarıyı izlemeye başladı. İçimden keyfin bilir diyip kahvaltıma geri döndüm ki o sırada küçük bir kız masamıza geldi. Çok tatlı birşeydi. Boncuk boncuk gözlerle ikimize baktı en fazla üç yaşındaydı.
Koray ciddi bir şekilde çocuğa bakıyordu. Çocuk tam yere düşecekken koray onu kollarından yakaladı ve kucağına aldı. "Adın ne senin ufaklık ?" dedi çocuk ona şaşkın şaşkın bakıyordu. "Çok şeker birşeysin sen böyle" diye sevdim çocuğu.
Başka bir masadan kadın bize doğru geldi. "Ah ecrin ne işin var senin orada" diye söylendi. Koray çocuğu yere bırakırken el salladı. Bu hareketi çok hoşuma gitmişti çocukta ona el salladı.
Masaya tekrar otururken "çocukları çok seviyorsun" diye mırıldandım. "Eğer bir gün bir çocuğum olursa o benim hayatım olur" dedi.
Birden hayal kurdum koray'ın elinden tutan küçük bir kız. Tam da ona benzeyen tatlı şirin bir şey. Çok yakışıyordu eline. "Evlenmeyi düşünüyormusun ?" gözlerini fincana sabitledi. "Aşk çok saçma bir şey eğer evlenirsem küçük bir prenses için" dedi. Ben bu prenses lafını sanki önceden duymuştum. Evet hastanedeyken duymuştum.
"Babalar ne kadar kızsa da küçük prenseslerinin düşmesini engellerler ve hep yanlarında olurlar" demişti.
"Mutlu olmayacağın bir evlilik neden olsun ki ?" diye sordum gözlerim masada geziyordu boş boş bakıyordum. "Aşk evliliği sence varmı ?" gözlerim onu bulduğunda karnımın karıncalandığını hissettim.
"Tabiki" dedim benim annemin ve babamın evliliği aşk evliliğiydi. Gözlerini devirip sıkılmış bir tavırla "kalkalım mı ?" diye sordu. Evet anlamında kafamı salladım. El kol hareketleriyle hesabı istedi.
Masadan kalkıp arabaya geçtik ki telefonum çalmaya başladı. Arayan kişiye baktığımda ağzım büyük bir şokla açıldı. Koray rahatsız olmuş gibi bana bakıyordu. Telefonu açıp tedirgin tedirgin koray'a bakıyordum. "Efendim sefa" dediğimde göz bebeği koyulaştı.
Dişlerimi dudaklarıma geçirdim. "Ne zaman ?" aslında sefayı çok fazla dinlemiyordum ki bunu fark etmiş olmalı sesi sertleşti. "Tamam" diyip telefonu kapattım. Koray bana soran gözlerle "niye aramış" dedi.
"Şey bu akşam biz sefa gile gidicekmişiz" dediğimde direksiyonu koparacak gibi sıkmıştı. "Gitmiyorsun !" dedi. Sürmeye başladığında gaza fazla yüklenmişti çok hızlı bir çıkış yapmıştı. Beni umursaması güzeldi ama hayatıma karışması fazla geliyordu.
"Çok hızlı sürüyorsun !" diye söylendim. Sessizce yolu izliyordu acaba ne düşünüyordu ? Amcama ne diyecektim. 'Amca koray istemiyo gelmem' mi diyecektim bu çok saçmaydı.
"Sefa'yı neden sevmiyorsun ? Ona olan nefretin sınıf ayrımı değil !" dediğimde gözleri bir anlığına bana kaydı ama hemen çekti. "Sınıf ayrımı yok aramızda ! Hem neden seviyim" dedi.
"Neden sevmiyesin ?" gaza iyice yüklendi bu beni çok korkutuyordu. "Canımı sıkıyorsun hiray !" diye soludu. Ne kadar dengesiz bir ruh hali vardı. Sefa'nın ne zaman adı geçse ortam geriliyor aramıza duvarlar giriyordu.
"Sen" diye mırıldandım "kıskanıyormusun ?"
Merhaba :D
Şimdi sizi şu konuda aydınlatıyım benim vampirlerim kan da içiyo yemek te yiyo :D tek sorun pişmiş et yiyememeleri birde derilerinin ateşten sıcaklıktan yanması. İleriki bölümlerde kan içtiklerini falan görüceksiniz. Bir de hikayeye yeni karekter sokmayı düşünüyorum ama bu karekter düğün bölümünde falan olaya giricek.Sevgili okuyucularım ben şu konuda da biraz kararsız kaldım. Melisi evlendirmekle acele mi ettim ama artık biraz olaylar olsun istiyorum ve belki emin değilim düğün cenaze gününe döne bilir belki de küçük bir olay olur hiç bir fikrim yok. Yorum yapmayı unutmayınn.. Hepinizeee
Kucak dolusu sevgiler :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MoR vE öTeSi
Детектив / ТриллерHiray ; Küçükken en sevdiğim renk kırmızıydı. Rengin anlamını bilmezken saf ve temiz severdim kırmızıyı. Şimdi büyüdüm o saf kırmızı kalmadı ve artık heryer kan kokuyor. Siyah değil benim rengim kaybolduğum , boğulduğum o grilik kalmadı artık herşe...