3 - Kahvaltı

3.8K 448 451
                                    


Felix yorgunluktan uyuya kalana kadar zaten saat sabaha geliyordu, bu yüzden uyanması da biraz zaman almıştı.

Uyku sersemliğiyle etrafına bakındı, nerede olduğunu anlayamamıştı. Sonra bir anda dün gece ne yaşandığını hatırladı. Sadece bunu düşünmek bile yüzünün kızarmasına sebep olmuştu. Kalbi gerçekten kıpır kıpır ediyordu ama adam dün gece onu öylece bırakıp gitmişti. Sahi, adını bile bilmediği bu adam da şimdi onu düşünüyor muydu ki?

Yataktan zor da olsa kalktı. Önce güzelce bir gerindi. Şimdi tren seferlerine bakıp, ailesiyle beraber yaşadığı ufak kente dönmesi gerekiyordu. Ama orada bir daha o adamı görme şansı var mıydı ki? Peki ya burada kalsa görebilecek miydi?

O esnada kapısı çaldı. Otelin oda servisi kapıyı yavaşça araladı ve içeriye kahvaltı hazırlanmış bir servis arabasıyla içeri girdi. "Günaydınlar efendim." Adam kibar bir şekilde selamladıktan sonra, odanın öbür ucuna gidip oradaki masaya yiyecekleri yerleştirmeye başladı. O esnada Felix, çekinir bir halde adamın yanına gitti.

"Şey üzgünüm, ben aslında tam gidecektim."

Adam garip gözlerle Felix'e baktı. "Bay Hwang sizinle beraber kahvaltı edebilmek için az önce otelimize giriş yaptı. Dilerseniz bunu onunla görüşün ancak ben bu masayı hazırlamak zorundayım." ve dediği gibi, Felix'i görmezden gelerek masayı hazırlamaya devam etti.

Bay Hwang... Felix'le kahvaltı etmek için otele mi gelmişti?

Felix, yüzündeki garip gülümsemeye engel olamıyordu. Bu adamı bir daha görüp göremeyeceğinden bile emin değilken, adam tüm işi üstlenmiş, garip bir randevu mu hazırlamıştı? Bir saniye, bu bir randevu muydu?

Kendine baktı. Dün geceki kıyafetlerinin içindeydi hala. Gece öylece uyuya kaldığı için kıyafetlerinin temiz olmadığından, güzel kokmadığından endişelendi. Yapabileceği bir şey var mıydı ki? Duş alsa bile, üzerine giyebileceği yedek bir kıyafeti yoktu ki. Hem, o kadar zamanı var mıydı?

O esnada odaya başka bir görevli girdi. Elinde bir çanta tutuyordu. Felix'i görünce ona yaklaştı ve elindeki çantayı ona uzattı. "Bay Hwang, eğer rahatsız olmazsanız size giyecek bir şeyler getirmemi istedi. Üzerinize olur mu bilmiyorum ama..."

"Teşekkürler." Ne zaman yardıma ihtiyacı olsa, bu adam hemen yetişiyordu. Bu kadar ince düşünmüş olması, Felix'in bir domates gibi kızarmasına ve gülümsemesine sebep oluyordu. Hızlı hareketlerle adamın elindeki çantayı aldı ve odanın banyo kısmına geçti.

Ne kadar zamanı olduğunu bilmiyordu, bu yüzden elini hızlı tutmalıydı. Hemen hızlı bir duş aldı ve çantanın içini açtı. Çantanın içinde bir çift düz tişört, tam bedenine uygun bir kot pantolon vardı. İç çamaşırından çorabına kadar düşünülmüştü. Saçlarını kurutmayı düşünmemişti bile. Altın sarısı saçlarından damla damla sular omuzlarına dökülüyordu. Felix kıyafetlerini giydi ve heyecanla banyonun kapısını açtı.

Dünkü adam, bay Hwang... Tam banyo kapısının karşısındaki koltukta oturmuş, sabırla Felix'i bekliyordu. Felix banyodan çıktığında, ikisi göz göze geldiler. "H-Hoşgeldiniz."

Felix adamı gördüğünde çok heyecanlanmıştı. Adam, yavaşça oturduğu yerden kalktı ve Felix'in yanına gitti.. Parmaklarını Felix'in ıslak saçları arasında gezdirdi. "Havalar soğuk bu ara, hasta olma."

"Sorun değil, saçlarım ince olduğu için hemen kurur."

"Hm."

Adamın verdiği her tepki, en ufak bir mırıltı bile, Felix'in kalbinin hızla çarpmasına sebep oluyordu.

Elleri saçlarının arasında gezerken Felix gülümsemesine engel olamıyordu.

"Adın Felix, değil mi?" Adam gözlerini onun gözlerinden hiç ayırmıyordu. "Ne kadar güzel bir isim. Ben de Hyunjin, geç oldu ama..."

"Sorun değil..." Felix, Hyunjin'in bakışları altında eriyormuş gibi hissediyordu. Bir şekilde konuşması lazımdı. "Dün akşam için... Size çok teşekkür ederim. Hayatımı kurtardınız."

"Sahi, gecenin o saatinde ne işin vardı orada?"

"Dedim ya, gündüz bir sınav için buraya gelmiştim ama dönüş için gelmesi gereken tren bozulduğu için gelmedi. Gidecek bir yerim olmadığı için orada bekliyordum."

"Ben olmasaydım başına neler gelirdi, hiç düşündün mü?"

"Benim yaşadığım yer küçük bir kasaba olduğundan... Pek böyle şeyler olmuyor. Açıkçası o an siz yanıma gelene kadar hiç bu kadar tedirgin hissetmiyordum. Beni koruduğunuz için teş-"

"Teşekkür etmeyi bırak artık." Hyunjin, Felix'e iyice yaklaştı. "Böyle şeyler olur. Yapman gereken... Kaderin bizi nasıl bir araya getirdiğini düşünmek."

"Nasıl?"

"Diyorum ki, eğer bir daha korunmaya ihtiyacın olursa, seni korumak için orada olmak istiyorum. İkimizin de dün gece orada olmasının bir tesadüf olmadığını düşünüyorum, en azından benim için..."

"Beni mi koruyacaksınız?"

"Neden? Yapamaz mıyım sence?"

"Hayır, öyle demek istemedim. Demek istediği-"

"Öp beni Felix."

"Ne?"

"Şu an bir alfa olmanın verdiği hayvansı hisleri bastırmak için kendimi zor tutuyorum. Lütfen bunu daha da zorlaştırma. Kendi rızanla beni öpmeni istiyorum, bunu yapar mısın? Lütf-"

Felix bir anda parmak uçlarına kalktı. Ellerini Hyunjin'in boynuna doladı. Bu adamın yanında minicik duruyordu ama bu yine de onu öpmesi için engel değildi. Yavaşça dudaklarını araladı ve Hyunjin'in dudaklarına yaklaştırdı...


Dark Man & The Sunshine | Hyunlix [Omegaverse] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin