8 - Harika bir temizlik işi

3.3K 293 128
                                    


Sabah, her şey çok güzel gitmişti. Ne bir telefon girmişti araya, ne de saçma sapan sözcükler. Sanki uzun zamandır tanışıyormuş gibi kaynaşmış, birbirlerine alışmış, birbirlerinin seveceği şekilde hoş sohbete başlamışlardı. Belki de bu da birbirleri için yaratıldıklarının bir işaretiydi onlar için.

Beraber kahvaltı hazırladılar, sonra da yediler. Saat neredeyse öğlene yaklaşırken, sonunda Hyunjin'in telefonu çaldı. Hyunjin telefona baktığında, yüzünde bir gülümseme oluştu. Çünkü arayan kişi, dostu Minho'ydu. Felix'den özür dileyerek telefonunu aldı ve balkona çıktı. Ama yine de tedirginliğini gideremediği için, balkonda bile duvarın önünde, dışarıdan görünmeyecek şekilde duruyordu.

"Ne yaptın Hj?" Dedi Minho. "Çocuğu seninle kalması için ikna edebildin mi?"

"Evet, şuanda beraber, ayarladığımız evde kalıyoruz. Senin için ayarladığım evin konumunu da dün atmıştım, gördün mü?"

"Gördüm, ama henüz hastaneden ayrılamıyorum. Yerime koymak için bulduğumuz adam, işin ciddiyetini anlamış, istediği ücret çok uçuk. Daha iyisini bulmaya çalışıyorum ama eğer bulamazsam vermek zorunda kalacağım. O itin bu fiyatta duracağı bile belli değil. Yan çizecekmiş gibi."

"Sevdiği biriyle mi tehdit etsek?"

"Tabi, böyle yapalım ve intikam almaya çalıştığımız heriften bir farkımız kalmasın, aptal. Sen bunu dert etme, ben halledeceğim. Tek kullanımlık hatlarım tükenmek üzere. Daha dün geldiğin için senin getirmen şüphe çeker, birisini yolla."

"Seni öldü olarak gösterip morgdan kaçırmamız çok daha kolay olacaktı, neden uğraşıyoruz anlamıyorum."

"O benim planım, sen buna karışma. "

"Kafanda ne döndüğünü bilmiyorum ama kendine zarar verecek bir şey yaparsan öbür bacağını da ben kopartırım."

Minho, telefonun öbür ucundan güldü. Tahmin ettiklerinden daha zeki bir adamdı, bu işten sıyrılabileceğine emindi. Ama her şeyde olduğu gibi bir terslik çıkabilir, yedek bir plana ihtiyaçları olabilirdi. Bu zaman gelirse şayet, zarar görenin kendisi olduğundan emin olmak zorundaydı.

"Gülme Minho, ciddi bir şey söylüyorum burada. Seni tanıyorsam aklında bir sürü şey vardır şuan. Amacının bana yardım etmek olduğunu unutma, kendini tehlikeye atmanı istemiyorum." O sırada gözüne bir adam takıldı. Dışarıda, evin yakınındaki bankta oturmuş, gülümseyerek Hyunjin'e bakıyordu. Adamın yüzü tanıdıktı, kafasında kırmızı bir bandana vardı. "Minho, kapının önündeki adamla bir alakan var mı?"

"Sen civarda değilken Felix'i koruyacak birisine ihtiyacın var. İyi davran ona, biraz kaçıktır ama niyeti hep iyidir. Tanıyorsun ya zaten."

"Jeongin mi o?"

"Çok büyümüş, değil mi? Her neyse, geç bunları, elime güzel bir şey geçti. Senin hakkında araştırma yaparken, kaldığın yetiştirme yurduna baktım biraz. Aslında öylesine çetenin bu yurtla bir bağlantısı olup olmadığına bakacaktım ama veriler beklediğimden kârlı geldi. Cidden bir ilişkileri varmış."

"Sahi mi? Aynı ben gibi, yurttan ayrılan çocukları bildikleri için peşlerine düşüp çeteye almak gibi mi?"

"Tanrı'm, bunu açıklamak hiç kolay olmayacak. Evet aslında, bu da yaptıklarından birisi ama en kötüsü değil. İşin içinde sanırım... Çocuk ticareti var. İşin ne kadar pislik noktalara gidebileceğini bildiğimden, yüreğim araştırmaya müsaade vermedi ama araştırmamız lazım. Sen dayanabilir misin?"

"Tanrı'm, sahi mi? Onlarla beraber çalıştığım sürede bunu hiç anlamamıştım. Gerçek olabilir mi?"

"Kötü bir adamsın Hj, ama bir çocuğu incitemezsin. Ayrıca, lider için de önemli birisi olduğundan seni kaybetmeyi göze alamadılar, bu yüzden sana söylemediler. Özünde iyi birisi olduğunu bildiklerinden, yapabileceğin görevlerle tatmin ettiler seni. İşin iç yüzeyine indikçe işler çok çirkinleşecek. Beni bile çok korkutmaya başladı bu durum. Yapabilir miyiz?"

"Artık geri dönemem Minho. Hatta burada işler biraz hızlı ilerliyor, bu yüzden planı biraz daha hızlı bir şekilde yürütmemiz lazım. Araştırma yapmam, Felix'le olduğumdan dolayı çok zorlaşıyor..."

"Sevişmeye ara verin de araştırmaya başla o zaman."

"Sen ne-" derin bir nefes verdikten sonra konuşmaya devam etti. "Mesele o değil. Her an yanımda olduğundan dolayı, korkudan yapamıyorum. Görmesinden korkuyorum."

"Tamam, şimdilik ben devam edeyim o zaman. İlk hedefimiz neredeyse belli. Bugün ofise git mutlaka, başkanın gözüne görün. Yarın başlıyoruz."

"Nasıl bir iş? Hazırlık lazım mı?"

"Birini öldürmek zorunda kalıp kalmayacağına söz veremiyorum. Ama temiz bir iş olmadığından eminim. Güzel bir temizlik olacak. Bir çocuk çıkarman lazım içeriden. Konumu ve çocuğun fotoğrafını atacağım. Ama dikkatli ol, çocuk da biraz çetin birisi. Çocuğa zarar gelmediğinden emin ol. Kendi tarafımıza çekersek iyi olur, ama çekemezsek de öğrenebildiğimiz kadar öğrenmemiz, tutabildiğimiz kadar tutmamız gerekir. Eğer plan tamamlanmadan çocuk karşı tarafa geri geçerse, temizlikten başka çaremiz kalmaz. Hiç iz bırakmaman lazım çocuğu kaçırırken. Yapabilir misin?"

"Hı-hm."

"Bir arkadaştan yardım istedim, güvenilir birisi. Giriş ve çıkış güvenliğini sağlayacak, görev boyunca seninle iletişimde olacak. Çocuğu götüreceğin depoyu ayarladım. Çocuğun başına güvendiğim adamlardan koyacağım. Depodan eve kadar olan mesafede, her ihtimale karşı izini kaybettirmeye çalışarak ilerle. Bir sıkıntı olduğunda mutlaka alarm ver."

"Tanrı aşkına, aylardır tek başına hastanede yatan bir adam olarak, nasıl bu kadar kısa sürede bu kadar kişi organize edebildin?"

"Ben iyi bir insanım Hj, bunu biliyorsun." Evet, öyleydi. Minho, çetenin içindeyken hep dışarı insan kaçırmıştı. Bu delikten kurtulmak isteyen, canı yanan, işkence gören herkese yardım etmişti. Bu yardımların sonucu olarak sağlığından olmuştu belki ama, etrafındaki vefalı insanlar, onun yarınına, intikamına yardım edecekti.

Hyunjin telefonu kapattı ve derin bir nefes aldı. Şimdi bugün, her şey sakin kalacaktı ama yarından itibaren hayatı bir cehenneme dönecekti, bunu çok iyi biliyordu.

İçeri döndü. Felix, koltukta oturmuş televizyon izliyordu. Yanına gitti ve kolunu Felix'in omzuna attı. Yüzünü, yanağına yaklaştırdı.

"Bugün için seni birkaç saatliğine yalnız bıraksam sorun olmaz, değil mi?"

"Hm?" Felix, Hyunjin'e döndü. "Tabi, senin de işe gitmen lazım."

"Evet, hemen gidip geleceğim."

Minho'nun dediği gibi, birkaç saat için çete başkanının ofisinde görünmüş, ardından yapacak bir şey yok diyerek tüymüştü. Felix'in yanına dönmek için saniye sayıyordu.

Arabada, eve dönüş yolunda ilerliyordu. O esnada telefonu çaldı. Hyunjin, arabaya bağlı olan telefonunu açtı. Telefonun öbür ucunda, tok, çatallı sesli bir adam vardı.

"Hj, çoktan döndün mü? Bu gece senin için çok özel bir işim vardı."

"Hm, nedir efendim?" Konuştuğu kişi, başkan dediği adamdan başkası değildi.

"Bayadır aksiyon olmadığını biliyorum, özleyeceğini düşündüm. Kana susamış bir katil için çok keyifli bir iş. Harika bir temizlik işimiz var."

"Siktir..." Diye geçirdi içinden. Ne oluyordu şimdi bu, cidden o kadar sakin zamanın ardından, bu geceyi mi bulmuştu. "Şüphe çekmemeliyim..." Diye düşündü. "Detayları aktarın efendim." Dedi, telefonu kapattı. Arabayı duvara vurmamak için kendini zor tutuyordu...

Dark Man & The Sunshine | Hyunlix [Omegaverse] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin