⋆Aradan birkaç saat geçmişti...
Han uyanmış, Hyunjin gözünü açmış, evde hayat biraz daha normale dönmeye başlamıştı çoktan.
Hyunjin, sabah uyuduğu yatakta, şimdi yarı oturur, yarı uzanır pozisyonda dinleniyordu.
"Nasılsın?" Minho, herkesi odadan kovmuş, Hyunjin ile baş başa kalmıştı. "Çok canın yanıyor mu?"
"Yok..." Hyunjin, canının yanmadığını söylese de, yüzündeki ifadeden aslında ne kadar acı içinde olduğu belli oluyordu.
"Ağrı kesici ister misin?"
"Sorun değil, idare ediyorum." Hyunjin dostuna bakıp güldü. "Ne o? Kızamıyor musun bana? Sorun değil, kız hadi."
"Kızmayacağım Hj, şansını zorlama." Gülerek dostunun omzuna dokunmaya çalıştı ama Hyunjin'in canı yanına elini geri çekti. "Üzgünüm."
"Felix nerede?"
"Seninle ilk ben konuşmak istedim, o yüzden tek başıma buradayım. Zaten aşağıda... Bir görevleri var."
"Kimse zarar görmedi, değil mi?"
"Hayır, kimsenin burnu bile kanamadı." Hyunjin derin bir nefes almıştı ki Minho'nun kaşları çatıldı. "Sen dışında, aptal. İyi ki dövmüşler seni, yoksa ben dövecektim ve elim acıyacaktı." Hyunjin ona güldüğünde, o da karşılık verdi. "Neyse, sen uyurken bazı gelişmeler oldu tabi."
"Hm?"
"Başkan ne yaptığımızı öğrendi. Yakında ensemizde bitecek ama içim bir yandan da rahat. Bu bir savaş ilanı ve artık o adamın yanına gitmek zorunda kalmayacaksınız. Sen de, Han da."
"Han nasıl? İçeride zorlanmış olmalı."
"Tabi... Zor bir görevdi."
"Feromon kokusundan çok etkileniyor." Zar zor da olsa eliyle başının arkasını kaşıdı. "Bu yüzden kaç defa zor olaylar yaşadık. Onu buna bulaştırmayı hiç istemezdim."
"Sen..." Minho, Hyunjin'e baktı. "Han'ın feromon kokusundan kötü etkilendiğini biliyor muydun?"
Hyunjin kaşlarını çattı. "Sen bilmiyor muydun? Baya önce, anlatmıştı ya bize; 16 bilemedin 17 yaşlarındaydı. Bir tane alfa tecavüz etmişti, saatlerce duşun altında ağlamıştı. Zar zor kendine getirmiştik, aylarca da kimseyle konuşmamıştı; ikimiz dışında." Minho, anlamsız bakınca Hyunjin devam etti. "Tanrı aşkına neden öyle bakıyorsun? Sen de oradaydın."
Minho, kafasını önüne eğdi. Düşünüyor, düşünüyor ama Hyunjin'in anlattıklarına hafızasında bir karşılık bulamıyordu. Aradan uzun zaman geçtiği için mi, yoksa o zamanlar önemsiz bir anı olarak mı gördüğü için bilmeden, her şeyi unutmuştu. Kafasını kaşıdı, çaresizce dostuna baktı. "Her neyse, biz konuştuk."
"Ne hakkında?"
"Han bana anlattı. Ne kadar kötü hissettiğini, olanlar hakkında ne düşündüğünü, uzun uzun konuştuk. Kendimi çok suçlu hissettim."
"Benimle ilk konuştuğunda ben de öyle hissettim. Hatta, kazanın arkasında o olduğunu, senin o halde olmasının sebebinin o olduğunu söyleyemediğinde, daha da üzüldüm. Çünkü aslında onun suçu değildi ama suçlu hissediyordu ve benimle bile konuşamıyordu. Ben onun tek dostuydum."
"Haklısın. Onu yalnız bıraktık, değil mi?"
"Sen yalnız bıraktın Minho. Ben her şeyi bilmesem de, onu anlayamasam da attığı her adımda onun yanındaydım. Bu yüzden sen gittin, ben kaldım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Man & The Sunshine | Hyunlix [Omegaverse] ✓
Fanfiction"Aslında, senin hayatın hakkında hiçbir şey bilmiyorum." "Oysa aynaya baksan, tüm hayatımı görürsün." Hyunjin, Felix'i gördüğü gece intihar etmişti aslında, tüm geçmişini geride bırakarak. Ama öyle boktandı ki geçmişi, kolay kolay kurtulamazdı. Yine...