⋆Minho, derin derin nefes alıp veriyordu. Mutlu sona çok yakın gibiydiler artık. Her şey planladığından daha da iyi gitmişti ve bir şekilde tünelin sonundaki o ışığı görüyordu. Beyaz ışık... Her zaman hayırlı mıydı sahi?
Hyunjin ve Felix'in kaldığı odanın önüne gitti. Hyunjin bir süredir her şeyden habersizdi ve yeni olan gelişmelerle beraber her şeyi ona anlatmak istiyordu. Ama kapının önüne geldiğinde, burnuna çok keskin bir koku geldi. İçeriden ikisinin de feromon kokuları geliyordu.
"Aptal herifler..." Dedi kendine kendine. "Biz neyin derdindeyiz, bunlar ne yapıyor?" Güldü ve geri dönerek yoluna gitti.
"Gitti mi?"
Hyunjin ve Felix, Minho'nun bastonundan çıkan taklama sesini duymuştu ve yaptıkları işe bir süre ara vermiş, yatak örtüsünün altına saklanmışlardı.
Hyunjin güldü. "Gitti." Ardından Felix'e döndü. "Sahi neden saklanıyoruz ki? Sanki ayıp bir şey yapıyoruz."
Felix yine de utanıyordu ama hala kızgınlıktaydı. Hyunjin, örtüyü üzerlerinden kaldırdı. Şimdi ikisinin de kızarık, çırılçıplak bedenleri ortadaydı. Felix kendini tutamadı ve Hyunjin'in üzerine çıktı. "Devam et."
Hyunjin, Felix'i belinden kavradı ve biraz yukarı kaldırdı. Felix'in eli aletindeydi. Kendine doğru çekti ve aleti deliğinin üzerine yerleştirdi. Bir süredir yaptıklarından artık çok gevşemişti. Hiç zorlanmadan oturdu, içine aldı. İlginç olan, ilk defa tamamını içine alıyordu.
Hyunjin zevkle inledi. Felix üzerinde zıpladıkça gözü dönüyordu. Daha fazlasını istemekten kendini alı koyamıyordu.
Felix'i üzerinden kaldırdı ve yüz üstü durmasını sağladı. Felix, şimdi bir kedi gibi dört ayağının üzerinde duruyordu. Hyunjin arkasından yaklaştı. Bir elini Felix'in beline koydu, diğer eliyle de kıçını kavradı. Felix'in üzerine eğildi ve aletini içine koydu. Yavaş olmaya hiç niyeti yoktu.
Felix ön ellerini bıraktı. Şimdi Hyunjin her gelip gittiğinde yan dönmüş yüzü yastığa sürtünüyordu. Kollarını arkaya uzattı ve ulaştığı kadarıyla Hyunjin'in bacaklarına dokundu. O da daha fazlasını istiyordu çünkü Hyunjin her hareket ettiğinde onu kendine doğru çekiştiriyordu.
Hyunjin, elini Felix'in boynuna doladı ve kendisine doğru çekti. İkisi de dizlerinin üzerinde, dik duruyordu şimdi. "Çok derin..." Dedi Felix can havliyle. "Hepsini hissediyorum."
"Güzel, değil mi?"
"Garip..." Elini karnına koydu. "İçimi tamamen dolduruyormuş gibi..."
"Hmm... Kötü mü yani?"
"Hayır..."
Hyunjin, Felix'in boynundaki elini biraz daha çenesine doğru götürdü ve yüzünü kendisine döndürdü. "Dudaklarını arala..." Felix, itaatkar bir şekilde dudaklarını araladığında, kendi dudaklarını yaklaştırdı. İçinde yavaş yavaş hareket ederken, bir yandan öpüşmeye başladılar. Yavaşlamış, daha hisli sevişmeye başlamışlardı.
⋆
Minho, gülerek yoluna devam etti. Birkaç adım daha attıktan sonra Han'ın odasının önüne gelmişti. Kapıyı tıklatıp içeri girdi. Han yatağında uzanıyor, diğer çocuksa yerde yatıyordu.
Han, Minho'yu görünce hızla olduğu yerden doğruldu. Minho, kapıyı kapattı. Kapının yakınındaki sandalyeye gidip otururken, Han da kendini toparladı.
"Uyanmadı mı hala?"
"Yok."
Minho adama baktıktan sonra Han'a geri döndü. Konuşacaktı ki duraksadı, bu da ortamı daha da garip bir hale getirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Man & The Sunshine | Hyunlix [Omegaverse] ✓
Fanfiction"Aslında, senin hayatın hakkında hiçbir şey bilmiyorum." "Oysa aynaya baksan, tüm hayatımı görürsün." Hyunjin, Felix'i gördüğü gece intihar etmişti aslında, tüm geçmişini geride bırakarak. Ama öyle boktandı ki geçmişi, kolay kolay kurtulamazdı. Yine...