⋆Toplu bir yemek yedikten sonra, hazırlanmak ve dinlenmek için yeniden herkes odalarına dağıldı. Felix, yatağın üzerine oturmuş Hyunjin'i izliyordu. Hyunjin ise dolabın önünde, akşama giyeceği şeyleri ayarlamaya çalışıyordu.
"Hyunjin..." Dedi Felix çekinerek. "Bu gece hiçbir şey ters gitmeyecek, değil mi?"
Hyunjin yaptığı işi bırakıp Felix'in önüne çömeldi ve sevgilisinin ellerinden tuttu. "Hayır Felix. Çok ciddi bir iş olduğu için kimse hata yapmayacak. Her şey kusursuz işleyecek."
"İş sona erdiğinde, beni sağ sağlim almaya geleceksin değil mi?"
"Hiç senden uzakta durabilir miyim? Elbette geleceğim. Belki bacağımda bir cam parçasıyla gelirim ama sorun değil, beni böyle seveceğine söz vermiştin ya." Birbirlerine gülümsediler. "Tabi, elbette o olmasa daha iyi ama..."
"Sorun değil, ben bekleyeceğim. Minho hyung beni tanıdığı bir ailenin yanına bırakacakmış. Onların çocuğu gibi davranmamı istedi, sadece bu gece için. Zaten saat çok geç olacağı için çoktan uyumuş olurlar."
Hyunjin, Felix'i alnından öptü. "Sen de uyu, olur mu?"
Felix cevap vermedi. İkisi de biliyordu ki tüm gece Felix'in gözüne uyku girmeyecekti. Korkudan zangır zangır titriyordu aslında ama bunu belli etmek istemiyordu çünkü Hyunjin ne kadar güçlüyse, Felix de o kadar güçlü olmak zorundaydı. Hyunjin de içten içe aynı şeyleri yaşıyordu aslında ama, mesele bu değildi tabi.
Gece yarısına doğru, yatakta uzanmış sohbet eden sevgililerin lafını, kapıyı çalan kişi böldü. İkisi birden yatakta doğruldular, kapının arkasındaki Minho içeri girdi. "Haydi Felix, önden seni çıkaralım."
Felix, Hyunjin'e sarıldı. Kulağına doğru eğildi. "Lütfen çok dikkat et..." Diye fısıldadı sadece. Veda anının zor olacağını biliyordu ama bu kadar zorlanacağını hiç düşünmemişti. Gözlerinin dolduğunu hissettiğinde, Hyunjin'in yüzüne dahi bakamadan odadan ayrıldı. Felix çıktıktan sonra Minho arkadaşına baktı ve gülümseyerek o da odadan ayrıldı. Şimdi Hyunjin tek başına, öylece yatağın ortasında oturuyordu...
Birkaç saat sonra büyük salonda toplandılar. Minho, herkese gizli birer ses iletişim cihazı dağıttıktan sonra, masasına geçti. "Birbirinizle haberleşemezsiniz. Hepiniz sadece bana bağlısınız. Yani bir şey olduğunda sizinle iletişime ben geçeceğim. Aradaki iletişimi ben sağlayacağım."
"Neden?" Hyunjin'in kaşları çatıldı. "Bir şey olduğu zaman anında haberimi-"
"Her boka karışma." Minho sinirle lafını kesti. "Kriz yönetimini beceremeyen bir mal yüzünden bunca işe giriyoruz."
"Minh-"
"Evet o mal sensin. Başka bilmeniz gereken şey yok, gidelim."
Diğerleri iletişim cihazını görünmeyen noktalarına yerleştirerek kapıya yönelseler de, Hyunjin bir süre öylece kaldı. Minho, Hyunjin'in ne yapacağını sabırla bekledikten sonra derin bir nefes aldı. "Felix güvende, siz de şu işi halledip dönün."
Hyunjin de yavaş adımlarla diğerlerine katıldı. Hepsi beraber bir minivan'ın içine sıkıştılar ve mekana doğru yola koyuldular. Mekanın yakınlarına geldiklerinde, park halindeki bir arabanın yanında durdu şoför koltuğundaki Bang Chan. Minho arabanın kapısını açtı. "Sizi buradan takip edeceğiz." Ardından Changbin ile arabadan ayrılıp yan taraftaki arabaya geçtiler. Acil durum butonları onlardı.
Kalanlar, aynı planda olduğu gibi adamın evinden görünmeyen arka çıkışın önüne geldiler. Han, daha önceden hazırladığı alkol şişelerinden birini açtı ve birazını üzerine boşalttı ve yüzüne krem sürermiş gibi alkolu suratına yedirdi. Ardından şişeyi Hyunjin'e uzattı, bu da onun rolü için gerekli olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Man & The Sunshine | Hyunlix [Omegaverse] ✓
Fanfiction"Aslında, senin hayatın hakkında hiçbir şey bilmiyorum." "Oysa aynaya baksan, tüm hayatımı görürsün." Hyunjin, Felix'i gördüğü gece intihar etmişti aslında, tüm geçmişini geride bırakarak. Ama öyle boktandı ki geçmişi, kolay kolay kurtulamazdı. Yine...