⋆Akşam yemeğini yedikten sonra Hyunjin, Felix uyuyana kadar yanında bekledi. Ona gitmek zorunda olduğunu söylemek istiyordu ama nasıl açıklayabilirdi ki böyle boktan bir durumu? O uyuduğunda gidecek, uyanmadan hemen dönecekti.
Felix'in nefesi yavaşladığında, karnı yavaş yavaş inip kalkmaya başladığında, Hyunjin onun sonunda uykuya daldığını anladı. "Felix..." Diye fısıldadı ama Felix cevap vermedi. Evet, gerçekten uyumuştu.
Yavaşça sevdiği adamın yanından kalktı. Kıyafetlerini çıkardı ve üzerini değiştirdi. Her yaptığı harekette Felix'e bakıyor, uyanmadığından emin oluyordu. Sonunda hazırlandı ve apartmanın otoparkına indi.
Her şeyi kusursuz düşünmüştü. Otoparkta kamera olmayan kör bir nokta bulmuş, arabası için orayı ayırmıştı.
Arabasının bagajını açtı. Bagajın içi bomboştu ama bagajın döşemesini kaldırdığında, altında bir silah cephanesi duruyordu. Küçük, gümüş rengi tabancalardan birisini aldı, şarjörünü kontrol ettikten sonra silahı beline taktı. Birkaç yedek şarjörü de kargo pantolonunun ceplerine sıkıştırdıktan sonra, tabancanın susturucusunu ve büyük bir beyzbol sopasını eline aldıktan sonra bagajı kapattı ve arabasını kilitledi.
Hemen dibinde, başka bir araba duruyordu. Onun şoför koltuğuna geçti ve elindekileri de yan koltuğa bıraktı. Telefonunu eline aldı ve dostunu ararken, bir yandan da yola çıktı.
"Çıktın mı Hj?" Diye sordu telefonun öbür ucundaki dostu, Minho.
"Çıktım, planladığımız gibi başladı, umarım da öyle gider."
"Çok mu pis iş?"
"Bir süredir tartışmalı oldukları bir adam vardı. Gece kulübü sahibi, varlıklı bir gangster. Bir süre tehdit ettiler birbirlerini ama sonuçsuz kalınca başkan örgütü harekete geçirmiş. Eş zamanlı birkaç saldırı olacak. Diğer saldırıların amacı göz korkutmak ama benimki daha farklı. Diğer saldırılar dikkat çekerken, o hengamede ana üsse girip içeriden bir şey almam gerekiyor. Yanımda da Han Jisung olacak. Karşımıza çıkan her engeli yok etmemiz söylenmiş..."
"Çok kan dökülecek bu akşam... Han'a dikkat et, burnu bir köpek gibi keskindir. Ters bir şeyin kokusunu aldığında aniden ortadan tüyer. Ona güvenme."
"Kurnaz bir adam olduğunu biliyorum ama meraklanma, Han bizimle."
"Bizimle mi?"
"Han'ın benim kardeşim olduğunu biliyorsun değil mi? Nefes alıp verişimden ortada neyin döndüğünü anlayacak kadar iyi tanıyor beni."
"Öz kardeş misiniz ki?"
"Bu neyi değiştirir? Planın hepsine hakim değil, ama amacımızı biliyor. Müsait bir zamanda anlatacağım."
"Gerçekten güvenebilir miyiz ona?"
"Güvenmek zorundayız Minho. Hastaneden çıktığında bir toplantı düzenleyelim. Senin adamların ve Han da dahil. Neyle karşı karşıya olduğunu bilmesi lazım herkesin."
"Oradaki işin bittikten sonra Han'ı da al, göndereceğim adrese gel. Tabi Han ortadan tüymezse..."
"Han beni bırakmaz."
Hyunjin sonunda gitmesi gereken yere varmıştı. Çok zengin, büyük ve güvenlikli bir malikaneydi burası ama yapan adam tam bir mimari fiyaskoydu. Evin etrafında girebilecekleri bir sürü kör nokta vardı.
Han, Hyunjin'i orada bekliyor, dürbünle malikaneyi gözetliyordu. Hyunjin'i görünce yaptığı işi bıraktı ve ona sarıldı. "Yüzünü gören cennetlik Hj hyung, nerelerdesin sen?" Han güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Man & The Sunshine | Hyunlix [Omegaverse] ✓
Fanfiction"Aslında, senin hayatın hakkında hiçbir şey bilmiyorum." "Oysa aynaya baksan, tüm hayatımı görürsün." Hyunjin, Felix'i gördüğü gece intihar etmişti aslında, tüm geçmişini geride bırakarak. Ama öyle boktandı ki geçmişi, kolay kolay kurtulamazdı. Yine...