⋆"Hyunjin..." Dedi Felix çekinerek. "Henüz seni temizlemedik yani böyle..." Kendini biraz geriye çekti.
Hyunjin, anlamıştı. Bir kazaya karıştığını düşünse bile Felix kandan çekiniyordu. Çok normaldi bu, oturduğu yerde çömüp çocuklar gibi ağlamak istiyordu. Felix gerçekleri bilse yine de yanında kalır mıydı ki? İmkansızdı bu...
Hyunjin'in yüzünün düştüğünü gördüğünde Felix, ona sıcacık gülümsedi. "Sorun değil, hemen yıkanabilirsin." Hyunjin'in arkasına geçip sırtını keseyle güzelce temizledi. Vücuduna bulaşan her kan damlasını bir bir sildi. Sevdiği adamı bu halde görmek istemiyordu. Onun acı çektiğini görmek istemiyordu.
Şimdi Hyunjin temizken akan suyun altında, sarılmış bir şekilde duruyorlardı.
"Biliyor musun Felix..." Dedi Hyunjin, fısıldayarak. "Hani tanıştığımız akşam var ya, hayatını kurtardığımı söylemiştin..."
"Evet..."
"Aslında o akşam hayat kurtaran kişi sendin..."
Felix, Hyunjin'in omzundaki kafasını yavaşça kaldırdı ve şaşkın bakışlarla Hyunjin'in yüzüne baktı. "Nasıl yani?"
"Ben merak ettim senin neden orada olduğunu, ama sen hiç sormadın."
"Ben..." Felix'e mantıklı gelmişti. "Geceleri dışarı çıkan birisi olmadığım için... İnsanların hangi saatte nerede ne yaptığını pek tahmin edemiyorum ama haklısın. Sen ne yapıyordun orada. Tren mi bekliyordun?"
"Evet, altına atlamak için."
"Ne?" Felix şok olmuştu. "İntihar mı edecektin yani?"
"Eh, öyle de denebilir." Gülümsedi... "Aslında tamamen öyle. O gece ölmek istemiştim."
"Neden?"
"Artık bir önemi yok." Felix'e daha da sıkı sarıldı. "Çünkü artık öyle bir düşüncem yok. Şimdi hayatımda sen varsın, nasıl seni bırakıp giderim?"
"Aslında..." Felix, yavaşça Hyunjin'in kollarından sıyrıldı. "Neden böyle bir düşünceye kapıldığını merak ediyorum. Düşününce, senin hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorum Hyunjin."
"Oysa aynaya baksan, tüm hayatımı görürsün."
Felix, biraz utandı. Ama Hyunjin yine hedef şaşırtıyordu, her zaman olduğu gibi. Bu yüzden onun tuzağına düşmemeye kararlıydı. "Bu gece nereye gittin Hyunjin?"
"Söyledim ya, acil bir işim çıktı."
"Gecenin bu yarısı, bir temizlik şirketinde nasıl acil bir çıkabilir ki? Hem... Gece yarısı sokaklarda hiç araba yokken, nasıl bu hale gelebildin?"
"Bir arabayla çarpışmadık."
"Bacağındaki cam... Bir araba camı değildi. Bir binaya mı girdiniz? Ne olduğunu anlat lütfen."
"Felix, bana güvenmiyor musun?"
"İlk başta..." Felix geriye birkaç adım daha attı. "...olayın büyüsüne çok kapıldığım için peşinden geldim. Yanında olmak hiç sorun değildi. Ama seni bu halde görünce... Senden uzaklaşmak istemiyorum Hyunjin..."
Karşısında adam, sessizce de olsa, Hyunjin'e yalvarıyordu aslında. Hyunjin'in yanında kalmak için bir bahane istiyordu. Gideceğinden değildi belki ama artık kafasında bazı şeyler uyuşmuyordu ve bir cevap istiyordu.
"Kek yapmıştım sana bugün." Dedi Felix, titrek bir sesle. "Ama tatlıyı sevip sevmediğini bile bilmiyordum. Zaten yandı, ben de sen gelmeden ortadan kaldırdım."
"Kek severim. Eğer sen yapıyorsan her şeyi severim. Benim hakkımda bilmen gereken her şeyin sen olduğu konusunda çok ciddiyim sevgilim. Bu yüzden eğer kalmak için bir bahaneye ihtiyacın varsa, bahanen bu olsun, artık sensiz yaşayamam."
Tüm hayatını, her şeyini Felix için hiçe saydığı, kendini riske attığı doğruydu. Belki bunları söyleseydi de güzel bir bahane olurdu ama nasıl söylerdi...
"Lütfen, benden uzak durma..." Çaresiz gözlerle Felix'e baktı. Felix ona karşı koymak istemiyordu ama Hyunjin aslında sorduğu hiçbir şeye cevap vermiyor, hep kaçıyordu. Bu canını sıkmaya başlamıştı.
"Sana sarılmak istiyorum Hyunjin." Felix daha çaresiz bakıyordu. "İnan tüm bedenim ve kalbim bunun için bana yalvarıyor ama aklım buna izin vermiyor."
"Yeter."
Hyunjin ani bir hareketle suyu kapattı ve eline geçirdiği rastgele bir havluyu alarak banyodan çıktı. Kafası zaten dopdoluydu. Tek istediği şey her şeyi halledene kadar Felix'in durup onu beklemeseydi. Hızlı adımlarla yatak odasına geçti. Dolabı açtı, ilk eline geçen kıyafetleri üzerine geçirdi.
Felix, arkasından koşarak onu takip etti. Beline rastgele bir havlu dolayabilmişti sadece. Hyunjin'i bileğinden tuttu. Hyunjin ona döndü, öylece baktı.
"Hyunjin, lütfen..."
Hyunjin, bir anda oturduğu yere çöktü. Canı çok yanıyordu. Yüzünü elleriyle sımsıkı kapattı, belki de ağlıyordu. Felix bir süre ellerini çekmesi için kıvransa da, bir süre sonra o da pes etti ve öylece yerde oturmaya başladılar.
O şekilde otururken ne kadar zaman geçtiğini ikisi de bilmiyordu. Hyunjin, ellerini yüzünden çekip yavaşça kafasını kaldırdı. Felix, sessiz hıçkırıklarla ağlıyordu. Hyunjin, Felix'in ellerinden tuttu. O da ağlamıştı ama şimdi daha iyiydi.
"Özür dilerim..."
Felix, daha çok ağlamaya başladı. Bu adam cidden çok canına dokunuyordu. Hyunjin derin bir nefes aldıktan sonra tekrardan söze girdi. "Şuan bazı şeyler var... Lütfen sorma. Ama söz veriyorum hepsini halledeceğim ve söz veriyorum sana ne olduğunu bir bir anlatacağım. Bana güven Felix. Söz veriyorum bundan hiç pişman olmayacaksın. Eğer istemiyorsan gidebilirsin. Ama seni takip edeceğim. Kaçsan kovalayacağım, saklansan bulacağım, gitsen geleceğim ama seni bırakmayacağım. Umudum da, hayatım da, her şeyim sensin. Söz veriyorum bir daha yaşamaktan pes etmeyeceğim ama ne olur bana daha fazla acı çektirme."
"Bacağın..." Dedi Felix, kalan son gücünü kullanarak kısık bir sesle. "Çok acıyor mu?"
"Hiç acımıyor. Bekleyecek misin Felix? Ben her şeyi çözene kadar durup burada bekleyecek misin? Ne zaman canım yansa gelip sana sarılabilir miyim? Senin yanında ruhumu dinlendirebilir miyim?"
"Sen böyle konuşurken..." Felix elinin tersiyle gözyaşlarını sildi. "Nasıl seni bırakıp gidebilirim ki? Gitmeyeceğim. Bekleyeceğim ama lütfen acele et."
"Elimden gelenin en iyisini yapacağım. Kızma bana, olur mu? Gece yarısı evden çıkıp üstüm başım kan içinde gelsem de, ellerim yara bere olsa da, vücudumda delikler açılsa da kızma bana, sadece temizlenmeme yardım et, olur mu?"
"Ne iş yapıyorsun sen Hyunjin?"
Hyunjin derin bir nefes aldı. "Ben iyi birisi değildim Felix." Yüzüne bakamayacak kadar utanıyordu. "Çok küçüktüm ve çaresiz kalmıştım. Ama şimdi her şey değişti. Çok sevdiğim dostlarım var, bana yardım ediyorlar. Her şeyi çözeceğiz ama lütfen..."
Felix, Hyunjin'in lafını bitirmesine izin vermeden ona sarıldı. Hyunjin'in ağlamasına dayanamıyordu. "Üstün başın kan içinde gelsen de sana kızmayacağım. Bana karşı dürüst olduğun için teşekkür ederim. Bundan sonra sen bana bir şeyler anlatana kadar sormayacağım. Başta yalan söylediğin için üzgünüm ama sorun değil. Başta bunları söyleseydin belki de yanında kalmayacaktım. O yüzden ağlama artık. Her şeyi çöz ve bir gün eve geldiğinde, üstünde hiç kan lekesi olmasın. Olur mu?"
Hyunjin, konuşmaktan çok acizdi. Sadece kafasını salladı ve Felix'in omzuna iyice gömüldü. Tamamen bitap düşene kadar ağladı.
Ne zaman kalktılar, yatağa geçtiler ve uyudular ikisi de bilmiyordu. Bir şekilde o geceyi atlatmışlardı. Hyunjin, Felix'e sonunda bir şeyleri anlatabilmişti ve kendini biraz daha rahat hissediyordu ama asıl kıyamet daha önlerindeydi ve güçlü kalmak zorundaydı. Söz vermişti Felix'e, başka çaresi yoktu.
⋆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Man & The Sunshine | Hyunlix [Omegaverse] ✓
Fanfiction"Aslında, senin hayatın hakkında hiçbir şey bilmiyorum." "Oysa aynaya baksan, tüm hayatımı görürsün." Hyunjin, Felix'i gördüğü gece intihar etmişti aslında, tüm geçmişini geride bırakarak. Ama öyle boktandı ki geçmişi, kolay kolay kurtulamazdı. Yine...