⋆Jeongin, birkaç aydır kendine rutin bir düzen oluşturmuştu. Kurdukları sanayi sitesinin garajının üzerine bir odalı, küçük bir daire yapmıştı. Orada yatıp kalkıyor, zamanının çoğunu arabalarla geçiriyordu. O gün, Hyunjin gelmeyeceğini söylediğinden, biraz daha rahat takılmaya karar verdi.
Jeongin, daha 19 yaşındaydı. Damarlarında akan kanı bile dinginleşmemişken, yaşlı bir adam gibi disiplinli davranan 28 yaşındaki bir adamla geçinmesi zor oluyordu. Bu yüzdendir ki o günü bir tatil olarak düşünmeye karar vermişti.
Genç ve sorumsuz bir adam olmak istedi o gün. Zaten pek kahvaltı kültürü yoktu ama Hyunjin her zaman gelirken Changbin ve ona kahvaltılık bir şeyler alır, ne kadar evde kahvaltı yapmış olsa da, iş arkadaşlarıyla oturup bir daha atıştırırdı. Bugün, kahvaltı yapmalarına gerek yoktu. Changbin'in çalışıp çalışmayacağından da emin değildi.
Mutfak dolabını açtı, kutu bir ramen aldı. Isıtıcıda kaynattığı suyu içine boşalttı. Çekmeceden plastik bir çatal aldı ve bir elinde ramen, öbür elinde çatal, evinden ayrılarak merdivenleri inmeye başladı.
Girişte arabaların park edildiği küçük ve boş bir arazi vardı. Yuvarlak ve büyük bir boşluğun etrafında kurdukları dükkanlar vardı. Jeongin'in kaldığı yer girişin tam karşısında, en ilerideki iki katlı binanın üst katıydı. Hemen altında Hyunjin'in aracını park ettiği tek arabalık bir garaj vardı. Sağa ve sola doğru açılan dükkanlarda ise araba boyama, motor tamiri gibi işlemlerin yapıldığı alanlar vardı.
Hemen girişin yanından sağa dönüldüğündeyse, Changbin'in tek başına çalıştığı, diğer dükkanlardan biraz daha büyük olan motor atölyesi bulunuyordu.
Dükkanlarda çalışan personeller bir bir giriş kapısından inerken, Jeongin'in gözü direk olarak motor atölyesine gitti. Henüz ışıkları kapalıydı, Changbin gelmemiş demekti bu. "Aman, bananeyse." Dedi kendi kendine.
Merdivenleri indikten sonra, kilit bile vurulmayan atölyelerden birisinin kapısını açıp içeri girdi. Işıkları yaktıktan sonra, sandalyeye oturup yemek yerken gelenleri izlemeye başladı.
Tam yemeğinin sonuna gelmişti ki, Changbin büyük girişten motoruyla içeri girdi. Motor atölyesinin önünde durdu. Kaskını çıkarttıktan sonra kafasını salladı. Bacağını kaldırıp motordan inerken, kaskını da motorun arkasına koydu.
Jeongin, sanki ağır çekimde bir film izliyormuş gibi tüm dikkatliyle Changbin'i izliyordu. Motorcu ceketinin fermuarını açışını, ceketi çıkartıp sorumsuzca motorun üzerine atışını, eldivenlerin cırt cırtlı kısmını dişleriyle açıp eldivenlerini çıkarışını, bunları yaparken kasılıp gevşeyen kol kaslarını, saçlarının arasına geçirdiği parmaklarını, yaptığı her hareketi ezberlemek istercesine izledi.
Hyunjin varken koşturarak işe başladığından, Changbin'i bu kadar net izlediğini hatırlamıyordu. Ne manzaralar kaçırmıştı arabanın altında motor yağıyla yıkanırken. Kendi kendine güldü, gidişatın hiç iyi olmadığının çok net farkındaydı.
Changbin, etrafa bakındığında, atölyede oturup ona bakan Jeongin'i gördü. Elini kaldırıp onu selamladıktan sonra, o yöne doğru yürümeye başladı.
Jeongin, boş olmasına rağmen elinde tuttuğu ramen kutusunu alelacele masaya bıraktı, kendini toparladı. Changbin atölyeye gelene kadar camdan onu izledi.
"Günaydın." Dedi Changbin atölyeye girerken.
"Günaydın hyung."
Changbin, direk olarak duvara döşenmiş masanın üzerinde duran kahve makinasına yöneldi. Ama içine baktığında kaşları çatıldı. "Ee, boş bu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Man & The Sunshine | Hyunlix [Omegaverse] ✓
Fanfiction"Aslında, senin hayatın hakkında hiçbir şey bilmiyorum." "Oysa aynaya baksan, tüm hayatımı görürsün." Hyunjin, Felix'i gördüğü gece intihar etmişti aslında, tüm geçmişini geride bırakarak. Ama öyle boktandı ki geçmişi, kolay kolay kurtulamazdı. Yine...