⋆Büyük salonda yeniden toplanmış, öylece büyük masada oturan Minho'nun konuşmasını bekliyorlardı. Aynı zamanda Hyunjin, sabah Minho'nun eline verdiği dosyayı okuyordu. Sonunda dosyayı kapattı ve ortadaki kahve masasına koydu.
"Ee..." Dedi Minho, "Yapabilir miyiz?"
"Tabi, mantıklı ve sessiz bir hamle. Ama çok riskli. Buna ne tepki vereceğimi biliyorsun, değil mi?"
"Seni tek göndermemin imkanı yok. Tek başına üstesinden gelemezsin."
"Başka birisini yem olarak kullanmak mantıklı ama sonunda birisini gözden çıkarmak gibi bir şey bu."
Han, Hyunjin'in masaya koyduğu dosyayı hızlı bir hamleyle aldı ve incelemeye başladı. O esnada diğerleri konuşmaya devam ettiler.
"Herkes işin ciddiyetinin farkında. Kimse bir hata yapmayacak ya da kimseyi gözden çıkarmayacağız. Onunla ilgili de planlarım var."
"Her halükarda bu çok riskli."
"Tek başına gitmen kendini ateşe atmak olur. Hedef şaşırtmak zorundayız."
Hyunjin ve Minho'nun tartışması bir süre böyle sürdü ve diğerleri de sabırla onları dinlediler. Sonunda Han, dosyayı okumayı bitirdi ve ikisinin de laflarını kesti.
"Ben gidebilirim." Bir anda odadaki herkes dönüp ona baktı.
"Sen hiçbir yere gitmiyorsun." Hyunjin, Han'ı reddedip tam konuşmaya dönecekti ki, Han hızlı bir şekilde ayağa kalktı.
"Bunu yapabileceğimi biliyorsun!" Biraz öfkeli görünüyordu. "Eğer birisini yanında götürmezsen geberirsin hyung, bunu çok iyi biliyorsun. Ona rağmen-"
"Ben hallederim."
"Sen bir siki halledemezsin." Minho sinirle masadan kalktı ve değneğini eline alarak yanlarına geldi. "Tek başına neyi hallediyorsun? Boşuna mı bir ekip kurduk Hj? Tek başına halledeceksen siktir git hallet."
Hyunjin çekingen bir tavırla yere baktı. Minho haklıydı ama yine de sırf o istedi diye birilerinin kendini riske atmasını istemiyordu. Tabi durum aslında böyle değildi ama Hyunjin böyle hissediyordu.
Han, yavaş adımlarla Hyunjin'in yanına gitti ve oturdu. Elini Hyunjin'in omzuna koydu ve büyük, yuvarlak gözlerini ona dikti. "Bizim için endişelendiğini biliyorum hyung. Ama unuttuğun bir şey var. Minho hyung da, sen de, ben de... Orada kaldığımız süre boyunca her gün kurtulacağımız günü bekledik. Bugün, bunun için bir adım atacaksak, hep beraber olmalıyız. Minho hyungun söylediği gibi, boşuna mı hep beraber buradayız? Kimseye hiçbir şey olmayacak, sen yeter ki biraz rahatla."
"Bu sizi ölüme sürüklemek gibi." Hyunjin, kafasını kaldırmadan cevap verdi.
"Kimse bizi bir yere sürüklemiyor." Yan tarafta oturan Bang Chan isimli adam ayağa kalkıp önlerine geldi. "Bir yolda el ele yürüyoruz, tüm mesele bu. Asıl senin bu yaptığın bizi tek başımıza bırakıp gitmek olmaz mı? Minho'ya güvenelim. Onun kusursuz planları her zaman bir saat gibi işler. Ekip çalışmasına güven."
Hyunjin, cevap vermeden oturduğu yerde kafasını sallayınca, Minho değneğini yere vurdu. Herkes o tarafa döndükten sonra söze girdi.
"Yarın şafak sökmeden bir adam kaçıracağız. Başkanın, polis teşkilatına soktuğu köstebeklerden birisi. Şu ara aktif olarak yardım etmiyor ama hala içeride ve zamanında çok arkalarını toplamış. Çok fazla şey biliyor. Hem iyi bir tanık olur. Hem de ilerideki planlarım için başkanın içerideki adamlarını düşürmek iyi bir hamle olur. Bu hamle aynı zamanda başkanın tedirgin olmasına sebep olur çünkü onu içeriden tanıdığımızı çok iyi bilir. Plana gelirsek, adamın yaşadığı yer, çok da korumalı olmayan bir yer. Polis karakoluna yakın, muhtemelen kırmızı koda sahip bir adam yani en ufak tedirginlikte bastığı bir düğmeyle tüm karakolu başımıza yığabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Man & The Sunshine | Hyunlix [Omegaverse] ✓
Fanfiction"Aslında, senin hayatın hakkında hiçbir şey bilmiyorum." "Oysa aynaya baksan, tüm hayatımı görürsün." Hyunjin, Felix'i gördüğü gece intihar etmişti aslında, tüm geçmişini geride bırakarak. Ama öyle boktandı ki geçmişi, kolay kolay kurtulamazdı. Yine...