⋆Ufak bir öpücük, ikisinin de hayatını değiştirmek üzereydi ki, masanın üzerindeki telefon bir anda çalmaya başladı. Çalan telefon Hyunjin'in telefonuydu ama onu görmezden geldiler.
Öpüşmeye devam ediyorlardı ama telefon ikinciye çaldı. Hyunjin yine görmezden gelecekti ki, Felix onu itti. "Önemli bir şey olabilir."
Hyunjin içinden bildiği tüm küfürleri saydırarak telefonun yanına gitti. Arayan kişiyi gördüğünde, yüzü epeyce düşmüştü. Telefonu açtı, kulağına yaklaştırdı. Bir süre karşısındakinin söylediklerini dinledikten sonra derin bir nefes aldı. "Haklısınız efendim, en kısa zamanda orada olacağım."
Telefonu kapattığında yüzünde bir hayal kırıklığı vardı. Üzgün bir ifadeyle Felix'e döndü. "Gerçekten çok üzgünüm, ama gitmek zorundayım." Yavaşça ona doğru yaklaştı. "Bugünlük... Kahvaltını bensiz yapman sorun olmaz umarım. Bu yüzden sonrasında hiçbir acil işim çıkmayacağına söz veriyorum."
"Sorun yok, işle ilgili değil mi? Bir şirkette mi çalışıyorsun?"
"Eh-" doğruyu söylemek için henüz çok erkendi. Ne diyecekti ki? Ben bir çete üyesiyim, karanlık işler yapıyor, adam dövüyor, kara para aklıyorum ve yaptıklarım ortaya çıkarsa kırmızı bültenle aranırım mı deseydi? Zaten zaman ilerlese de, böyle bir adama bunları söyleyebilir miydi ki? "Öyle sayılır..." Diyebildi sadece.
Felix'e yaklaştı, dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu. "Beni burada bekler misin? İşim biter bitmez geleceğim..."
Vedalaştıktan sonra hızlıca otel odasından ayrıldı. Hayatı her zaman koşuşturmaca, kovalamaca ve acil işlerle dolu olmuştu ama hiçbir acil iş şu anki kadar canını sıkmamıştı. Tüm gece hayaliyle sabahı zor ettiği adam... Tam olarak ellerindeydi ve hiçbir şey yapamadan onu öylece bırakıp gitmek zorunda kalmıştı. Hem de ne için?
Çok basit bir evrak işi için... Evet, aptalın biri yolu karıştırdığı için, çetenin sahibine bir belgeyi teslim edememişti ve her zaman olduğu gibi çete lideri en zorundan en kolayına her türlü ayak işi için kullandığı en güvenilir adamını, Hyunjin'i çağırmıştı.
Hyunjin'in bu işi bitirmesi çok kısa sürmüştü ama kafasındaki düşünceler yolda dümdüz yürümesine bile engel oluyordu. Sonunda ne yapacağını bilmez bir halde, hastaneye gitti. En yakın dostunu ziyaret etmesi gerekiyordu.
"Dostum, müsait misin?" Kapıyı yavaşça araladı ve hastane yatağında uzanmakta olan dostuna doğru baktı.
"Gel."
Birkaç tedirgin adım attıktan sonra arkadaşının yanına gelmeyi başarmıştı. Sandalyeyi arkadaşının hemen yanına doğru çekti ve oturdu. "Nasılsın Minho, daha iyi misin?"
"Pek tabi, doktorlar biraz daha iyileşirsem bacağımın kendiliğinden çıkabileceğini bile söylüyorlar!" İki dost gülüştüler.
Lee Minho, Hyunjin'in hayatta kalan en yakın dostuydu. Birkaç ay önce yaşanan uğursuz bir olaydan sonra neredeyse ölümün eşiğine gelmiş, bir bacağını kaybetmiş, organları zarar görmüş ve tüm bedeni hasar almıştı. O günden beri bir başına hastanede yaşıyordu. Artık işe yaramaz bir parça olduğunu düşünen çete, ondan tamamen vazgeçmişti. Ama bu dosttan vazgeçmek, Hyunjin için neredeyse imkansızdı.
"Senin bu alaylı konuşmanı bile özlemişim. Bir süredir ziyaretine gelemediğim için üzgünüm."
"Üzgün olmalısın. Ne kadar zamandır yoktun! Yine ne yapıyordun? O salak herifin getir götür işlerini mi? Sen hiç akıllanmaya-"
"Eğer ben de bir bacağımı verirsem, bir şekilde benden de vazgeçmelerini sağlayabilir miyim?" Minho'nun lafını kesti.
Minho, öylece arkadaşına baktı. Ne zırvalıyordu şimdi bu adam? Bir şey mi olmuştu, yoksa bu Hyunjin'in kafası yine mi gelip gidiyordu, anlayamamıştı. "Ne oldu yine?"
"Ben biriyle tanıştım Minho." Arkadaşının gözlerinin içine baktı. "İntihar etmeyi planladığım gece, birisiyle tanıştım. Hayatımda gördüğüm en güzel insanla tanıştım."
"Aşık mı olduğunu söylüyorsun?"
"Henüz bunu söylemek için çok erken. Onu pek tanıdığımı da söyleyemem, ama onu araştırdım. Hayatını, ailesini, gittiği okulları... Henüz 21 yaşında bir üniversite öğrencisi. Mutlu bir evliliğin ikinci çocuğu. Akademik kariyeri yüksek, insan ilişkilerinde becerikli, aktivitelere katılan sosyal, sıcakkanlı, aktif bir insan. İnsanlara yardım etmeyi, sokak kedilerini beslemeyi, gönüllü yardımlaşma programlarına katılmayı, kimsesizlere yemek yapmayı seven birisi... Anlıyor musun?"
"Senin bir kiralık katil olduğu-"
"Ben daha önce suçsuz kimseyi öldürmedim Minho. Sadece para karşılığı pis işler yapan bir adamım. Kabul ediyorum, pek bir farkı yok ama hayatımı kazanmak için başka bir yolum yoktu."
"Bu sadece korkak insanların bahanesidir Hyunjin."
"Çocukken herkes korkar."
"Ama artık bir çocuk değilsin."
Odaya buz gibi bir ölüm havası hakimdi. Hyunjin, arkadaşının ne demeye çalıştığını çok iyi anlıyordu. "Bu işe çok uzun zaman önce bir son vermeliydim. Ama hala geç kalmış sayılmam, değil mi? Bir çıkış yolu var mıdır hala?"
"Bunu kendin için mi yapıyorsun, yoksa o omega ne iş yaptığını sorduğunda vermek zorunda olduğun cevaptan mı korkuyorsun?"
"Ben kendimden o gece vazgeçmiştim Minho. Bu andan sonra kendim için bir şey yapmam neredeyse imkansız."
"Bu, belki de bir bacağından daha fazlasını kaybettirebilir sana, bunu biliyorsun değil mi?"
"Gerekirse ikisini de kaybederim. Sadece bana söyle, bir çıkış yolu var, değil mi?"
Minho gülümsedi. Aslında bu kendi kaçış planıydı ancak bunu yapmasına bile gerek kalmadan her şeyden kurtulmuştu. Ama şimdi bu plan, bir dostu için işe yarayacaktı. Öyleyse elinden gelen yardımı yapmaya hazırdı. "Bir çete kuracağız Hyunjin." Dedi sakince. "Ama bildiğimiz gibi bir çete değil. Bizi bu yaşa kadar içlerine hapseden, korkmuş, yalnız çocukları bir bataklık gibi içine çeken bu kara deliklerin canını sıkacak türden bir çete. Yaptığımız hataları telafi etmemizi sağlayan bir çete..."
"Bu çok zor olmayacak mı? Yeterli sayıda kişiyi bulmamız bile-"
"Gereksiz şeylere kafa yorma. Kimse en güçlü çete liderinin sağ kolundan ve tek bacağı eksik bir adamdan şüphelenmez. Öyle ki, iki kişilik bir çeteyi kimse iplemez. Bizi küçük görmeleri, hepsinin sonu olacak."
⋆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Man & The Sunshine | Hyunlix [Omegaverse] ✓
Fanfiction"Aslında, senin hayatın hakkında hiçbir şey bilmiyorum." "Oysa aynaya baksan, tüm hayatımı görürsün." Hyunjin, Felix'i gördüğü gece intihar etmişti aslında, tüm geçmişini geride bırakarak. Ama öyle boktandı ki geçmişi, kolay kolay kurtulamazdı. Yine...