10 - Yalancı

2K 242 104
                                    


Hyunjin saatine baktı, gece yarısını biraz geçiyordu. İşler planladığından daha erken bitmişti ve toplantının da ertelenmesinden dolayı yapacak başka bir işi yoktu. Arabayı Han'ın kaldığı yere yöneltti. Yol boyunca kara kara ne yapacaklarını düşünmüşlerdi.

"Kafaya çok takma." Dedi Han arabadan inmek için kapıyı açtığı esnada. "Ben kendi başımın çaresine bakarım. Minho Hyung da siniri geçtiğinde yeniden seninle iletişime geçecektir. Böyle olacağını bilemezdin hyung. Eve geri dön ve yengemle vakit geçir."

"Öyle yapacağım..."

Han indikten sonra, ara yollara girdi. Bilerek boş boş dolanıyordu çünkü eğer takip ediliyorsa izini kaybettirmesi gerekiyordu. Bir süre bu şekilde devam ettikten sonra, yine ara yollardan, Felix'le beraber yaşadığı evin yolunu tuttu.

Arabayı otoparka bıraktıktan sonra asansöre bindi. Berbat bir haldeydi. Patlamada kıyafetleri zarar görmüştü. Adama ateş ettiği esnada, çok yakınındaydı ve adamın kanı yüzüne ve giysilerine bulaşmıştı. Asansörün aynasından kendisine baktı. Ellerini saçlarının arasına soktu ve düş kırıklığıyla güldü. "Sıçtın oğlun sen..." Dedi kendi kendine, "Büyük sıçtın..."

Asansörün kapısı açıldı. Plan basitti, sessizce eve girecek, doğruca banyoya gidecekti. Duş alıp kendini temizlerken bir yandan da üzerindekileri bir poşete bağlayıp yarın sabah evden çıkarken imha edecekti. Gideli birkaç saat oluyordu, Felix uyanmış olamazdı. Çünkü onun uykucu olduğunu ve derin uyuduğunu biliyordu.

Cebinden anahtarını çıkarttı ve kapının kilidine taktı. Çok dikkatli bir şekilde, yavaşça açtı kilidi. Kapıyı yavaşça ittiğinde, salonun ışıklarının yanıyor olduğunu gördü...

Felix, salonda, televizyonun karşısında öylece oturuyordu. Hyunjin'in geldiğini gördüğünde yüzü heyecanla parladı, ama Hyunjin'i gördüğünde... Şok olmuştu.

"Tanrı'm Hyunjin! Ne oldu böyle sana?"

Siktir, şimdi ne yapacaktı? Hemen düşündü... Bir yalan uydurabilirdi. Eli, Felix'in göremediği, belindeki silahına gitti. Her şeye bir bahane uydurabilirdi ama bunu açıklayamazdı. Henüz öğrenemezdi Felix hayır... Bir şey uydurmalıydı, düşünmeliydi.

"Felix, uyuduğunu sanmıştım."

Felix koşarak Hyunjin'in yanına gitti ve kanlı yüzünü elleriyle tutmaya yeltendi ki, Hyunjin onu bileklerinden yakaladı. Ellerinde de kan vardı, yaralanmıştı. "Şuan çok kötü durumdayım. Önce bir duş alayım, sonra konuşalım olur mu?"

Silahı acilen saklaması lazımdı.

"Her şey yolunda mı? Yaralandın mı? Ne oldu Hyunjin? Seni yıkamamı ister misin? Önce anlat lütfen..."

Bu gece bir cinayet işlemiş olmasına rağmen, Felix'in yüzünü gördüğü, sesini duyduğu anda kalbi yine yumuşamıştı. Bu da yaptığından duyduğu pişmanlığı daha da arttırıyordu ama dayanmak zorundaydı. Felix'in onun için endişelenmesi, çok hoşuna gitmişti.

"Kendi başıma-"

"Hayır seni kendi başına bırakamam! Ben suyu hazırlayacağım, sen de hemen gel!" Felix koşarak banyoya gittiğinde, Hyunjin için bir fırsat doğmuştu. O da Felix'in yanından ayrılmak istemiyor, her yarası için ona sızlanıp tüm hatalarından, yanlışlarından tek tek öpülmek istiyordu. Felix'in ona duş aldırma fikri bile tüylerini diken diken ediyordu.

Hızlı bir hamleyle kapının girişindeki dolaba gitti. En azından sabaha kadar Felix buraya bakmazdı. Eline geçen ilk ayakkabı kutusunu açtı ve silahı içine sakladı. Ardından da keyifle banyoya yöneldi.

Dark Man & The Sunshine | Hyunlix [Omegaverse] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin