5- Rüyanın Etkisinde

236 9 0
                                    

Örtüyü daha yukarıya çektim. Yüzüm tamamen kapanmıştı. Bugün yataktan çıkmak istemiyordum. Hiç bir şye yapmak istemiyordum. Dün bir şeyler atıştırmıştım zar zor. Bugün ise şimdiye kadar hiç bir şey yememiştim. Dün yediğim atıştırmalıklar mideme yetmemişti. Bugün ise son raddelerini yaşıyor gibiydi. Oflayarak yataktan kalktım. Ayağıma terliklerimi geçirdim. 

Kendimi iyi hissedemiyordum. Vücudum hasta değildi. Ruhum hastalanmış gibiydi. Mutfağa gidip bitki çayı yapmaya başladım. Makarna yapabilirdim. Makarnayı pişirmeye başladım. Sosu da hazırladığımda bir tabağa ilave ettim. Çayımı da alıp tabureye oturdum.

Oyalanarak yemeye başladım. Hem açtım hem de yemek istemiyordum. Derin bir nefes aldım. Kafam çok karıştı. Fantastik bir dünyanın içinde olmamın imkansız olduğunu bağırıyordu beynim. Ama fark ettiklerim bunun maalesef doğru olduğunu gösteriyordu. Makarnamın kalanını yedim. Bitki çayımı da alıp kapının yanına geldim. O günden beri dışarı adım atmamıştım. Gözlerim tereddütle kilitlere bakıyordu. Kendimi eve kapatamazdım. Kilitleri yavaş yavaş açmaya başladım. Son kilidi de açtım. Kapının koluna gitti elim. Çevirmekte emin olamıyordum. Derin bir nefes soludum. Açtım kapıyı. Kurtu gördüm. Eve çok yaklaşmıyordu. Benim gözükmemi beklediği belliydi. O gün zihnimde canlandı. Sahneler gözümün önünden geçti. O da bir kurt adam olmalıydı. Aklıma elektrikli saydam duvar geldi. Bir damla yaş gözümden düştü. Yanağımda bir yol edindi. Ardından ilerlemeye başladı.

"Özür dilerim." Kısık bir sesle konuştum. Beni duyduğunu biliyordum. Onun duyuları benimkinden gelişmiş bir haldeydi. Benim gibi normal bir insan değildi. Kapıyı kapattığım gibi sırtımı kapıya yasladım. Kilitlememiştim. O gün neden öyle yaptığını bilmesem de o bana zarar vermezdi.

Aklımda sahneler canlandığında takılmadığım noktayı yakalamıştım. Elektrikli saydam duvar. Bu nasıl olabilirdi?

Alt katı hallettikten sonra üst kattaki odama çıkmıştım. Balkona gidip oturdum. Bir hareketlilik vardı. Uzaktan görebildiğim kadarıyla bir koşuşturmaca oluyordu.

Hazırlık yapıyorlardı. Bizim evdede hazırlıklar olurdu. Eksiksiz olurdu hem de. Eğer bir eksik görülürse bedelini bizzat babam ödetirdi. Kimseye acıması yoktu. Bu yüzden kendi kızına da acımıyordu ya zaten. Burukça gülümsedim. Bir keresinde yemek sırasında yanlışlıkla bardak kırmıştım. Misafirlerinin yanında bir şey demişti. Hizmetlilerin temizlemesini rica etmişti. Bana iyi olup olmadığımı sormuştu. Onun bu tarz halleri hep beni iyi hissettirse de bir yandan da korkuturdu. Karşılığı olacağını bilirdim. O günün sonunda o bardağın karşılığını benden almıştı.

Benim babam saçlarımı kesmişti. Sürekli bakımını yaptığım, uzattığım saçlarımı bir makasla yok etmişti. Yere dökülen saçlarıma ağlayarak dokunmuştum. Yumuşacıklardı. Ama artık benim değillerdi. Saatlerce saçlarımın yanında ağlamıştım. Bir insanın en büyğk yarasının babası olması çok kötü bir şeydi. Öz kızına nasıl bu kadar kolay kıyabiliyordu? Canı hiç mi yanmıyordu? Benimki bu kadar yanarken o hiç acı çekmiyor muydu?

Bu da haksızlık değil miydi? Acı çektirmekten zevk alan bir adamdı babam. Ben ise acı çekmekten nefret ediyordum. Saçlarımı ertesi gün düzeltmişti hizmetli abla. Önceden kuaförlük yapmıştı. Ondan sonra saçlarımı hiç kesmemiştim. Makas kullanmayı sevmezdim. O günü hatırlatırdı bana. Yanağımdaki ıslaklığı sildim. Ağlamak istemiyordum daha fazla.

Yaralı biriydim. Yaralar bazen fiziksel olarak kalmazdı. Ruha da işlenirdi. Ruha işlenen yara hiç iyileşemezdi. Varlığını hissettirirdi. Hep sızlarlardı. Kendilerini her daim belli ederlerdi. Ölünceye dek bu devam ederdi. Bu acı başta size çok ağır gelirdi. Bir an önce geçsin gitsin isterdiniz. Ölmek isterdiniz.

Yasak CadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin