13- Koruma Büyüleri

140 8 0
                                    

Acıya alışmıştım. Üzüntüye alışmıştım. Şimdi de yeni bir duyguya alışıyordum. Korkuya. İyi duygular bana yabancı geliyordu. İlk defa mutluluktan ağladığım an zihnime kazınmıştı. Tarifsiz bir mutluluk hissi...

Buna kendimi layık görememiştim daha sonra. Tuhafıma girmişti. Bir duygu bu kadar tuhaf olmamalıydı. Hele de iyi bir duyguyken. O tuhaf hissi özlemiştim. Ama bir daha başıma gelememişti. İlk ve son olmasından çok korkuyordum. Ama bir yandan da seviniyordum. Şu ana kadar hiç tatmamış olmak da bir ihtimaldi. Ben bu ihtimali aşmıştım.

Korkuya alışmıştı vücudum. Tuhaf tepkiler vermiyordu. Mazoşist kelimesinin beni tarif ettiğine inanmaya başlamıştım. Ruhuma acı çektirmeyi seviyordum. Bunu fark etmiştim. Çünkü ruhum alışıktı. Onu bu alışkanlıktan mahrum göremiyordum.

Şimdi ise şu ana kadar cesaret edemediğim bir şey yapmıştı. Ejderhanın gözlerine bakıyordum. Ama aslında kendime bakıyordum. Benim vücudumdaki görünümü beni şaşırtmamıştı. Öğrendiklerimden sonra onu başka bedende düşünemezdim. Ona donuk bakışlarımla bakıyordum. Korkmadığım için etkisi altına alamamıştı. Uyumadan önce o gözlerin daha korkunç haline alışmıştım.

"Bu hallerin seni daha çok arzulamamı sağlamaktan başka işe yaramıyor." Tepki vermedim. Yüzümde bir mimik bile oynamıyordı. Hislerimi kapatmış gibiydim burada. Konuşmadım.

"Yaralısın. Hemde çok fazla. Neden seni yaralayanlardan intikamını almıyorsun?" Saf merakı sorusuna yansımıştı. Hiç bir tepki vermeden konuştum.

"Ananeme çok benzediğimden." Sözlerim onu sinirlendirdi. Ejderha haline dönmeye başlamıştı. Ağzını açarak kükredi. Ağzından çıkan buzlar bana doğru gelmeye başladığında gözlerimi kapattım.

Gözlerimi açtığımda çoktan doğmuş olan güneşi gördüm. Tutulan sırtımı yüzümü buruşturarak kapıdan çektim. Elimi sırtımda tutarak ayağa kalktım. Rüyam hala zihnimdeydi. Öncekiler gibi zihnime kazınmıştı. Esnemeye çalıştım. Sırtımın acısı geçsin istiyordum. Biraz bedenimi rahatlattığımda odamdan çıktım. Merdivenlerden indiğimde geçmeyen ağrımla kendimi kanepeye bıraktım. Zor bir gece geçirmenin halsizliğe vardı üzerimde. Gözlerim tekrar uyumak için can atıyordu. Kanepenin yastığını başımın altına çektim. Kısa süre içerisinde uykuya dalmıştım.

"Odasına çıkarmak aklına gelmedi mi?" Bu ses Uraz'a aitti.

"Uraz götür odasına. Rahat bir şekilde uyusun." Ulaş konuşmuştu. Gözlerimi araladım. Üzerim uyurken örtülmüş olmalıydı. Yavaşça sırtımı kaldırdım. Dinlenmenin etkisiyle rahatlamıştı. Tekli koltuklarda Ulaş ve Arel oturuyordu. Başımın hemen dibinde ise Uraz vardı. Örtüyü katlayıp yana koydum.

"Neden burada uyudun Miray?" Uraz merakla konuştu. Kanepeden ayaklarımı indirdim. Sırtımı arkaya yasladım.

"Kötü bir kabus gördüm. Odamda uyumak istemedim." Yalan söylediğimi hepsi anlayabilirdi. Gerçeği ise sadece Arel anlardı. Onun gözlerine bakarak konuştum. Dişlerini sıktı. Öfkesi bana olmamalıydı. Peki ya kimeydi? Kendine mi? Komik olmasındı. Ayağa kalkıp mutfağa doğru gittim. Kahve yapmaya başladım.

Rüyamda yaptığım saçmalıktan ibaretti. Kendimi tehlikeye attığım yetmezmiş gibi herkesi de atmıştım. Aptal bir insan gibi davranmıştım. Sorumsuzluğum bir çok dert açabilirdi. O an bunları düşünememiştim. Ama düşünmem gerektiği gerçeğini değiştirmiyordu. Benim aptallığım buradaki kişilerin sonu olabilirdi.

Kafama vurdum. Olabildiğince sert bir şekilde. Öfkeliydim. Kendime karşı. Ama sanki sadece kendime değildi bu öfke. Ellerimi tezgaha dayadım. Bakışlarım ellerime kitlenmişti. İçimde büyüyen his bir bariyerle kariılaşıp geri yerine döndü. Ama benim öfkem dönmedi. Sorumsuzluğuma öfkeliydim. Bir çok ihmalkarlığa. Ama birine daha öfkeliydim. Ona olan öfkem daha fazlaydı.

Yasak CadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin