1- Sil Baştan

606 25 6
                                    

** Hatırlatma: Bu hikaye düzenlenmeye daha girmedi ve yeni bir kurgu değil, düzenlenmeye girdiğinde tüm hatalar, anlamsızlıklar düzeltilecek. **

Bagaj kapısının kapanma sesi yıllarca yaşadığım evimden kovulduğumun bilincini bir kez daha kazandırmıştı. Şöför koltuğuna geri oturdu.

"Temizliği biz oraya ulaşana kadar bitirmiş olurlar Miray hanım. Olabildiğince fazla yiyecek aldım. Tekrar gitmeden önce sorma-" sözünü kestim.

"İstemiyorum Tahsin amca. Teşekkür ederim." Pencereden gözümü ayırmıyordum. Tahsin amca arabayı çalıştırıp yola devam etti. Kalbimdeki sızı geçmek yerine zamanla daha da canımı yakıyordu. Bu sızının sahibi keşke terk eden sevgilim olsaydı. Ama değildi. Gerçi hiç sevgilim olmamıştı ki terk etseydi. Bu acı belkide bir sevgilinin verebileceğinden daha büyüktü. Bu babamın, ona karşı çıkmayan annemin hediye ettiği sızıydı.

Annem yıllar boyu onu sevmeyen bir adamın gözüne girebilmek için kendi kızını bile harcamıştı. Ama babam ne yaparsa yapsın annemi hiç sevememişti. Üstüne ihanet etmişti. Tek gecelik bir kadınla annemi aldatmıştı. O kadınla magazinlere yakalanmıştı. Bunu görünce dayanamamış ve bağırmaya başlamıştım babama. Saatler süren bir tartışma yaşamıştık. O benim tek kızım dememiş, kıymıştı bana yine. Ben boyun eğmedikçe vurmaya devam etmişti. Annem ise koltuğa oturmuş ağlayarak göz yummuştu işkenceme. Ağlamasının sebebi ben olsam bile yeterdi belki de. Önceki vurduklarında ağlamamıştı. Bunda ağlama sebebi ise onun değerli kocasının onu aldatmasıydı. Babam yaptıkları yetmemiş gibi bir de sürgüne yollamıştı beni. Ananemin, hiç kimsenin kullanmadığı evine gidecektim. Ananem ailesi öldükten sonra kendini o eve kapatmış ve ölümüne beş yıl kala annemin yanına gelmişti. Öldükten sonra ise tek mal varlığı olan o ev, tek kızı anneme kalmıştı. Herkesten, her şeyden uzak bir evdi. Büyük bir ormanın girişine biraz mesafeli bir yerdeydi. Etrafında ondan başka bir ev yoktu. En yakın kasabaya ulaşmak için saatler süren bir yolculuk gerekiyordu. Bildiklerim bu kadardı.

Telefonumu da almıştı. Teknolojiden uzak bir zaman geçirecektim. Ne kadar süre burada duracağımı bilmiyordum. Ayyakabılarımı çıkardım. Ayaklarımı koltuğun ucuna koydum. Kendime iyice çekip bacaklarıma sarıldım. Boynumu yan yatırıp dışarıyı izlemeye devam ettim. 17 yaşındaki genç bir kız babasıyla annesine ne yapmış olmalı ki bu kadar nefret etmelerine yol açmalı? Hep bu soru vardı kafamda. Cevabından korkuyordum. Ne duyacağımı bilmiyordum. Bilmemek ise beni çok korkutuyordu. Doğum günümü hiç kutlamazdık. Arkadaş edinmemi istemezlerdi. Özel öğretmenlerle büyümüştüm. Açık öğretimden liseyi bitirmiştim. Üniversite için sınava girmeme izin vermemişti.

"Ne kadar kaldı Tahsin amca?" Düşüncelerimden sıyrılmak için konuşmuştum. Çok düşünmek bana iyi gelmiyor, üstüne acılarımı katlıyordu.

"Yolu yarıladık sayılır küçük hanım. Daha iyi misiniz?" Zoraki bir şekilde gülümsemeye çalıştım.

"İyi olmam tuhaf olmaz mı?" Burukça gülümsedi.

"Umarım gideceğimiz yer size o tuhaflığı sağlar." Başımı pencereye tekrar çevirdim. Çaprazımda oturduğu için ona baktığımda yüzünü biraz da olsa görebiliyordum. Kulaklarıma dolan melodiyle Tahsin amcanın şarkı açtığını anlamıştım.

Saatler süren yolculuğumuz devam ediyordu. Şarkı düşünmemi azaltsa da yok edememişti. Slow şarkılar çalıyordu. Gece olduğu için şarkılar manzaraya karşı uyumluydu. En sonunda araba düz gitmek yerine döndü. Toprak yola girdiğimizi arabanın sallanmalarıyla hissetmiştim. Yaklaşmış olmalıydık. Orman korkutucu bir hissiyat bırakıyordı. Bu orman benden en fazla kendi canımı alabilirdi. Kimin için önemliydi canım? Hiç kimse. O zaman hiç bir sorun da yoktu.

Yasak CadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin