12- Mühür

158 11 0
                                    

Papatya çaylarının bulunduğu kupaları tepsiye koydum. Kurabiye koyduğum tabağı da tepsiye yerleştirdim. Bunları daha dün akşam yapmıştım. Şekilleri bu evde ilk yaptıklarım gibi kötü değildi. Tepsiyi de alıp içeri geçtim. Zühre ve Dora'ya kahvelerini uzattım. Arel'in kahvesini önüne bıraktım. Tekli koltuklar dolu olduğu için yanına oturmuştum. Aramıza olabildiğince mesafe koydum. Onun cellatların efendisi olduğunu düşünüyordum. Bir yanım ise bunun imkansız olduğunu söylüyordu. İki gücü zaten vardı. Bu alemde üç güce sahip kimse yoktu. Bu onu öldürürdü. Kitaplarımdan bildiğim bunlardı.

"Oğlum artık söyle! Kaç gündür tüm halka sabır çektirdin!" Zühre dayanamayarak bağırdı. Arel sırtını yasladığı kanepeden kaldırdı ve kahvesinden bir yudum aldı. Kaç gündür onun mühürlüsünü arıyordu tüm halk. Mühürlüsünü mühürlendiği yere bırakıp gittiğini demişti sadece. Başka hiç bir soruyu cevaplamamıştı.

Kahve ve çay yapmaktan soğumuştum artık. Gelen herkese yapıyordum. Normalde sıcak içecekler yapmayı seven biriydim. Bu kadar insana kısa zamanda o kadar kahve ve çay yapmıştım ki artık eskisi gibi sevemiyordum.

Zühre geldiğinden beri bana nefretle bakıyordu. Dora'nın annesiydi. Aynı evde kalıyorlardı. Zühre'nin sorun çıkaracağını ve güvenli bir yerde olmamı istediği için beni Arel'in yanına bırakmıştı. İyi de yapmıştı. Eğer o gün rüyama girip bana müdahale etmeseydi ejderhaya kanacaktım. İyi bir ejderha ne kadar kötü olabilir diye düşünüp gözlerimi açacaktım. Arel ise atladığım noktayı açıklığa kavuşturmuştu. Onun kendi de güçleri de kötüye yönelikti artık. Gözü intikamdan başka hiç bir şey görmezdi.

"Arel sana yardımcı olmaya çalışıyoruz. Kendini umursamadığını biliyoruz. Eğer mühürlünden uzak kalırsan kurtun hasta olur. Ejderhan delirir. Bu herkes için bir felaket. Kızı gerekirse zorla getirelim. Artık söylemen gerek." Dora sakin tutmaya çalıştığı ses tonuyla konuştu. Gözler Arel'deydi. Omuz silkti.

"Bilmiyorum." Umursamazca konuştu. Kurabiyelerden bir tane alıp yemeye başladı. "Bunları nasıl pişiriyorsun? Fırını kırdığımı hatırlıyorum." Kahvemden bir yudum aldım.

"Büyüyle." Kaşlarını kaldırarak bana baktı. Ardından önüne dönüp kalan kurabiyesini yedi. Ne zaman sorulardan kaçmak istese bana sorular soruyordu. Kurabiyeleri nasıl pişirdiğimi umursamadığını herkes çok iyi biliyordu.

"Büyüsünü mutfakta kullanan bir cadı ancak Leyla'nın soyundan olabilirdi zaten." Ananem de büyüsünü kullanıyordu. Tarif defterinde bir çok büyülü tarif vardı.

"Konuyu değiştirme! Kız kim?" Zühre artık sakin kalamıyordu. Arel ellerini saçlarından geçirdi. Bunalmış gibi bir hali vardı. Adam haklıydı. Karşısındakiler onun iyiliği için uğraşsa da kaç gündür ağzından kim olduğu hakkında bir şey öğrenememişlerdi. Bu kadar zorlamaya dayanması mucizeydi. Sabır taşı mübarek!

"İşlerim var." Ayağa kalkıp gidiyordu ki Zühre'de kalktı. Kolundan tuttu. Arel kolunu tutan ele baktı. Sonra da sahibine. Gözlerinde öfke belirmişti. Kolunu ani bir şekilde tutan elden kurtardı. Zühre'nin canının acıdığını sıktığı dişlerinden anlamıştım. Dora endişeyle ayağa kalktı. " Dora annenle kapıya kadar eşlik et. Miray'ın yanında kalabilirsin." Ardından mutfakta bulunan cam kapıdan çıkıp gitti. Zühre sinirle soludu. Dora ile kapıya kadar gittiler. Dora çıkmadan önce son kez bana baktı. Elini salladı. Annesinin yanında gidecek olmalıydı. Anlayışla gülümsedim. Annesinin ona ihtiyacı vardı. Öfkeliydi ve bu öfkesini içinde yaşayacak bir kadına benzemiyordu. Etraftaki kurtlara zarar gelsin istemezdim.

Kahvem bittiğinde buraları toplamıştım. Mutfağa gidip bulaşıkları yıkadım. Yazın başlarında olmamıza rağmen yağmurlar devam ediyordu. Yağmurlarla beraber soğuklar da vardı. Şimdi de havanın pek iyi olduğu söylenemezdi. Bahçeye baktığımda fark ettiğim detay ile kaşlarımı çattım. İşi anlaşılan bahçede spor yapmaktı. Cevap vermek istemediği sorular üst üste gelirse kaçardı tabi.

Yasak CadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin