Bilincinin yerine gelişini bekledim öylece. Bedenim yorgunluğunu belli eder nitelikteydi. Üstümde tonlarca yük varmış gibi hissediyordum. Gözlerimi hafif araladığımda görüş açılma oldukça yabancı bir tavan girdi. Gözlerim yavaşça etrafta gezindi. Beyaz ağırlıklı bir odadaydım. Ellerimle yataktan destek alarak kalkmaya çalıştığımda karnımdan yayılan sancıyla ağzımdan küçük bir inilti kaçtı. Yüzümü buruşturdum. Odada kimse yoktu.
"Alya ne ka dar süredir baygınım?" Seslenmem ile beyaz saçlı savaşçı ortaya çıktı. Önümden eğilerek selam verdi.
"Sizin için çok endişelendik Leydim. Yaklaşık bir gündür ortalarda yoksunuz." Ulaş beni yaralamıştı. Duyduğum sesler Arel'in beni kurtardığını gösteriyordu. Dudaklarım ufak çaplı bir gülümsemeyle buluştu. Aklıma gelen bilgiyle gülümsemem anında yerini meraka bıraktı.
"Toplantıya noldu?" Söylemekte tereddüt eder biçimdeydi. "Alya?" Derin bir nefes alarak konuştu.
"Masada büyük bir sarsıntı var. Kendi türüne ihanet ettiği için koktuktan men edilmesi isteniliyor. Uzun süredir tartışıyorlar. Toplantı devam ediyor." Ayaklarımı hızla yataktan çıkardım. Yaptığım ani hareketimle beraber yaram sızlamıştı. Yüzümü buruşturarak ayağa kalkmaya çalıştım. "Leydim. Daha yaranız çok yeni. Lütfen dinlenin." Ondan destek alarak kalktım.
"Arel'in yanında olmalıyım. Toplantıya götür beni." Alya bir hamle yapmadığı da gözlerimi onun siyah irislerine çıkardım. "Neler oluyor?" Kaşlarımı çattım.
"Mahşerin dört atlısı kim olduğunu buldu. Ölüm emrinizi verenin..." Kaşlarım havalandı. Keyifle gülümsedim.
"Bu güzel, masada yargılarım onu." Bir adım atacakken Alya engel oldu.
"Leydim o zaten masada." O an kalbim tekledi. İmkansız olduğunu bile bile tek bir isim peydah oldu zihnimde. O değil diye haykırıyordu her bir hücrem.
"Atlılar!" Etrafıma dağılan aura duygularımı belli eder nitelikteydi. Alya yanıma geçerek bana destek olmaya devam etti. Tam karşımızda dört atlı vardı. Liderleri öne doğru bir adım atarak saygısını sundu. Ardından diğerleri.
"Tanrıçam." Ayağa kalktı. Yutkundum. O ismi duymaktan korktum. Ada tutmuş olabilirdi belki de. Evet, evet. Ada tutmuştu.
"Bana isim verin." Otoriter sesimle beraber etrafıma yayılan enerjiyi durduramıyordum. Hepsinin bunu hissettiğini biliyordum.
"Elflerin temsilcisi." Gözlerimi kapatarak nefesimi verdim. Kalbim dolan rahatlamayla ciğerlerime sinyal verdi. Derin bir nefes alarak gözlerimi açtım. Arel'in bunu bana yaptığını duymaktan korkuyordum. Beni kurtaran biri ölüme atmazdı ki zaten! Ama güvenemiyordum. Beni bu hayatta kendi anne babam vurmuştu. İlk darbemi onlardan yemiştim. Bir kuşku doğmuş ve anında sönmüştü. İçime dolan güven kıpırtıları iyi hissettirmişti. Şimdi asıl soruna gelmiştik. Elflerin efendisi ölmemi istiyordu.
"Ulaş öylece kabul mu etmiş bunu?" Abim yerine koyduğum adamın gerekli bir açıklama sunmasını istiyordum. Bana öyle bir sebep vermeliydi ki bende olsam bende yaparım demeliydim. Kalbimdeki buruklukla cevabı bekledim.
"Nişanlısını ve kardeşini kaçırmış. Sizi getirmediği her gün için vücutlarından bir parça yollamaya başlamış." Güçsüzleşen ayaklarım sendelediğinde Alya beni tuttu.
"Bulun onları! Bana getirin. Hemen!" Ortadan siyah sis eşliğinde hızla kayboldular. Burada bulunan oksijen bana yetmiyordu. "Alya." Destek vererek yatağa oturttu beni. Karnımdan yayılan sızı artıyordu.
"Buyrun Leydim." Hissettiğim acıyla yüzümü buruşturdum. Dora ve Uraz'ı hemen bulmalıydım. Onlara bir şey olmasına izin veremezdim.
"Arya ve Bera atlılara yardımcı olsun. Bir an önce bulun onları. Sende git. Benim yüzümden daha fazla bişey olmadan getirin onları bana." Acım sesime yansımıştı. Alya bana anlayışla baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Cadı
Fantasy"Değersizliğimin bir göstergesidir sonradan kazanılan bu değerler..." Miray' "Nefretle büyütülmüş, güç peşinde koşturulan her çocuğun ruhu tatmalı gerçek sevgiyi." Arel' "Tanışmak bile uzaktandı, sevmeyi yakından beklemek aptallıktı." Uraz' "Bekleme...