15- İlk Eğitim

132 10 0
                                    

"Beni burada kilitli tutmaya hakkın yok! Çıkar beni buradan!" Olabildiğince yüksek sesle bağırmıştım.

Oflayarak yere oturdum. Sırtımı yasladım. Burada beni yalnız bırakmadan önce ilk kendimle eğitimim olduğunu söylemişti. İçimdeki ateşi rahat bırakamıyormuşum. Sürekli kendimi kasmamdan kaynaklanıyormuş. Onu benimsemem gerekiyormuş.

Ellerimi açtım. Daha dün akşam elde ettiğim gücü anında nasıl benimseyebilirdim?

Bu alemde hiç hoşuma gitmeyen bir özellik vardı. Her şey çok hızlı ilerliyordu. Bu hıza yetişemiyordum. Bu güce nasıl yetişecektim. Gücünü hissediyordum. Arel'in dediğine göre burası ateşe son derece dayanıklıydı. Özel büyüler kullanılmıştı. Bu içimdeki şeye de dayanıklı mıydı?

Bana güçsüz denmişti. İçimdeki ateşi hissetmiştim o an. Kendine hakaret saymıştı bunu. Egosu boşuna değildi. Bunu çok iyi biliyordum. Sonu yokmuş gibi hissettiriyordu. Ayağa kalktım. Düşünmeye çalıştım. Gücümü ortaya çıkaracak tüm anılarımı aklımdan geçirdim.

Babamın annemi aldattığını öğrendiğim anlar geldi. Annem aldatıldığını bile bile susmuştu. Gücüm hızla alevlendi. Ne için susmuştu? Ailesi için mi? İçimde biriktirmeye başladım alevleri. Çıkmak için can atmalarını istiyordum. Annemin kocasından başka ailesi yoktu. Ben onun hiç bir şeyiydim. Basit bir hatasıydım sadece. O böyle görmüyor muydu beni?  Ateş içimde dolaşmayı bıraktı. Tenimde dolaşmaya başladı.

"Sen benim içimde tuttuğum nefretimsin, öfkemsin." Ateşimle konuşuyordum. Beni anladığını biliyordum. "Dışarı çıkmanı istiyorum." Babamın bana vurduğu anları getirdim zihnime. Durması için yalvardığım acınası hallerimi. O kadar güçsüz müydüm şimdi de? Değildim. Gözlerimdeki kıvılcımlar bunun kanıtıydı.

Karşımda ateşten yaratılmış anka kuşu belirdi. Birbirimize karşı bir bağımız vardı. Bunu görebiliyordum. O ağaca dokunduğum an görmüştüm. İlk o zaman tanışmıştık. İçimdeki alevin sahibiydi o. Etrafına asalet saçıyordu. Bana doğru uçmaya başladığında olduğum yerde durdum. Transa girmiş gibi hissediyordum. Vücudumdan içeri girdi. Kanatları sırtımda hayat buldu. Omzumu üstünden kanatlarına baktım. Kontrol etmeye çalıştım. Kanatlarımı hareket ettirdiği de etrafa ateş yayılmıştı. Küçülerek sırtıma geri girdiler. Gücümü hissettim. Damarlarımda dolaşmasını. İstediği tek bir şey vardı. Adalet.

Sırtımı yaslamış otururken kapı açıldı. Bilerek karanlıkta kalmıştım. Kendi ateş gücünü kullanarak etrafı aydınlattı. Yanıma gelip oturdu. Ben konuşmadım. O da konuşmadı. Sessizliği bozma niyetim yoktu. Tek niyetim onu anlamaktı. O ise her an bunu zorlaştırıyordu. Canımı acıtmaktan çekinmiyordu.

"Sana öyle çıkışmam doğru değildi." Yüzüme baktığını hissediyordum. Ama ben ona bakmadım. "Yanında her an olamamaktan korktum." Yüzümü ona çevirdim. Gözlerime bakıyordu. Gözlerindeki donukluğu yoktu. Duygularını dışarıya yansıtmıştı. Hissettiğim öfke yerini yumuşaklığa bırakmıştı. "Konuş. Bir şey söyle." Mührü geldi aklıma. Yumuşaklığım soldu. Öfkem geri yerini aldı.

"Sana söyleyecek hiç bir lafım yok." Sert sesim yüzüne tokat yemiş etkisi bırakmıştı. Ayağa kalktı. Elini uzattı. Yerden destek alarak kalktım. Önden giderek merdivenleri çıkmaya başladım. Güneşi görmemle rahatlamıştım. Tamamen çıktım. Temiz havayı ciğerlerime çektim.

"Papatya çayı?" Arel'in sorusunu duydum. Bu soru bir teklifti. Aramızdaki sorunları çözmek istiyordu. Suçlu hissettiği için...

"Dora'yla Uraz'ın yanına gideceğim." Mutfak kapısından eve girdim. Koşar adımlarla odama çıktım. Siyah düz renkten oluşan, bol sweat ve eşofman takımımı giydim. Saçlarımı salaş bir topuz yaptım. Bir an önce bu evden uzaklaşmak istiyordum. Odamdan çıkıp aşağı indim. Elinde iki kupayla bana bakıyordu. Üzerimdeki siyah kıyafetlere baktı. Onu rahatsız etmiş gibiydi.

Yasak CadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin