6- Yeni Alemle Tanışma

249 13 0
                                    

Kahvaltı bittiğinde bulaşıkları makineye yerleştirdim. Sulama kabına su doldurmaya başladım. Dolduğunda dışarı çıkmak için kapımı açtım. Karşımda gördüğüm güvercinle duraksadım. Güvercinin ayağında bir kağıt bağlıydı. Sulama kabını yere bıraktım. Havada uçan güvercinin ayağından yavaş olmaya çalışarak kağıdı çıkardım. Güvercin anında gitmişti. Kağıdı dikkatlice okudum.

Kurt bölgesinde tüm ırklardan temsilcilerin bulunduğu yemeğe katılmam gerektiği yazıyordu. Bu tuhaftı. Tüm herkesin davetli olacağı bir yemek değildi. Temsilcilerin olacağı bir yemekti.

Doğaüstü varlıklar görecektim. Buna hazır mıydım? Bence de değildim. Yaşadıklarım yetmezmiş gibi bir de gidip doğaüstü varlıklarla yemek yiyemezdim. Elimde olsa aynı havayı solumak istemezdim. Kağıdı fırlattım. Rüzgar onu daha da uzaklaştırıyordu. Sulama kabını alıp saksıları sulamaya başladım. Onlara iyi bakmalıydım. Beni koruyabilecek tek canlı onlardı. Kurt etrafta yoktu. Kaç gündür onu görmüyordum.

Kabusum zihnimin her köşesinde tekrar tekrar oynatılıyordu. Gördüklerim kabustan ibaret değildi. Hepsi gerçekti. Boynumdaki yaralar yeni yeni geçiyordu. Ellerimde o gün kan görmüştüm. Cellatların efendisinin eline dokunduğumu hatırlıyordum. Onun elindeki kan ellerime geçmiş olmalıydı. Canımı yaka yaka çıkarmıştım kanları.

Boğazımdaki izlerin geçmesine az kalmış olsa da hala duruyordu. O gece beni boğmaya çalışan adamın yüzü karanlıktan gözükmüyordu. Boyu uzundu ve kalıplıydı. Gözlerinin gerçekteki rengini bile bilmiyordum. Hangi ırktan olduğu bile anlaşılmıyordu.

Onu bulamadıklarını adım gibi biliyordum. Kendi türünden kişileri öldürmüştü. Gücü ise ortadaydı. Ona yetişseler bile kurtları çok rahat öldürebilirdi. Ona karşı çıkmak saçmalık olurdu.

Balkonumdaki saksıları da suladıktan sonra alt kata indim. Kabı boşaltıp yerine bıraktım. Biraz kitap okusam fena olmazdı. Kitaplığa gittim. Bugün ne tarz bir şey okumak istiyordum. Elimi kitaplarda gezdirmeye başladım. Efsanelerin olduğu kitaplardan birini aldım. Bu alemin tehlikeli yarattıklarını öğrenmek fena olmazdı. Kanepeye oturdum. Kitabı açtığımda başlıklara baktım. 'Kardeşlerin Düşmanlıkları' adlı bir başlık gördüm. İlgimi çekmişti. O sayfayı açıp okumaya başladım.

İki kardeşten bahsediliyordu. Bu kardeşler birbirine tersti. Bu terslik birbirlerine düşman olmalarını sağlamıştı. Kardeş olduklarını unutmuş gibi birbirlerine karşı geliyorlardı. Bu efsanede asıl tuhaf olan ise hangi kardeşin iyi hangi kardeşin kötü olduğu asla bilinmiyordu. Kaos yaratan kardeş iyi iken iyi olan kardeşi kötüydü. Ama kötü bir güç ne kadar iyi olabilirdi? Ya da iyiliğe yönelik güç ne kadar kötü olabilirdi? Bu yüzden kim iyi kim kötü asla bulunamıyordu.

Bu iki kardeş ejderhaların en güçlüleriydi. Ejderhaların atalarıydı. Doğaüstü canlıların içinde yaşıyorlardı. Onların aralarında yaşamak hoşlarına gidiyordu. Korku her ikisi içinde enerji kaynağıydı. Kurbanları ne kadar korkarsa o kadar güçlenirlerdi. Zihin kontrolü yapan türler vardı iki tarafta da. Onlar en çok güçlenme ihtimali olanlardı. Zihninize girer ve korkularınız ortaya çıkarırlardı. Anılarınız olmazdı. Sadece hissederdiniz korkuyu.

Korkudan ölen bir çok kurbanları vardı. Bunlara dayanabilen ise çok az kişi. İki ejderhanın beslenme kaynağı olup yaşayabilenler şanslılardı. Size bir lanet bırakırlardı çünkü. Korkudan güçlerinizi kullanamazdınız. Bu varlıkların insanların korkularıyla beslenmeleri kesinlikle yasaktı. Bu yüzden sadece bu alemde yaşayabiliyorlardı. İnsanların korkularından nefret ediyorlardı.

Aklıma gelenlerle dona kaldım. Ben bir insandım. Korkularımla beslenmezdi. Kitap bu konuda kesin konuşuyordu.

Onu gördüğüm an benden alınmıştı. Göstermemişti kendini çünkü. Anılarımı zihnimde canlandırmıştı. Benim gibi bir insanın babası yönünden çok acısı ve korkusu vardı. Onları zihnimde bulup bana defalarca göstermiş olmalıydı. O anı ise zihnimde silmişti. Ne için korktuğumu bulamamak beni daha da kötü yapacaktı. Sürekli zihnimde korkularım dolanacaktı.

Yasak CadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin