BÜYÜLEYİCİ GÖZLER

218 7 769
                                    

Feride Hilal Akın & Hakan Tunçbilek - Gizli Aşk

Merhaba tekrarrr!!

Biraz aksiyonlu bir bölüm olabilir, sadece bir uyarı ;)

İyi okumalarrr (yıldız ve yorumlarınız bekleniyorrr)

Ne olduğunu anlamadığım dakikalarda kulaklarım hayatının en kötü seslerini duyuyordu. Silah seslerinden fazlasıyla korktuğumu yeni fark ediyordum. Başımı Murat'ın göğsüne dayayıp kendimi onun kalbinin sesiyle avutmaya çalıştım.

Eren ile Özlem yere çökmüş buz pistini çevreleyen duvarın arkasına saklanmışlardı. Dışarıdan çığlık sesleri geliyordu.

"Duvarın arkasına geç hemen," dedi Murat benden yavaşça ayrılarak. Başımı hızlıca sallayıp Özlem'in yanına gittiğimde Murat'ta Eren'in yanına gitti. Ne yapacaklarını tartışıyorlardı galiba.

Çalışanlar müdahale etmeye çalışıyorlardı fakat anladığım kadarıyla partide kavga çıkmıştı ve silah getiren psikopatlar olayı büyütmüştü. Ortam biraz sakinleşince Murat önce çıkıp hızla patenlerini çıkardı ve ayakkabılarını giydi. Eren de çıkmıştı fakat Özlem'le ben korkudan öylece duruyorduk. "Öleceğiz!" diye yakınıyordu Özlem. Onun yüzünden ben de tedirgin oluyordum.

"Almina," diyen Murat'ın sesini duymamla başımı ona çevirdim. Bana gelmem için işaret yaptı ve elini uzattı. Ben hâlâ yerde emekliyordum çünkü ayağa kalkarsam düşerdim. Elimi Murat'a doğru uzatıp, bana uzattığı elini çölde su bulmuş gibi tuttum. O da bana destek olarak pistten çıkmama yardımcı oldu. Patenlerle her ne kadar özürlü gibi yürüsem de buradan bir an önce çıkmamız gerekiyordu. Aksi takdirde nefes alarak çıkamayacaktık.

Hızla patenlerimi çıkarıp ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Bu sırada Özlem de çıkabilmişti fakat patenini çıkaramıyordu. "Ya! Allah belanı versin senin, paten!" diye bağırdı cansız bir varlığa. Evet, Özlem bir patene Allah belanı versin demişti. Eren yardım edince patenden kurtuldu. Ayakkabılarını giyerken biz Murat'la önden yürümeye başlamıştık. Murat beni arkasına aldığında, "Dikkatli ol," diye uyardım onu. Ölmemesi için onu uyarmam şarttı çünkü o bir erkekti.

Bir şey demeden yürümeye devam etti. Ben de peşinden gidiyordum çünkü yapabileceğim başka bir şey yoktu. Özlem ile Eren'e döndüğümde ikisinin de korkmuş suratlarıyla karşılaştım. En rahat olan Murat gibi görünüyordu. Onun rahatlığı beni bile rahatsız etmişti.

Eren, "Murat ne zamandan beri silahlarla savaşıyorsun kardeşim?" diye sordu. Sanırım rahatlığı onun da gözün batmıştı.

Murat göz ucuyla ona bakıp, "Ne alaka?" dedi. Kendi rahatlığının farkında değildi. Belki de önceden silahlı çatışmaya girip adam öldürmüştü. Öyle bir şey yaptıysa ve sana söylemiyorsa? İç sesim yine saçmalama seansına beni davet ediyordu fakat hiç yeri değildi.

"Biz burada korkudan altımıza-" derken Eren'i susturan Özlem oldu. "Sus. Şu an ölüm kalım savaşı var burada, sen hâlâ boş muhabbet derdindesin." Özlem'in sinirle söylediklerine aldırış etmeyen Eren Özlem'in arkasına pısmış oradan etrafı gözetliyordu. Zaten Eren'den de böyle bir performans beklenirdi.

Hızlı adımlarla bahçeye çıktığımızda her yerin kanlar içinde kaldığını gördüm. Gözlerim kocaman açılmıştı. Biz doktor olacaktık ve buradaki insanlara müdahale etmemiz gerekiyordu ama bu kargaşada hiçbirimiz buna cesaret edemezdik. Yerdeki ölü bedenleri görmek ürpermeme neden olmuştu. Korkunç derecede bir vahşet vardı. Çığlıklar, haykırışlar ve ayrılıkların olduğu ortamdan gözlerimi alamıyordum. Bir adam göğsünden vurulmuş yerde yatıyordu. Başında bekleyen bir kız ise acıyla çığlıklar atıyordu. "Arda, uyan! Sevgilim... Aç gözlerini!" Acılı bir çığlık daha firar etti dudaklarından. Yerde yatan sevgilisini omuzlarından sarsarak uyandırmaya çalıştı fakat artık çok geç gibi görünüyordu. "Arda! Hayır! Hayır, hayır, hayır!" Attığı çığlıklar kulaklarımı delip geçiyordu. Hiç böylesine kuvvetli bir çığlık duymamıştım. Bu kuvvetin sebebi sadece birkaç duygudan oluşuyordu. Aslında soyut şeyler bizi farkında olmadan nasıl da etkiliyordu.

Sana Rağmen... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin