SADECE İKİMİZ

124 8 93
                                    

(Medya: Almina)

Harika taslaklar birer birer bölüm oluyordu...

Bu bölümde inanır mısınız sadece romantiklikler var 🤩

İnanmayın çünkü komedi de var 😉

Hadi herkese iyi okumalarrr

Harika bir günün sabahına uyanmıştım. Bugün Murat ile Ankara'ya gidecektik. Sadece ikimiz olacaktık. Bu cümleyi söylemek o kadar garip hissettiriyordu ki... Onunla baş başa bir otobüs yolculuğu ve onunla baş başa gezilecek olan bir Ankara...

Valizim hazırdı. Ne var ne yok almıştım. Gerekli gereksiz her şeyi almıştım. Valizi biraz zor kapatmış olabilirdim...

Telefonumu alıp Murat'ı aradım. "Efendim?" diyen sesini duymam ile hemen atıldım. "Murat sana şey soracaktım..." dedim ama ne soracağımı unutmuştum. Ay rezillik...

"Ne soracaktın?" diye sorunca ne soracağımı hatırlamaya çalıştım. Soracağım şeyi hatırladığımda hemen söyledim. "Saat kaçta otogarda olacağız? Ve hangi perondan kalkacak otobüs?"

Bir süre sustu ve atıldı. "En geç 09.15'te otogarda olmamız gerek. Peronu da oradaki birine sorarız," diye açıkladı. Başımı aşağı yukarı salladım, sanki görüyordu... "Tamam o zaman biz şimdi çıkıyoruz," dedim. "Tamam görüşürüz," deyince ben de, "Görüşürüz," deyip telefonu kapattım.

Annem kapıda dikilmiş bana bakıyordu. "Ne diyor Murad-ı?" diye sorunca burnumdan güldüm yine ismini telaffuz etme şeklinden dolayı. "Saat kaçta orada olacağımızı sordum," dediğimde annem göz devirdi. "Niye ona soruyorsun, biz bilmiyor muyuz saat kaçta gideceğimizi. Sanki bilgin kişi oymuş gibi..." diye söylendi.

Bir şey demeden valizimi alıp kapıya kadar götürdüm. Kapının önüne bırakıp son kez odama girip bir şey unutup unutmadığımı kontrol ettim. Sanırım unutmamıştım...

Odamdan çıkınca mutfağa gittim ve yola çıkmadan önce bir şeyler atıştırdım. Gerçi otobüste ikramlıklar vardı ama yine de yiyordum çünkü yemek yemek benim için her şeydi. Acıkınca çok mutsuz oluyordum. Tabii çikolata yiyince açlığımı unutuyordum. Çikolata olmazsa olmazımdı...

On dakika sonra evden çıktık. Otogar evimize yakındı. Kısa sürede vardık. Saat 09.10 olmuştu. Kapıdan yeni giren Murat'ı gördüğümde annem, "Şu gelen Murat mı?" diye sordu. Hızlı hızlı başımı salladım. "Çağır da gelsin," dedi annem. Neden o geliyordu ki, ben giderdim. Annemin lafını ikiletmeden, "Murat!" diye seslendiğimde durup arkasına döndü. Beni görünce hafifçe gülümsedi. Ben ona doğru ilerlerken o da bana doğru geliyordu. Annem ile babam da arkamdan geliyorlardı. "Günaydın," dedi annem ile babama bakarak. Annem pek yüz vermediği için babam atıldı. "Günaydın," dedi kısık sesle. Murat tebessümle, "Nasılsınız?" diye sordu. Bu kadar kibar olmasına deliriyordum gerçekten!

Babam, "İyiyiz çok şükür," deyince Murat başını eğip kaldırdı. Ardından anneme döndü. Mahcup bir gülümsemeyle ona bakıyordu. Annem ise fazlasıyla ciddiydi fakat Murat'ın bakışlarına maruz kalınca sahte bir gülümseme takındı.

Babam, "E hadi girelim içeri," dediğinde hepimiz ağır adımlarla içeri doğru yürüdük. Ben annemle babamın ortasındaydım ve Murat'ta babamın biraz ötesinden yürüyordu.

Onu izlediğimi gören annem bana yan yan bakıyordu. Ne var canım? Gözüm kaymış olamaz mı? Hem annem de hep ona bakarken görüyordu. Önüme bakarak yürüsem eminim görmezdi.

Terminale girince bineceğimiz firmaya doğru yürüdük beraber. Murat gidip otobüsün kaçıncı peronda duracağını sorarken biz de onu bekliyorduk. Kısa sürede yanımıza geldi ve bana bakarak, "12. peronda duracakmış," dedi. Başımı sallamakla yetinince bir yere oturup otobüsü beklemeye başladık.

Sana Rağmen... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin