(Medya: Almina)
Selamlarrrr!!!
Yeni bölümle yine karşı karşıyayız... Pek güzel bir sonla bitmemişti bir önceki bölüm, o yüzden sonlara doğru sizi biraz gülümsetecek şeyler yaşatmaya çalıştım. Umarım eğlenirsiniz...
İyi okumalarr 🥰
Almina'nın anlatımıyla...
Kendine kıymıştı... Benim yüzümden olmuştu... Her şey benim suçumdu. Onu dinlememiştim. Yalnızlığa terk edip gitmiştim. Meğer o içten içe eriyormuş, ben görememişim.
Duygularımı yitirdiğimi fark ettiğim o anda yerde yatan sevgilime bakıyordum. Otobüsün korna çalışı hâlâ kulaklarımdayken çevredeki insanlar çoktan Murat'ın etrafına toplanmıştı.
Ben sevgilimin renklerini soldurmuştum. Sapsarı saçları benim hayat kaynağımdı, güneşimdi... Bembeyaz teni bana bulut oluyordu, nefesim oluyordu... Mavi gözlerinde ayrı bir hayat buluyordum. Okyanusuma ne olmuştu? Peki ya kırmızı rengin neden yerdeydi Murat? Kırmızı rengin bana can olurken sen o rengine nasıl sahip çıkmadın? Yalnızlık bu kadar bitirmiş miydi seni?
İlk defa kendimi kuş kadar hafif hissediyordum. Ruhumun yarısı beni terk etmişti. Diğer yarısı ise yerdeki kanları izleyerek hüzne boğuluyordu. Ben onun intihar etmesine neden olmuştum.
Gözlerim aynı yerde donakalmıştı. Ayaklarımın oraya doğru gitmesine engel olamıyordum. Yanına gittiğimde dizlerimin üzerine oturup titreyen elimi nabzına götürdüm. Parmaklarım oraya dokunmaya korkuyordu. Ölürse ben ne yapardım? Ruhsal olarak biterdim... Ona her ne olursa olsun çok aşıktım.
"M-Murat..." dedim diğer elimi omzuna koyarak. Sol gözünden akan gözyaşını gördüğümde içimde bir şeyler kopmuştu sanki... İçine akıttığı gözyaşları canıyla sınanınca mı dışına akacaktı? Bu muydu hayatın kanunu? Bu evren acımasız bir hayattan mı ibaretti?
Parmaklarım nabzının üzerinde durduğunda kalp atışlarını hissetmemin verdiği mutluluğu tarif edemezdim. Bir intihar girişiminde bulunmuştu ama kalbi attığı sürece hiçbir yere gidemezdi. Beni bırakamazdı...
Elimi şakağından akan kanlara götürdüm. Başını yere çok sert vurmuştu. Bu beni daha da çok korkuturken etrafta daire olan insanlar bir şeyler söylüyorlardı. Hiçbirini anlayamıyordum. Gözlerim dolduğu için de her yeri bulanık ve titrek bir şekilde görüyordum.
Sesini en iyi duyduğum şey ambulansın siren sesi olmuştu. Onu ambulansa bindirmeden önce elini sımsıkı tuttum. "Yanındayım... Artık hep yanındayım..." diyordum fısıldayarak. Kelimeler ağzımdan istemsizce çıkıyordu.
Onu sedyeyle ambulansa bindirdiler. Ben de onunla beraber ambulansa bindim. Hastaneye gidene kadar elini bırakmadan kana bulanmış, hâlâ morlukları olan yüzünü izledim. İzledikçe daha kötü olmam sebebiyle hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Benim yüzümden dayak yemişti ve yine benim yüzümden canına kıymıştı. Neden yapmıştı bunu? Sadece onu dinlemediğim için mi? Yoksa yanında başka sebepleri de var mıydı? Yalnızlık mı yakıyordu canını?
Mavi gözlerinin hafif aralandığını görünce gözyaşlarım aniden durmuştu. Murat hafif aralık gözlerinden etrafa baktı. Ardından gözleri hızla dolmaya başladı. Hemen diğer elini de tuttum. "Murat iyi misin?" dedim burnumu çekerek. Yanıtsız bir soruydu. Sadece gözlerinden yaşlar akıyordu. "Bir şey söyle lütfen," derken benim de gözyaşlarım çeneme doğru süzülüyordu. Bir anda kaşları çatıldı ve acıyla başını dikleştirdi. Boynundaki damarlar belirginleştiğinde dudaklarından acılı bir inleyiş çıktı. "Murat ne oldu?" dedim telaşla. Sağlık çalışanı bu sırada Murat'ın değerlerine bakıyordu. "Murat Bey ağrıyan bir yeriniz mi var?" diye sordu kadın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Rağmen...
Ficção AdolescenteÇocukluğunda babasından ağır şiddet gören Murat, hayatı boyunca babasına benzememek için çabalar. Hayali yerine koyduğu hedeflerini böyle bir babaya rağmen kazanır, asla pes etmez. Fakat bir gün hiç beklenmedik bir anda kalbine güzel bir his yerleş...