Selammm!!!!!!
Bu bölümde aramıza yeni biri katılıyorrr (anladınız siz o kişiyi)
Yeni çocuk karakterimize de bir alkış alalım yani lütfen...
Bu arada okuyan arkadaşlar bi tatlışlık yapıp yorum atabilirler bence 🥹🥹
O zaman bölüme geçelimmm...
Gerçekten şu anda mıydı? Evet, saniyeler içinde düşündüğüm tek şey bu olmuştu. Murat içeri girip üzerine bir tişört geçirirken ben hemen yan odadaki Buket’in yanına gittim. Yatakta yatıyordu. “İyi misin?” diye sordum yanına oturarak.
Başını aşağı yukarı salladı. “K- Korkuyorum…” dedi dolu gözleriyle.
Destek olmak için ellerini tutup hafifçe sıktım. “Korkma. Sen önceden de doğum yaptın, üstesinden gelebilirsin.”
Bora abiyle Murat’ta odaya girdiklerinde Göktuğ’ya baktım, uyuyordu. “Abi Özlem’i çağırayım mı? Göktuğ’nun yanında dursun,” dediğimde bu fikri başıyla onayladı. Ben Özlem’i ararken iki erkek Buket’in tepesine dikilmiş bir şeyler söylüyorlardı. Siz kadınların halinden ne anlarsınız be!
Kısa sürede odaya Özlem ile Eren de gelmişlerdi. “Buket!” dedi Özlem telaşla. “İyi misin?”
Gözünden akan yaşı sildi Buket. “Hı hı…”
“Murat, arabanın anahtarını alsana,” dedi Bora abi. Arabadan kastı minibüstü ama dayımınkinden bahsetmiyordum. Bir savcının minibüsü olsa tabii ki külüstür olmazdı, ki değildi de. Lüks, siyah bir araçtı. Son zamanlarda biri tarafından tehdit edildiği için koruma amaçlı aldığını söylemişti.
Biz Murat ile aşağı indik. Asansör bulunduğumuz kattaydı fakat Murat merdivenlere gidiyordu. “Murat? Asansör?”
“Bindirme şimdi ona beni. Sinirlendim zaten, of!” diye söylenerek inerken ben arkasından şaşkınlıkla bakakalmıştım. Kendini yeni bir asansör faciasından uzak tutmaya çalışıyor adam. Dumura uğramış ifademle ben de peşinden gittim.
Otoparka inince Murat şoför kapısını açtı ve bindi ama kapıyı kapatmadan arabayı çalıştırmıştı. Anahtarı kontakta bırakarak geri inmişti. Aracın sürgülü kapısını açmış, çöp benzeri bir şey var mı diye kontrol etmişti. O sırada Bora abi kucağında Buket ile arabaya doğru geliyordu. “Ulan bu Mahmut yine nerede!” diye bağırıyordu Bora abi.
Bir adam koşarak gelirken, “Geldim savcım!” diye sesleniyordu. Bora abi Buket’i düzgünce arkaya yatırdığında Mahmut’a döndü. Eş zamanlı olarak yanımıza Eren de gelmişti fakat Bora abi şu an Mahmut’a sövecek gibi duruyordu. “Neredesin oğlum sen? Nereye kayboluyorsun!”
“Bankta çay içiyordum, savcım,” dedi mahcup bir ifadeyle.
“Lan başlatma çayına! Sür şu arabayı. Hastaneye gidiyoruz.” Bora abinin söylediklerinden sonra hepimiz arkaya binmiştik. Gariban Mahmut ise yarım kalan çay keyfinin yasını tutarak şoför koltuğuna geçmişti.
Hastane, otele yaklaşık 15 dakika uzaklıktaydı fakat bu saatte trafikte bir tıkanıklık vardı. Gecenin bir köründe milletin sokaklarda ne işi vardı?
“Ah!” diye inleyen Buket’in sesini duymamla hemen ona döndüm. Sancısı da başlamıştı, hayırlı olsundu… Yanındaki Bora abi onun elini tutarak teselli vermeye çalışıyordu. Murat ise yapması gereken şeyleri söyleyip rahatlatmaya çalışıyordu.
Eren, Mahmut’a döndü. “Abi bak, şu anda karısı doğum yapan adam var ya,” derken Buket daha kuvvetli bir şekilde, “AH!” demişti. Eren devam etti: “Eğer hastaneye yetiştiremezsen sen de dahil olmak üzere hepimizin ağzına, tabiri caizse sıçar. Ölmek için de çok gencim. Acı bana n’olur!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Rağmen...
Novela JuvenilÇocukluğunda babasından ağır şiddet gören Murat, hayatı boyunca babasına benzememek için çabalar. Hayali yerine koyduğu hedeflerini böyle bir babaya rağmen kazanır, asla pes etmez. Fakat bir gün hiç beklenmedik bir anda kalbine güzel bir his yerleş...